Halk ayağa kalktı, metal sendikaları ise tarihe değil sözleşmeye imza attı

Metal sektöründeki grup toplu iş sözleşmeleri anlaşmayla sonuçlandı. 30 Mayıs’ta Türk-Metal 12 Haziran’da da Birleşik Metal tarafından imzalanan sözleşmede saat ücreti 4,64 liranın altında olanlar 4,64’e tamamlandıktan sonra 6,31’i geçmemek kaydıyla 20 kuruş zam yapılacak ve bu rakam üzerinden her iki altı ayda yüzde 7 sonraki altı aylarda ise enflasyon oranında zam yapılacak. Sosyal haklarda ise yüzde 15 ile yüzde 24 arasında zam alındı.

Türk Metal ve Birleşik Metal aynı sözleşmeye imza attı!

Gezi Parkı eylemlerinin başladığı ve yükselişe geçtiği 30 Mayıs gecesi Türk-Metal tarafından apar topar imzalanması son derece manidar olan bu sözleşme, ilkin fabrikalarda tedirginlikle karşılandı. Birleşik Metal cephesinde ise ilk tepki, Türk-Metal sattı şeklindeydi. Her ne kadar rakamlar üzerinde cambazlık yaparak alınan zam oranlarını olduğundan yüksekmiş gibi lanse etse de Türk Metal bir süredir grev ve eylem kararıyla oyaladığı işçisini tatmin edemedi.

Ancak daha ilginç olanı DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş sendikasının aynı rakamlara 13 günlük gecikmeyle 12 Haziran’da imza atmasıydı. Bir süredir metal sektöründe Türk-Metal’in işbirlikçi tutumu tabanda Birleşik Metal’e doğru bir teveccüh yaratmış ve başta Bosch ve Renault gibi fabrikalar olmak üzere zaman zaman ciddi çatışmalara dönüşen bir mücadele başlamıştı. Elbette ki birbirini yerden yere vuran iki sendikanın 13 gün arayla aynı sözleşmeye imza atması işçiler tarafından haklı olarak sorgulanmaktadır.

Bu noktada berrak olmak gereklidir. Aynı sözleşmeye imza atmış olmaları Türk-Metal ile Birleşik Metal arasında fark olmadığı anlamına gelmez. MESS ile ticari ortaklıkları bulunan klasik bir sarı sendika görünümündeki Türk Metal’in bu sözleşme dönemindeki atak görüntüsünün tek sebebi başta Bosch işçileri olmak üzere tabandan gördüğü baskıdır. Birleşik Metal burada ileri itici bir rol oynamıştır. Tüm sendikal çatışmalara rağmen Birleşik Metal’in Türk-Metal’e yaptığı ortak grev çağrısı bu sendikanın sınıfın birliği yönünde attığı doğru bir adımdır.

Bu adım özellikle, birlik sağlandığında MESS’i yenilgiye uğratmak, Türk-Metal tarafından reddedildiğinde ise sarı sendikayı teşhir etmek olanağı sağladığı için doğrudur. Ancak Türk-Metal ortak mücadeleyi reddedip sözleşmeyi imzaladıktan sonra aynı sözleşmeye imza atmak Birleşik Metal’in bu doğru adımını boşa düşürmüştür.

İşçileri greve hazırlamak için ne yapıldı?

Elbette ki bir sendika grev günü geldiğinde işçinin eğilimlerini, greve hazır olup olmadığını, grevi sürdürme olanaklarını gözlemleyecek ve değerlendirecektir. Başarısız olacağı öngörülen bir greve çıkmak yerine sözleşmeyi imzalamak tek başına yanlış olarak değerlendirilemez. Grev kararı alırız, sonra başarısız olursa biz kararı aldık işçiler uymadı demek sınıf sendikacılığı değil, en eski bürokratik sendikacılık manevrasıdır.

Ancak burada esas sorulması gereken soru şudur: Grev günü geldiğinde işçiyi greve hazır hale getirmek, grev için olanakları seferber etmek açısından neler yapılmıştır? Çorlu’daki Daiyang SK grevine, yaklaşan MESS toplu sözleşmelerine işaret edilerek daha büyük bir mücadeleye hazırlanmak amacıyla yeterince ağırlık verilmediğini biliyoruz. O zaman da, kazanılacak her mücadelenin, olanakları tüketse de yeni mücadeleleri güçlendireceğini ve yeni olanaklar yaratacağını vurgulamıştık.

Türkiye toplumsal mücadeleler tarihine şimdiden geçen bir halk isyanının başlangıcında bu isyan işçi sınıfıyla buluşmaya ekmek su kadar ihtiyaç duyuyorken Türk-Metal’in apar topar sözleşme imzalaması anlaşılır, ama her fırsatta biz ücret sendikacılığı yapmıyoruz diyen, demokrasi mücadelesinden dem vuran DİSK’in bu isyanın ortasında Gezi Parkı’na 11 Haziran’da yapılan polis saldırısının hemen ertesi gününde aynı sözleşmeye imza atması kabul edilemez. Yükselen halk isyanı olası bir metal grevinin etrafını doldurarak başarıya taşıyabilir metal sektöründe önü alınamaz bir kalkışma başlayabilir ama daha da önemlisi Taksim’den ve tüm Türkiye’den yükselen özgürlük talebi toplu sözleşme rejimi tamamen baskı altına alınan işçi sınıfının talepleriyle buluşabilirdi. Bu açıdan bakıldığında tatminkâr olmayan sadece zam oranı değil, metal işçileri tarih yazıyor diyen bir sendikanın gerçekten halkın tarih yazdığı bir aşamada masaya yumruğunu vurmamasıdır. 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Temmuz 2013 tarihli 45. sayısında yayınlanmıştır.