Metal Fabrikalarından Haberler

ht Solar

''Metal Fabrikalarından Haberler'' köşesinde metal sektöründe çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz.

 

Şimdi patron düşünsün, biz mücadele etmeye devam edeceğiz!

Hiçbir sınıf kavgası hele hele 3 gün boyunca fiili mücadeleye sahne olmuş bir mücadele hazırlıksız ya da plansız olamaz. HT Solar işçileri de mücadelenin en zorlu kısımları dahil hazırlanmış ve kavgayı sürdürmüşlerdir. İlk günden itibaren sendikalaşmanın anayasal bir hak olmasına rağmen patronların çalışmayı fark ettiği anda işten atma saldırısını devreye sokabileceğini biliyordu HT Solar işçileri. Ya da patron yanlısı sarı sendika Türk Metal’in mücadelemizi kıracak bir unsur olacağını da tahmin etmişlerdi. Patronun yalakalar ve amirler vesilesiyle direnişi kırmak için hamle yapacağını, polis ve devlet baskısından güç alacağını kavrayabiliyorlardı. Yanlışlar yapılmadı mı? Tabii ki yapıldı. Ancak önemli olan sorunlara anında ve ciddiyetle müdahale edecek bir işçi iradesini ortaya koymaktı. Mücadelenin en büyük kazanımı olan sendikal örgütlülüğü bütün patron saldırılarına rağmen tesis edebilmekti.

İşte HT Solar işçilerinin mücadelesinin özü budur. Bu mücadeleyi ortaya çıkaran, adım adım planlayan, disiplin ve sabırla organize eden öncü işçiler yani komite olmuştur. Eylül ayında yani 3 ay önce başlayan sendikal çalışma, patronun işten atma saldırısına karşı verilen üretimi durdurma cevabıyla sahiplenilmiştir. Bu noktadan sonra kalan işçilerin büyük çoğunluğu da sendika üyeliklerini tamamlamışlardır.

3 günlük fiili mücadelenin sonunda birçok arkadaşımızın işten atılması patronun örgütlü işçiye yönelik tahammülsüzlüğünün ifadesidir. Şimdi patron, işçiden gelen “arkadaşlarımızı işe geri alın, sözleşmede taleplerimizi kabul edin” basıncıyla uğraşmaktadır. Bundan sonrasını patron düşünsün. Biz yerimizdeyiz. Sendikamızla birlikte mücadelemizi sürdürmeye yeni mücadelelere hazırlık yapmaya devam edeceğiz.

İstanbul Tuzla HT Solar’dan Birleşik Metal üyesi bir işçi

 

Genç işçileri eylem kırıcısı olarak görüyorlar, onları yanıltmalıyız

Merhaba arkadaşlar, Oyak-Renault'da TİS süreci sancılı olarak devam ediyor. Türk Metal’in mesailere kalmama eylemini kırmak için insan kaynakları çok fazla genç işçi aldı. Böylece eksikleri kapatarak mesai eylemini kırmaya çalışıyor, bu da yetmezmiş gibi 2015 sürecindeki büyük metal grevlerinin tekrar olmaması için adeta beyin yıkıyorlar diyebiliriz. Yeni işçilerle yapılan sözlü mülakatlarda, insan kaynakları 2015 yılında ekmeğini emeğini savunan arkadaşlarımıza terörist damgası vuruyor. Bu kabul edilemez. Arkadaşlarımız o dönemde haksız şekilde işinden oldu. Bu yetmezmiş gibi bir de bu tarz suçlamalara maruz kaldıklarını duyuyor ve kulaklarımıza inanamıyoruz. Genç işçilerden bazıları bu durumdan rahatsız olurken bazıları bizlere “acaba bu da ortalığı karıştıranlardan mı” diye çekingen gözlerle bakmakta. Ancak asıl işin içine girince durumun ne kadar farklı olduğunu, ne koşullarda çalıştığımızı, emeğimizin karşılığını alamadığımızı elbette anlayacaklardır.

