Fabrikalardan Haberler

"Fabrikalardan Haberler" köşesinde farklı fabrikalardan emekçilerin seslerini duyurmaya devam ediyoruz.

 

Deva'da birlik zamanı

Çerkezköy’de kurulu bulunan Deva Holding’de çalışıyorum. Uzun süreden beri ilaç sektöründe öncü olduğundan bahseden ve sağlık bakanlığına ciddi rakamlarda ilaç sattığı çoğu kişi tarafından bilinen Deva Holding’de çalışıyorum yani. Dışarıdan çok ihtişamlı görünen ve birçok insanın içeride çalışmak için can attığı bu fabrikada koşullar pek de parlak değil. Yani içi bizi yakıyor dışı başkasını. Üretim yaptığımız makineler çok eski. Sürekli arıza veriyor. Normal şartlarda otomatik makinelerle çalışmamız gerekiyorken bunun yerine yarı otomatik bile denilemeyecek makinelerde çalışıyoruz. Makinelerin eskiliğinden oluşan arızalar, bizden beklenen sayıların tutmamasına sebebiyet veriyor. Bu da telafi mesaisi adı altında sürekli fazla mesaiye kalmamız için baskıların oluşmasına sebebiyet veriyor. İş sözleşmemizde istisna durumlar haricinde günlük 12 saatten fazla çalışmayacağımıza dair madde olmasına rağmen sabah saat 8’den gece 12’ye kadar haftada en az 2 defa çalışmaya zorlanıyoruz. Bu da yetmiyormuş gibi geri kalan her gün, beşte çıkmamız gerekiyorken akşam 8’de mesaimiz bitiriliyor. Yaptığımız bunca emeğin karşılığında ne alıyoruz peki? Her sene sonunda zam bekliyoruz ancak devletin asgari ücrete yapmış olduğu zammın üstüne ya hiçbir şey alamıyoruz yahut %2 gibi komik bir rakam alıyoruz. Birlik olmak için bundan daha iyi bir zaman olabilir mi?

Çerkezköy Deva İlaç fabrikasından bir işçi

 

İşçiler artık fedakârlık yapmak istemiyor

Ben İzmir’de çalışan bir gıda işçisiyim. Çalıştığım fabrikada çalışma koşulları çok ağır. 12 saatleri bulan zorunlu mesailer ve mesai ücretlerinin verilmemesi en büyük sorunumuz. Hasta arkadaşlarımız  “işten çıkarılırım” korkusuyla hastaneye bile gidemiyorlar, rapor almak lükse kaçıyor. Zorunlu kıldıkları mesailere kalmayacağımızı söylediğimizde ustaların tehditleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Fakat konu bizim geç yatan ücretlerimize gelince hep “biz bir aileyiz, kriz döneminde birbirimizi idare etmeliyiz” deniliyor. Çalışma bakanı çıkıyor asgari ücret konusunda “işçiler fedakârlık yapmalı” diyor. Patron “bizi idare edin” diyor. Peki, bizi kim idare edecek? Bakliyata zam, sebzeye-meyveye zam, ekmeğe zam, vergilere zam… Marketler bizi idare etmiyor, kredi kartına yükleniyoruz mecburen bankalar bizi katiyen idare etmiyor. Zaten köle gibi çalışmaktan çoluğumuza çocuğumuza vakit ayırıp ekstra harcamalarımız olmuyor. En temel beslenme, barınma ihtiyaçlarımızı zor karşılıyoruz. Evden karanlıkta çıkıp karanlıkta dönüyoruz. Köle gibi çalışıp dilenci gibi ücretimizi istiyoruz. Hâlâ fedakârlık yapın, idare edin diyorlar. Etmiyoruz! Biz insanca yaşamayı; ailemizle, arkadaşlarımızla vakit geçirmeyi hak ediyoruz. En gerekli ihtiyaçlarımızı bile karşılayamadığımız ücretleri kabul etmiyoruz. Biz sesimizi çıkartmadıkça patronların bizi sömürmesi devam edecek. Bizim emeğimizin üzerinden milyarlar, milyonlar kazanmaya devam edecekler. Bizim bunları durduracak gücümüz var. Fabrikalarımızda, işyerlerimizde işçi komiteleri kurup sendikal mücadele vermeliyiz. Aynı zamanda bağlı bulunduğumuz sendikanın da bizzat denetleyicisi olmalıyız. Ancak örgütlenerek bu sömürü çarkını durdurabiliriz.

İzmir’den bir gıda işçisi

 

Son sözü emekçiler söyleyecek!

Merhabalar, ben İzmir Aliağa’da Star Rafineri inşaatında çalışan bir emekçiyim. Benim gibi binlerce işçinin çalıştığı Star Rafinerisi inşaatında aylardır maaşlarımız İlk İnşaat şirketi tarafından geç yatırılıyor. İmzaladığımız sözleşmelerde maaşımızın ayın 5’inde yatacağı yazıyordu. Ancak her ay ayın 20’sinden önce maaşlarımız yatmıyor. Hatta bazı aylarda daha da geç yattığı oluyor. Biz Star Rafinerisi’nde çalışan İlk İnşaat işçileri olarak Aralık ayında maaşlarımız ayın 25’inde hâlâ yatmadığı için iş bıraktık. Greve katılan işçilere tazminatsız işten çıkarma gibi tehditler savrulmasına rağmen hiçbirimiz geri adım atmadık. Formenler ve şeflerin işçileri tek tek arayarak tehdit etmeleri de cabasıydı.

