Fabrikalardan Haberler

Gerçek Gazetesi'nin her ay düzenli olarak yayınladığı "Fabrikalardan Haberler" köşesi Şubat ayında da Bursa'dan Çorlu'ya önemli işçi merkezlerinden haberlerle dolu.

 

Önemli olan birlik

Ben Tuzla'da tersane işçisiyim. İyi para kazanıp güzel bir hayat kurma hayali ile bu işe başladım. Ancak başka işlerde çalışırkenki ve işsiz olduğum zamanlardaki halimden fazlasıyla borçluyum. Malum, taşeronun ne demek olduğunu asıl burada görüp yaşıyorsun. Tam 4 aydır taşeron patronunun keyfine göre ücret alıyoruz. Ancak onu da tam alamıyoruz. Bir gün 100 lira veriyorsa üç hafta para vermiyor. Bizim bankaya borçlarımızı, faturaları yahut ev kirasını nasıl ödeyeceğimiz umurunda değil. Fazla mesai olacağı zaman müsait olup olmadığımızı sormaya dahi tenezzül etmeyen patron "acil iş var mesaiye kalıyorsun" demeyi biliyor ama bizim fazla mesaileri 4 aydır vermiyor. Çalıştığım taşeron firmasının altında 15 alt taşeron çalışırken onların ücretleri fazla mesailerle birlikte tam zamanında ödeniyor. Ama gelin görün ki biz direk taşerona bağlı olarak çalışan 5 kişinin ücretleri 4 aydır bir türlü düzenli ödenmiyor. Ne zaman ücret ödenecek dediğimizde ise "paramız yok, ne zaman olursa o zaman ödenir" deniyor. Biz de tüm bunlara karşılık artık yeter deyip Ocak ayının ortalarında üç işçi arkadaşımla beraber bir günlük iş bıraktık. Ve sabah başladığımız iş bırakma eylemi, akşam mesai sonrası paralarımızın yatması ile sona erdi. Yani işi bırakan az kişi olmamız patronun gözünü korkutma konusunda hiçbir değişikliğe yol açmadı. Çünkü patron şunu gayet iyi biliyor: o bize değil biz işçiler ona ekmek veriyoruz!  Az kişi yahut çok kişi olmamız mühim değil. Önemli olan az ya da çok birlik olmamız.

İstanbul Tuzla'dan bir tersane işçisi

 

Daha insanca koşullar için birlikte çaba sarf etmeliyiz

Merhaba, ben Çorlu'da Unilever fabrikasında taşeron olarak çalışan bir işçiyim. Emeğini ortaya koyarak hayatını sürdüren her işçi gibi aynı sorunlarla karşı karşıyayız. Geçinebilmemize yetecek ücreti 8 saatlik çalışmamızla elde edemediğimizden çoğu kez gönüllü olarak fazla mesaiye kalıyoruz. Buna çalışma alanlarımızın soğuk ortamlar olması eklenince daha önceleri görülmeyen bazı fiziksel rahatsızlıklara maruz kalıyoruz. Kışın soğuk havalarda bu rahatsızlıklar daha da artıyor. Tek başına bu sorunların üstesinden gelmek mümkün değil. Daha insanca çalışma ve yaşama koşullarını oluşturmak için birlikte çaba göstermeliyiz.

Çorlu Unilever'de çalışan bir taşeron işçi

 

Kendi hataları olan yangının faturasını bile işçilere kesiyorlar

Fabrikamızda çıkan yangından sonra çok sayıda işçi işten çıkartıldı. İşe girip çıkanın haddi hesabı kalmadı. Geç kalınca bile işten çıkartıyorlar. Yani az kişiyle fazla iş yapılıyor. İşçiler olarak ayın 15'ini bekliyoruz. Zam alıp almadığımız maaşlarda belli olacak. Zam vermezlerse herkes işi bırakmayı düşünüyor. Nereye gidersek gidelim zaten 1300 liradan işe başlayacağız. Asgari ücretin 1300 lira olması bizim için hiç bir şey ifade etmiyor. O kadar paraya hiçbir işçi bir dakika bile tozun, gürültünün içinde çalışmak istemiyor. Kendi hataları olan yangının faturasını bile işçilere kesiyorlar.

Bursa Işıksoy Tekstil'den bir işçi

 

Tek bir vücut olmuşçasına mücadele etmedikçe daha çok hakkımız gasp edilecek

Adına zam dediler, içine asgari geçim indirimini de ekleyip hepimize yutturdular. Aslında farkındayız olan bitenin ama hayat koşulları elimizi kolumuzu bağlıyor. Onca kötü muamele ve baskının içinde emeğimiz sömürülmeye devam ediyor. Bu da yetmiyormuşçasına devletin işyerine sağladığı yeni desteklerden yine sadece işveren faydalanıyor. İşçiye ve emekçiye sıra gelince sen önce yeni bir şeyler yap fabrikaya kazandır sonra düşünürüz diyorlar. Uzun lafın kısası bu düzen kara düzen arkadaşlar, tek bir vücut olmuşçasına mücadele etmedikçe daha çok hakkımız gasp edilecek.

Bursa Korteks'ten bir mühendis
 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2016 tarihli 76. sayısında yayınlanmıştır.