Hem fabrikanın hem de yetkili sendikanın, yeni işe başlayan işçiye bir haftalık teorik bilgi vermesi gerekirken bunu yapmıyor. Tam tersine sendikanın, sendika eğitimi adı altında yenileri toplayıp, sendikaya üye yapmaktan başka hiç bir şekilde ilgilenmediğini biliyoruz. Fabrika yetkililerinin bir hafta boyunca uzun uzadıya vermesi gereken teorik eğitimler gün içinde iki ya da üç saat gibi kısa bir süreye sıkıştırılıyor. Sonra serbest bırakmak, gitmelerine izin vermek de yok. Boş boş oturuyorlar. Sendika görevlileri herkesin telefon numaralarını almış. Etkinlik olduğunda çağrı yapmak veya herhangi bir durum olması durumunda ulaşabilmek için… Ancak bizlere gelen mesajlar yeni başlayan işçilere gitmiyor, olaylardan bihaber bırakılıyorlar. Oysa gençler de etkinliklere çağrılsa onlarla kaynaşabiliriz. Söylenen yalanları daha net görmelerini sağlayabiliriz. Bizler yıllarımızı, emeğimizi, alınterimizi ortaya koyduğumuz bu fabrikada hem yeni işçilerle hem de eski işçilerle birlik olursak TİS döneminde patronlara karşı göğüs gere gere hakkımızı savunabiliriz.

Bursa Renault’dan bir işçi

 

Biz bu düzeni bozarız

MESS'in güvendiği iki dayanağı var, birincisi AKP iktidarı, diğeri ise işbirlikçi Türk Metal sendikasıdır. Türk Metal'in MESS dayatmalarına karşı yaptığı yürüyüş eylemlerinin yetersiz ve pasif olduğu düşünüyoruz. İş yavaşlatma ve iş bırakma eylemi yapmamız ve üretimden gelen gücümüzü kullanmamız gerektiğini defalarca sendikaya söylüyoruz. Yanıt olarak “daha zamanı var” deyip bizi geçiştirmeye çalışıyorlar. MESS in en çok istediği şeylerden biri de budur. Sözleşme süresince işçileri kontrol altına alıp üretim kaybı olmamasıdır. MESS bu konuda Türk Metal’e çok güveniyor. ''Arabuluculuk'' süreci bittiğinde anlaşamazsak ne yapacağız diye sorduğumuzda sendikanın cevabı “greve çıkarız” oluyor. Ama sonra hemen şunu diyorlar: “ama biliyorsunuz ki ülke şartları sıkıntılı, ekonomik kriz var, OHAL var, ne olacağı belli olmaz.” Hükümet, grevi OHAL nedeni ile yasaklayabilir diyerek önden senaryoyu hazırlamaya başladılar bile… Burada da MESS'in en çok güvendiği siyasi ayak AKP iktidarıdır. Daha bir kaç ay önce Cumhurbaşkanının sözlerini hatırlayalım: ''Biz OHAL’i iş dünyasının daha rahat çalışması için getirdik. İş dünyasında herhangi bir sıkıntınız aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Şimdi grev tehdidi olan yere OHAL’den istifade izin vermiyoruz. Bunun için kullanıyoruz OHAL’i'' diyerek patronları desteklemiştir. Biz Renault işçisi olarak ne olursa sonuna kadar mücadele edeceğiz gerekirse OHAL’e de grev yasaklarına da grevle karşılık vermeliyiz. Ancak bu şekilde herkesin beklediği yüzde 38’i alabiliriz.

Bursa Renault’dan bir işçi

 

Üretimden gelen gücümüzü kullanmalıyız

MESS grup TİS sürecinde anlaşma sağlanamamış arabulucu süreci girilmiştir. MESS, 3 yıllık sözleşmede ısrar edip, yüzde 3,20 zam teklif ediyor, kıdem zammı talebini kabul etmemekte ve ayrıca ikramiye hakkımıza da göz dikmektedir. Türk Metal tarafından açıklanan taslak ile MESS’in bu dayatmaları arasında oldukça büyük bir fark vardır. Renault'ta üretim rekorları kırılırken, daha çok üretim yapıp 2020’de birinci olma hedefi koyarken ve önceki sözleşmelerdeki kayıplarımız ortadayken biz %38 bile az diye düşünüyorduk. MESS dayatmak istediği 3,20 zamla, bizi yani işçi sınıfını kavgaya davet etmiştir.

Anlaşma sağlanamaması üzerine Türk Metal, tüm fabrikalarda mesaiye kalmama eylemi yapmaya başladı. Renault fabrikasında durum şudur, kalınan mesailerle iş dönmektedir. Mesaiye kalınmaması üretimde sıkıntılar yaşanmasına neden oluyor. İlk aşamada işe yaradı üretimde kayıplar olmaya başladı. Buna karşılık Renault yönetimi bir hamle yaptı. Ocak ayında bir hafta kadar duruş olacaktı. İptal etti sadece bir gün duruş olacağını duyurdu. Daha sonra kaydırma sistemine geçti. Yani hafta içi daha az saat çalışıp hafta sonu bu saatleri tamamlayan gruplar oluyor. Bu kaydırma sistemi daha çok bakımcı arkadaşları kapsıyor. En önemlisi bir hamle daha yaparak Renault'tan emekli olan 100’den fazla emekliyi işten çıkış saat ücreti üzerinden sözleşmeli olarak üretim kayıplarını kapatmak için yeniden işe aldılar. Şu an mesaiye kalmama eylemi devam etse de pek bir etkisi kalmadı. Ayrıca sendika kararına rağmen mesai kalan arkadaşlar var. Mesaiye kalanlar, gerekçe olarak borçları olduğunu, mesai kalmazsa borçlarını ödeyemeyeceklerini, Türk Metal sendikasına da güvenmediklerini söylüyorlar. Renault yönetimin yaptığı hamlelere karşılık Türk Metal ise iş çıkışlarında 2 haftada bir yürüyüş eylemine devam ediyor.

