Gerçek’e siyah bant tehdidi: Esarete hayır, cesarete evet!

İşte örgütlü sansürün kör bıçağından Devrimci İşçi Partisi’nin yayın organı olan sitemiz gerçekgazetesi.net de nasibini aldı. Texim Giyim Şirketi,  “Texim işçilerine polis müdahalesi”,  “Texim Triko’da işçi kıyımı”, “ Texim Triko’da sınıf dayanışması”  başlıklı yazılarımızın “ şirketin kimlik haklarını ağır bir şekilde ihlal ettiğini,  içeriğinin tek taraflı, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun iddialardan ibaret olduğunu”  iddia ederek “yayından kaldırılmaları” talebinde bulundu. Bakırköy 6. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda,  direniş haberlerine dair yayınladığımız söz konusu üç yazının kaldırılmasına karar verildi.

 

"Dünyanın dört bir yanında, nerede kapitalistler varsa,

orada basın özgürlüğü burjuvazinin yararına gazeteleri satın almak,

yazarları satın almak, rüşvet dağıtmak,

"kamuoyunu" satın almak ve

sahte kamuoyu yaratmak anlamına gelir."

Lenin, G. Myasnikov'a Bir Mektup

 

24 Temmuz 2012’de, Basın Özgürlüğü Günü ve ilk sansürsüz gazetelerin yayımlanmasının 104. Yılı kutlanmıştı. Oysa Türkiye’de basının durumu bayram yapmaya hiç uygun değil. Özellikle de Marksist basının durumu. Çünkü Marksistler despotizmin bataklığında çiçek büyütmeye çalışıyorlar.

Sansür,  devletin elindeki eleştiridir. Bu eleştiri, ezenin ve sömürenin yanında olan ve kendisi eleştiriyi hazmedemeyen akıl dışı bir keyfiliktir. İşte örgütlü sansürün kör bıçağından Devrimci İşçi Partisi’nin yayın organı olan sitemiz gerçekgazetesi.net de nasibini aldı. Texim Giyim Şirketi,  “Texim işçilerine polis müdahalesi”,  “Texim Triko’da işçi kıyımı”, “ Texim Triko’da sınıf dayanışması”  başlıklı yazılarımızın “ şirketin kimlik haklarını ağır bir şekilde ihlal ettiğini,  içeriğinin tek taraflı, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun iddialardan ibaret olduğunu”  iddia ederek “yayından kaldırılmaları” talebinde bulundu. Bakırköy 6. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda,  direniş haberlerine dair yayınladığımız söz konusu üç yazının kaldırılmasına karar verildi. Karara karşı ise tarafımızdan bir üst mahkemeye itiraz edildi. İtiraz dilekçemizde de belirttiğimiz üzere yargılama sırasında, tekzip talep eden Texim’in iddiaları ile ilgili ciddi bir araştırma yapılmış olsaydı, konuyla ilgili yayınladıklarımızın yani haberlerin,  sadece Basın Kanunu’nda tanımlanan basın özgürlüğünün ve Anayasa’da tanımlanan düşünce ve ifade özgürlüğünün verdiği hakların olağan bir kullanımından ibaret olduğu görülecekti. Fakat durum yerleşik olduğu gibi sonuçlandı ve mahkeme kararıyla basın özgürlüğünün itiraz edilebilir bir hak yani bir imtiyaz olduğu teyit edilerek, sömürüye direnen Texim işçisinin mücadelesi cezalandırıldı.

