Fabrikalardan Haberler

"Fabrikalardan Haberler" köşesinde farklı işçi merkezlerinden emekçilerin sesini duyurmaya devam ediyoruz.

 

Turizm gelirleri arttı ama turizm işçisinin ücretleri yerinde sayıyor

Turizm patronlarının gelirleri arttı ama turizm işçilerinin gelirlerinde hiçbir kıpırdanma bile olmadı. Geçtiğimiz günlerde hükümet otellerin ortalama doluluk oranlarının yüzde 60’a, turizm gelirinin ise 26,30 milyar dolara çıktığını açıkladı. Bunun karşılığında turizmde çalışan biz işçilerin maaşlarında bırakın artışı en ufak kıpırtı bile olmadı. Çoğu otelde maaşlarımızı bile turizm patronlarının keyfi istediğinde alabiliyoruz.

Bir sene önce yaşanan krizi, hâlâ biz turizm işçilerinin üzerinde koz olarak kullanmaya devam ediyorlar. O geliri turizm patronlarının açtıkları oteller değil, onları var eden biz işçiler sağladık. Turizm Bakanı artan geliri büyük bir başarı olarak sunarken Çalışma Bakanı çıkıp turizm işçilerinin durumunu, nasıl koşullarda çalıştıklarını anlatamıyor. Hükümet biz turizm işçilerinin hükümeti olmadığı için, her zaman turizm patronlarının yaptıkları başarıları anlatıyor.

Her sezon açlık sınırının altında çalışıp kış gelince en ufak bir gelir kapısı olmadan işten çıkarıldığımızı, bütün kış boyunca bir dilim ekmek için önümüze çıkan her işi yapmak zorunda kaldığımızı yine sezon açıldığında sadece kışın yaptığımız borçları ödeyebildiğimizi anlatamıyorlar. Haklarımızı istemek için kapılarını çaldığımızda yüzümüze bakmayan bir hükümet biz işçilerin hükümeti değildir.

Geçinebilecek ücretlerle 12 ay güvenceli işe sahip olmamız için kimseden beklenti içinde olmayalım. Örgütlenip mücadele edelim. Kendi göbeğimizi kendimiz keselim.

Antalya Kundu bölgesinde bir turizm işçisi

 

Taşeron kaldırılana kadar mücadele!

Vaad edilen taşeron düzenlemesi sonunda yapıldı. Ama KHK ile! Bizi mahkûm eden bir düzenleme. Kamuda çalışan taşeron arkadaşlarımızın sadece bir kısmı sürekli işçi olarak çalışabilecek. Tabii öyle kolay değil, bunun için her kurum kendi sınavını yapacakmış. 2020’ye kadar da ücretlerde bir değişim yok. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

Benim gibi belediyelerde çalışan taşeron işçiler de belediyede değil şirketlerde sürekli işçi olarak çalışabilecek, o da sınavı geçersek!

Mücadelenin yükseltilmesi şart. Düzenleme KHK ile yapılıyorsa mücadele OHAL’e karşıdır. Taşeron kaldırılana, tam anlamıyla güvenceli kadro elde edene kadar mücadele etmeliyiz.

Eskişehir’den bir belediye temizlik işçisi

 

Avcılar’da işe iadeyi kazandık ama çilemiz bitmiyor!

Ben Avcılar Belediyesi’nde temizlik işlerinde taşeron olarak yıllardır çalışıyorum. Fakat Belediye-İş sendikasında örgütlendikten sonra işten atmalar başladı yavaş yavaş. İşten atmalar artınca biz de çadır kurup Avcılar Belediyesi önünde direnmeye başladık. Aylar süren direnme sürecinden sonra belediye bizi Fen işlerinde işe geri aldı. Bir taraftan da tazminat davası ve temizlik işlerinde işe iademiz için dava açmıştık ona gidip geliyorduk. 3 Ocak günü benimle birlikte 14 tane işçi arkadaşım işe iade davasını kazandık. Çok sevindik ama sevincimiz gene kursağımızda kaldı. Çünkü belediyeyle yaptığımız görüşmede belediye bize Fatih Belediyesi’nde işe başlayabileceğimizi söyledi. İtiraz ettik neden diye sorduk? Aldığımız cevap çok komikti. Biz örgütlendiğimiz zaman taşeron temizlik şirketi Tomurcuk vardı. Tomurcuk şirketinin de ihalesi yaz aylarında bitmişti. Fatih Belediyesi’ne geçmişti. Tomurcuk’ta çalıştığımız için Fatih’e gitmemiz gerekiyormuş. Bazı işçiler olarak bunu kabul etmedik ama bir taraftan da sendikal tazminatımızı almamız lazımdı. Bazılarımız da Fatih’e gitti.

İşçiler olarak bir şok daha yaşadık. Avcılar Belediyesi bir hukuksuzluk daha yaşattı bize. O kadar çok işte çalıştım üstelik çocuk yaşımdan itibaren ama ben hayatımda Avcılar Belediyesi kadar işçi, sendika düşmanı bir işyeri görmedim. Biz hiç yılmadık yılmayacağız. Mücadele etmeye devam edeceğiz. Eninde sonunda Avcılar Belediyesi’ne hak ettiğimiz gibi geleceğiz sendikalı olarak çalışacağız.

İstanbul Avcılar’dan belediye işçisi

 

İşçiler olarak birleşmek zorundayız! 

Merhabalar değerli işçi emekçi arkadaşlar. Son günlerde gündemler çok hızlı değişiyor, işçilere hiç sıra gelmiyor. Bu son Afrin harekatı yani savaş ve bu savaşların faturasını gene bizler ödüyoruz. Maddi ve manevi bizler ödüyoruz Savaşın her türlüsüne karşıyım. Bir tersane işçisi olarak bizim başlıca sorunumuz kahrolası taşeron sorunu ve hak ihlalleri. Hâlâ iş ekipmanlarımızı kendi paramızla almaktayız. Daha işe girmeden giriş raporlarını sağlık taramalarının parasını kendimiz karşılıyoruz. Oysa yönetmelik bunların şirketler tarafından verilmesini zorunlu tutmasına rağmen patronlar vermiyor. Bizler bu sebeplerden dolayı birleşmeliyiz ki bunların üstesinden gelelim. Bizim AGİ’ler bile verilmiyor, sigortamız asgari ücretten yatıyor. Ağır sanayi olmasına rağmen brütten sayılmıyor. En çok şikayet ettiğim şey de işçiler çalışırken kumlama yapmaları. Arkadaşlar kum raspası dedikleri demir tozu. Bu toza maruz kalan insanlar %70 kanser riski taşıyor. Birleşelim arkadaşlar, bu işi Avrupa’da yasakladılar yada tam kapalı ortamlarda önlem alarak titizlikle yapıyorlar bizde neden hiç önlem alınmıyor! Yok yere ölüyoruz. Tek çıkış yolu birleşmek mücadele etmek.

Tuzla tersanesinden bir işçi

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2018 tarihli 101. sayısında yayınlanmıştır.