Sendika MESS dayatmalarına karşı eylem yapıyoruz dese de bu yürüyüşler bize ne güven veriyor ne de tatmin ediyor, tek başına yürüyüş eyleminin pasif kaldığını düşünüyoruz. Biz işçiler olarak iş yavaşlatma, iş durdurma gibi eylemler istiyoruz. Bunu sendikaya söylediğimizde devamlı aynı yanıtı alıyoruz, daha zamanı var deyip geçiştiriyorlar. Biz üretimden gelen gücümüzü kullanmazsak MESS ve Renault yönetimine karşı hiç bir şekilde güç ve tehdit olamayız. “MESS şaşırma sabrımızı taşırma” deyip yürümek bir yere kadar, üretimden gelen gücümüzü kullanmalıyız. Böylece kendi birliğimizi sağlayabiliriz. Karşı tarafı sarsar, Renault’yu MESS’ten ayrılmaya dahi zorlayabiliriz.

Bursa Renault’dan bir işçi

 

Bekleyerek kazanamayacağımız açık üretimden gelen gücümüzü kullanmalıyız!

2017 yılı Tofaş’ta üretim rekorları kırdığımız bir yıl oldu. Bunun üzerine haklı olarak, bundan önceki senelerden farklı olarak beklentisinin en yüksek olduğu sözleşme zamanı bu dönem. 3 yıl önce işçinin aleyhine yapılan bir sözleşmeden sonra, üretim, satış, ciro, kâr rekorları kırıp patron kazanırken, son aylarda üretimin düşmesi, suni bir kriz havası yaratılması alışkın olduğumuz oyunlar. Sözleşme imzalandıktan sonra biliyoruz ki üretim yeniden artacak, mesailer başlayacak ve yine rekorlar kırılacak. İşçi bu dönem kazanmayı gerçekten istiyor. Yıllarca satış sözleşmelerini gören işçiler, Türk Metal'in nasıl bir sendika olduğunu biliyorlar ve güvenmiyorlar. Ancak Türk Metal için bu sözleşme çok kritik. Çok önemli bir süreçten geçtiklerinin onlar da farkında. “Türkiye şartlarında iyi zam aldık” , “dışarıda bu parayı veren yok” gibi sözlerin artık onları kurtaramayacaklarını biliyorlar.

İşçiler fabrika içi eylemlere Türk Metal'e güvenmediklerinden temkinli yaklaşıyorlar. Türk Metal ise artık işçiden mi çekindiğinden, yoksa yine arka planda danışıklı dövüş yaptığından mı bilinmez, eylemleri ve mesailere kalmamayı önemsiyorlar. İstedikleri sayıyı yakalayamadılar henüz. Formenler ve şefler işçilere mesailere kalmaları için baskı yapıyorlar. Bunun sonucunda da başarılı oluyorlar. Ancak bu durumun altında yatan sebep, işçilerin “acaba sendika bizi satar mı?”, “sendika bizim arkamızda durur mu, bizi savunur mu?” güvensizliğidir. Haklılar da. Çünkü bundan önceki tüm süreçlerde Türk Metal en ufak işçi hakkında bile işverenin yanında tavır almıştır. Türk Metal, diğer fabrikalarda eylem olduğu için Tofaş'ta da yapmak zorunda kalıyor. Herkesin bildiği gibi Tofaş'ta Türk Metal temsilcisi, başkanı ve bunları seçen insan kaynakları, reklam olsun diye, sosyal medyalarından paylaşıyorlar ve ''kazandıracağız'' diyorlar.

İşçilerin kazanması güzel şey ama Türk Metal’e bel bağlayarak kazanılmayacağı açık. Kendi sendikası, kendi seçtiği temsilciler ve başkanı olursa, o sendikayı denetlerse, söz hakkı olursa, işte işçiler o zaman kazanacaktır. Sadece düdük öttürmekle, sakal bırakmakla hak alınmaz. İşçi üretimden gelen gücünü kullanırsa, üretimi durdurup, eylemler yaparsa ancak o zaman kazanımlar elde eder.

