Krizin faturasını biz emekçiler ödemeyelim! Zorunlu BES’ten çıkışı örgütleyelim!

Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) 1 Ocak 2017 itibariyle uygulanmaya başladı. İlk etapta 1.000 ve daha fazla çalışanı olan özel sektör şirketleri bu sisteme girdi. Ardından 250-1.000 çalışanı olan özel şirketler ile kamuda çalışanlar 1 Nisan 2017’de sisteme girecek. 100-250 arası çalışanı olan işyerleri Temmuz 2017, 50-100 arası Ocak 2018, 10-50 arası Temmuz 2018, 5-10 arası Ocak 2019’da zorunlu BES’e geçecek.

Bu kademeli geçişte çalışan sayısı dikkate alınırken, şirketlerin sadece tek bir işyerindeki çalışan sayısı değil, tüm Türkiye’deki toplam çalışan sayısı hesap ediliyor. Örneğin bir taşeron şirket bir hastanede 300 işçi çalıştırıyorsa ve bu taşeron şirketin Türkiye’nin başka bölgelerinde toplam çalıştırdığı işçi sayısı 1000’den fazlaysa, hastanede çalışan taşeron işçileri de 1 Ocak itibariyle sisteme dâhil edilmiş demektir.

Zorunlu BES’in gerçekleri

İlk başlarda hükümet de bu sistemi zorunlu BES diye anlatırken, zorunlu kelimesinin rahatsızlık yaratacağı düşüncesiyle daha sonra bunun adına“Otomatik BES” demeye başladı. Bütün bankaların Otomatik BES’in güzel bir şey olduğunu anlatan reklamları televizyon kanallarında, sosyal medyada, gazete ve dergilerde, sokaklardaki reklam panolarında görünmeye başladı.

Fakat bu bankaların reklamlarında her ay brüt ücretten yapılacak %3’lük kesintinin (asgari ücretliden 53 lira) Bakanlar Kurulu kararıyla %6’ya çıkarılabileceğinden bahsedilmiyor. Bu fonlarda devlet garantisinin olmadığı, yani fon şirketleri battığı zaman bütün paranın tamamen yok olacağı söylenmiyor. Devlet katkısından yararlanabilmek için en az 10 yıl sistemde kalmak ve 56 yaşını doldurmuş olmak gerekiyor. Bu şartları sağlamadan sistemden çıkmak zorunda kaldığında işçilerin bu katkılardan yararlanamayacağı, hatta ceza ödemek zorunda kalacağı anlatılmıyor. Bu sistemin aslında kamusal emeklilik sisteminin tasfiyesi demek olduğunu, benzer bir şekilde fona devir adı altında sermayenin gasp etmek istediği kıdem tazminatını ortadan kaldıracak bir ilk adım olduğunu anlatmıyor bu bankalar. Hepsinin tek amacı, sermayeye işçinin cebinden kaynak aktarmak.

Zorunlu BES’e Hayır!

Adına otomatik densin ya da denmesin sonuçta tüm çalışanların maaşlarından zorunlu olarak belirli bir miktar paranın kesilerek, şirketlerin fonlarına aktarılması söz konusudur. Bu düpedüz soygundur! Otomatik dedikleri sistem aslında Bireysel Emeklilik Soygunudur.

Krizin faturasını işçilerin ödememesi için, kamusal emeklilik sisteminin tasfiye edilmemesi için, kıdem tazminatının kaldırılmasına izin vermemek için ve bu soygunu durdurmak için önümüzde bir yol var: Zorunlu BES’ten çıkmak ve işçilerin toplu çıkışını örgütlemek!

İşçinin, hiçbir para kaybı yaşamadan sistemden çıkması için, kendisine sisteme dâhil edildiği bildirildiği tarihten itibaren 2 ay içerisinde cayma hakkı bulunuyor. Bunun için yapılması gereken, bu süre içerisinde cayma hakkını kullanarak sistemden çıkmak istediğini içeren bir dilekçeyi işverene veya bireysel emeklilik şirketine göndermek veya bireysel emeklilik şirketinin çağrı merkezine cayma hakkı talebini iletmek.

Birçok işçi sendikası BES’ten çıkmak için kampanyalarını oluşturmaya başladı. İşçilerin sistemden cayma haklarını kullanmaları için dilekçeler hazırladı. Hatta sisteme zorunlu olarak ilk dahil edilen 39 bin banka çalışanından 21 bini sadece iki hafta içinde sistemden çıktı. Şimdi sıra fabrika fabrika, işyeri işyeri işçilerin toplu bir şekilde sistemden çıkmalarını örgütlemekte. 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2017 tarihli 88. sayısında yayınlanmıştır.