Sitede yayınlanan ve Texim işçilerinin yaşadığı sorunları aktaran haberlerin tamamı bizzat işçilerden alınan bilgilerle hazırlanmıştır. Ne Texim’in talep dilekçesinde ne de mahkeme kararında haberlerin kaldırılmasına ya da “gerçek dışı” sayılmasına neden olacak somut bir neden gösterilmemiştir. Yani aslında Texim’in şikâyeti haberlerin “gerçek olmamasına” değil, “haksız rekabete” neden olabileceği ve “ticari itibarlarının zedelenebileceği” korkusuna dayanıyor. Bu sonuçlar ise henüz oluşmuş bile değil. Texim güya “zarar oluşabilme ihtimaline” karşı mahkemeye gidiyor. Ve tabii mahkeme kararında, basın ve siyaset yapma özgürlüğünün yerine “ticaret özgürlüğü” korunan değer oluyor. Texim’in asıl derdi işçileri mücadelelerinde yalnız bırakmak ve yanlarında olanlara gözdağı vermek. Zaten bir “suç” oluşması da gerekmiyor bu durumda, çünkü sansürle bir “suç” değil düşünce cezalandırılmış oluyor.

Yasalar, hâkim sınıfların çıkarlarına bağlı olarak yapılır. Var olan üretim ilişkilerini meşrulaştırır ve bu ilişkilerin egemen karakterine aykırı düşemez, eğer aykırılık oluşursa ya yeni düzenlemelerle tadil edilir ya da işlerliğini yitirir. Dolayısıyla mahkeme kararı bizi şaşırtmamış tam tersine doğru yolda olduğumuzun kanıtı olmuştur. Sınıf düşmanımız rahatsız olmuştur. Çünkü bu bir sınıf savaşıdır ve sınıf savaşını sadece işçiler değil, burjuvazi ve ondan taraf devlet de vermektedir.

Esasen, basın özgürlüğü ekonomik ve siyasi formasyondan bağımsız değildir. Kaldı ki, meselenin özü, bu özgürlüğün kapitalist düzende bir imtiyaz mı yoksa bir hak mı olduğuyla da ilgilidir. Çünkü basın özgürlüğü bu yoz sistemde aslında belli bir kesime tanınmıştır: devletin ve sermayenin kendi sesini duyabileceği yayınlara, şüphesiz bir imtiyaz olarak. Somut olay ise, patronlardan yana işleyen hukukun baskın varlığını açıkça ve tekrar göstermektedir. Bu ülkede var olan baskıcı, sömürücü, militarist, kapitalist statükoya uyup sistemi savunanları para, imtiyazlar ve methiyeler beklerken muhalefet edenleri sansür, yargılamalar ve cezalar beklemektedir.

Gerçek gazetesi ve gerçekgazetesi.net sitesi Devrimci İşçi Partisi’nin yayın organlarıdır. Dolayısıyla meseleye sadece basın özgürlüğü ve basına sansür açısından değil siyaset yapma hakkı ve siyasi partilerin faaliyetlerinin yasaklanması açısından da bakmak gerekir. Bir siyasi partinin yayın organına müdahale etmek aynı zamanda o partinin siyaset yapma hakkının da sınırlanması demektir.

Serçeden korksaydık darı ekmezdik!

Bizim haberciliğimiz ve siyasi faaliyetlerimiz işçi mücadelesine adanmıştır. Dolayısıyla işçi sınıfının menfaatlerini vurgulamak gazetemizin ve sitemizin editoryal ve siyasi görevidir. Marksist basın ve yayın,  şirketlerin ve kişilerin ününe bakmaz, sadece gerçeği takip eder.  Esas aldığımız nokta, Texim Triko’nun dilekçesinde korunması gerektiğini ifade ettiği  “ticari itibar” ya da kâr değil,  işçi sınıfının yaşamını barbarca işgal eden kapitalist sömürü sisteminin ipliğini pazara dökmektir. Kimse, Gerçek’ten ve Devrimci İşçi Partisi’nden sansür ve baskı altındayken, kapatılmaktan ve yargılanmaktan korkarak pasifleşmesini, etkisizleşmesini beklemesin. Sessiz kalmayacağız,  sermayenin ve devletin sırlarını saklamayacağız. Bize buyurulmuş olanı söylemeyeceğiz. İşçi sınıfının ve ezilenlerin her yerde gözü olmaya devam edeceğiz.