Bursa Tofaş’tan bir işçi

 

Sözleşme döneminde MESS’le ortak eğitim mi olur?

Bosch fabrikası geçtiğimiz dönemde eylemlerin konusu olmuştu. Biz üç sene zam alamadığımız için Bosch sözleşmesinde daha fazla zam alınınca bu durum isyanın fitilini ateşlemişti. Ama o zaman da mesele sadece üç sene zam almamak değildi. Fabrikada DİSK’e geçişler olmuştu. Büyük olaylar yaşanmıştı. Onların da etkisi var.

Bugün ise Bosch işçisi hakkını istemeye devam ediyor. Aslında işçi yine her şeye var. Grevse grev… Ama o zaman da bugün de Türk Metal’e güven yok. Nasıl güvenelim ki. Şube “MESS dayatmalarına karşı mücadelemiz devam ediyor” diye paylaşım yapıyor alttaki paylaşıma bakıyoruz MESS’le ortak eğitim toplantısını paylaşmışlar. Toplu sözleşme kavgasına girmişken MESS’le ortak eğitim mi olur? Eğitim lazım ise MESS’i yenmek için lazım. MESS’ten öğrenecek bir şeyimiz yok!

Bursa Bosch’tan bir işçi

Fabrikalar MESS’e mezar olacak!

Eylül ayında MESS’le görüşmeler başladı. Bize sözleşmenin üç yıllık olması, sosyal hakların verilmemesi gibi bir seçenek sunuyorlar. Bize sefalet ücretleri önerildi. Kazanmış olduğumuz haklardan bizi mahrum etmeye çalışıyorlar. Şu an günümüzde gelinen ekonomik standartlar belli. Biz bu standartlar altında bir ücretle çalışmak istemiyoruz. Ama böyle olacağını, hakkımızı vermemek için çabalayacaklarını tahmin ediyorduk. Biz buna tepki olarak fazla mesailere kalmıyoruz. Üretim ve işyeri sahasında sloganlarla birlikteliğimizi ve kararlılığımızı gösteriyoruz. Bu süreç boyunca da eylemlerimiz sürecek. Arabulucu döneminde de bizden yana bir sonuç çıkmayacağını biliyoruz. Sonucu onlar değil biz belirleyeceğiz. Gerekirse grev yapacağız. Hükümetin yasak demesi umurumuzda değil. Biz sadece hakkımızı istiyoruz. Bizler emekçiler olarak hakkımızı alana kadar mücadelemizi bırakmayacağız.

Bilecik'ten Mefro Wheels’ten bir metal işçisi

 

Sorunların çözümü tabandan baskı ve grevdir
Ben Ford Otosan Gölcük fabrikasında çalışıyorum. Türk Metal ve MESS arasındaki toplu sözleşmede uyuşmazlık tutulduktan sonra sendika mesaiye kalmama, vardiya giriş ve çıkışlarında sloganlarla yürüyüş eylemleri ile MESS ve Koç’a sözde gözdağı vermeye çalıştı. Sendikanın bu dönemde ne yapacağından emin değiliz ama işçiler bu eylemlere sıkı sıkıya ve kararlılıkla sarılmış durumda.

Mesaiye kalmama eylemleri başladıktan sonra fabrika esnek çalışma adı altında bizleri mesaiye bırakıyor. Hafta içi bir gün sabah vardiyasında iki saat geç girip gece vardiyasında pazar günü 22.00’da işe çağırıyorlar. Bazı arkadaşlarımıza ise hafta içi bir gün izin verip pazar günleri işe çağrılıyorlar. Bu da mesaiye kalmama eylemimizi boşa düşürüyor. Hem de ileriki süreçte pazar tatil günlerimizi tehlikeye sokuyor. Ancak Türk Metal sendikasından patronların bu hamlesine karşı tek bir söz söylenmedi tek bir hareket yapılmadı.

Biz işçiler hem bu güncel sorunlarımızın çözümü hem de toplu sözleşmede insanca bir sözleşme imzalanması için sendikanın eylemlerine katılmakla kalmayıp sendikaya tabandan baskı yapıyoruz. Greve çıkmak tek seçenek. İşçilerin çıkarına bir sözleşmeye imza atmak ve pazar tatil günlerimizi tekrardan kazanmak istiyorsa Ford işçisi kenetlenmeli, greve çıkmalı.

Kocaeli Ford Otosan’dan bir işçi

 

Patronlar örgütlüyken biz neden örgütlü değiliz

Merhaba, ben Çorlu’da bulunan Kurtoğlu Alüminyum’da çalışıyorum. Aslında fabrikanın sorunları başka çoğu fabrikadan farklı değil. Havalandırma sıkıntısından tutun da maaşlarımızın kaç yıl çalışırsak çalışalım asgari ücret ile sınırlı kalmasından dolayı fazla mesaiye kalmaktan başka çıkar yolumuzun bulunmamasına, ondan tutun da iş güvenliği ve iş sağlığının çok kötü koşullarda bulunmasına kadar hemen hemen her şey aynı. Daha önce buna karşı sendikal bir mücadele başlatılmıştı. Buna rağmen tehditler ve işten çıkartmalarla bu durum sindirildi. Ancak sorunlar olduğu gibi kaldı. Hatta üstüne yenileri de eklendi. Her hangi bir bireysel tepkide ise yöneticiler: “burada yedi kapı var. Her hangi birinden çıkabilirsiniz!” diyorlar. Onlarca yere ihracat yapan Kurtoğlu, her yıl sonunda zarar ettiğini söylüyor ama yeni işçiler alıp işini ve kârlarını büyütmeye devam ediyor. Bu durumda gösteriyor ki bize açıkça yalan söylüyorlar. O halde geriye bir tek şey kalıyor. Sendikalı fabrikalardaki işçi kardeşlerimizin yaptığı gibi metal patronlarına kök söktürmeliyiz! Patronlar MESS’de, sanayi odalarında, ticaret odalarında yada onun gibi derneklerde örgütlü. Biz neden örgütlü değiliz? Korkmadan tekrar sendikalaşmayı başlatmalıyız!        

Çorlu Kurtoğlu Alüminyum'dan bir işçi

 

MESS kavgaya davet etti kabulümüzdür! Cevabımız grev ve işgal olacak!

2015’ten sarı sendika Türk Metal’den istifa edip Birleşik Metal’e geçen yüzlerce ZF Sachs işçisi mücadeleye şimdiden hazır. MESS hazırladığı teklifte yüzde 3,2 gibi komik bir zam önermiş. Bu devirde, mutfak yangın yeriyken, kiralar almış başını gitmişken, kredi kartları şişmişken meydanı MESS’e mi bırakacağız? Hayır! ZF Sachs işçisi greve hazırdır. Grev yasaklanırsa, parolamız işgaldir. Emeğimizi, ekmeğimizi leş kargalarına bırakmaktansa fabrikalarımızda çocuklarımız için can veririz!

Gebze ZF Sachs’tan bir işçi

 

Hakkımız olan zammı alacağız!

Türkiye'nin en büyük metal fabrikalarından birinde çalışıyoruz. Günde 14 otobüs üretiyoruz. Bir otobüsün fiyatı 1 milyon TL. Yani günde 14 milyon. Bizim istediğimiz saat ücretimize 3 TL zam. MESS’in önerdiği zam oranı, maaşa %3,2. Enflasyon oranının ise 6-7 gibi çıkması bekleniyor. Biz sadece kendi işyerimizin verilerini veriyoruz. Metal sektörü ekonomi pastasının en büyük dilimi iken bize önerdikleri oranlarla resmen bizimle dalga geçiyorlar. Sendikamız ise ayrı terane. "Kesinlikle istediğimiz oranları alamazsak greve çıkacağız" sözlerinden "işyerlerinde kurulan komitelerle işçilere soracağız"a geldiler. Yani bir şekilde yine komik oranlı sözleşmelere imza atıp işçi grev istemedi diyecek. Biz bu oyunlara tokuz. Bizler işyerlerinden hisse değil hakkımız olan insanca yaşamak için yeterli ücretleri istiyoruz. Bunu almak için ise ne kadar kararlı olduğumuzu gerekirse sendikaya da gösteririz. Sonuçta bunca seneler bizlere fikrimizi sormadan sözleşmeler imzalayan sendikalar bu sene işçiyle beraber hazırladılar taslakları. Neden? 2015 metal eylemleri sayesinde, TOFAŞ, RENO direnişleri sayesinde. Biliyorlar ki bunlar sadece kıvılcım, sıçradığında çok daha büyük zararlara uğrayacaklar. Korkmakta da haklılar, onların padişahlık devri sekteye uğradı. İstedikleri gibi at koşturamayacaklarını anladılar. Ha bizim istediğimiz oranları belki vermeyecekler ama onların istediği de olmayacak. Yüzde 1'lik, yüzde 2'lik oranları imzalayıp geçemeyecekler.

 

İstanbul Hadımköy Mercedes'ten bir işçi

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2018 tarihli 100. sayısında yayınlanmıştır.