22 Aralık’ta tekrar greve gideceğimizi duyan şirket, maaşların tamamını 21 Aralık’ta yatırdı ve sonrasında 10 kişiyi gözdağı vermek amacıyla işten çıkardı.

Sosyal medya hesaplarımızdan nereleri beğendiğimize dair bir dizi incelemeler dahi yaptılar. Haberlerimizi yapan sitelerin gönderilerini beğendiğimiz için “göze battığımız” söylendi.

Ama şunu unutmasınlar milyon dolarlık ihaleler alıyorsunuz. Ama bizim maaşlarımıza gelince 20 gün geç yatırabiliyorsunuz. Bizler sizden sadaka değil hakkımız olanı istiyoruz. Siz bizi zorladıkça biz daha fazla bir araya geleceğiz, daha kuvvetli mücadeleler vereceğiz.

Son sözü emekçilerin söyleyeceğini bilin!

Direneceğiz ve kazanacağız.

Star Rafinerisi inşaatında çalışan bir işçi

 

Kadro verilmeyecek biz alacağız!

Merhaba. Ben Eskişehir’de belediyenin temizlik işlerinde çalışan taşeron bir işçiyim. Bizleri yıllardır kadro vereceğiz diye kandırıyorlar. Bizim tek beklentimiz güvenceli kadro. Yasalara göre aynı işi yapan işçiye hem aynı ücret hem de aynı kadro verilmek zorunda. Ama sadece ücretler üzerinden konuşuluyor. Kadro ise ortada yok! Güvencesiz bir şekilde çalışmaktan bıktık. Hükümetin oy için sadece seçimden seçime bize kadro vereceğini ilan etmesinden bıktık. Hak etmediğimiz koşullarda çalışmaktan bıktık. Bizlerin yapması gereken ise bağırmak, daha yüksek bağırmak. Bizim için tek çözümün kadro olduğunu bağırmamız lazım. Bunun için birleşmeli, örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz. Nasıl sokakları pislikten arındırıyorsak işçi sınıfının üstüne çökmüş pislikleri de temizlememiz lazım!

Eskişehir’den bir temizlik işçisi

12 ay çalışmanın karşılığı 12 aylık hak gaspı

Antalya’da turizmde çalışan işçiler bilir. Biz işçiler her sezon 6 ay çalışıp 6 ay işsiz kalıyoruz. Temel giderlerimizin sadece bir kısmını karşılamak durumunda kalıyoruz. Geri kalanını ya borç yapıyoruz ya da hiç alamıyoruz. Çalışırken bile işsiz kalacağımız ayları düşünüp ona göre hareket etmemiz gerekiyor. Çalışan arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu aynı şekilde yaşamak zorunda bırakılıyor. Bir de bizden biraz daha şanslı olan arkadaşlarımız var. Onlar ise 12 ay çalıştıkları halde yapılan bütün hak gasplarına göz yummak zorunda bırakılıyorlar.

Bütün yıl boyunca izin almadan çalışmak ve ücretsiz fazla mesai yapmak zorunda kalıyorlar. En ufak hak talebinde kapının önüne konmak tehdidi altında çalışıyorlar. Sürekli olarak patronlar dışarıda işsiz bıraktıkları işçileri göstererek “sizin yerinize çalışacak bir yığın insan var” diyerek işçilerin seslerini çıkarmasına engel olmaya çalışıyor. Yani 12 ay çalışmanın karşılığı 12 ay boyunca haklarının gasp edilmesi oluyor. Bu yapılan mobbing uygulamalarının hak gasplarının karşısına örgütlü birlikte çıkamadığımız sürece bu devran böyle gelip böyle gider. Biz işçiler için; biz işçilerden başkası kılını bile kıpırdatmaz. Hükümet turizm işçilerinin haklarını almak için hiçbir zaman reform ya da KHK yayınlamaz.

Biz turizm işçileri haklarımızı almak için hükümetten yasa beklemeyelim. Kendi sendikalarımızda bir araya gelip haklarımızı kazanmak için adım atmamız gerekiyor. Turizmde koşulları ancak biz turizm işçileri bir araya gelerek düzeltebilir.

Antalya Kundu bölgesinden bir turizm işçisi

Daha örgütlü olmak zorundayız

Merhabalar arkadaşlar, ben yaklaşık 16-17 yıldır tersanelerde taşeron işçi olarak çalışan, emeğiyle alınteriyle para kazanan bir işçiyim. Şu an Haliç Tersanesi'nde taşeron olarak çalışmaktayım. Öncesinde yıllarca işçinin cehennemi olarak anılan Tuzla tersanelerinde çalıştım. Burası tarihi bir tersane, ama burada da şartlar aynı, sadece sakin, kalabalık değil. İşçinin canını ve sağlığını hiçe sayan uygulamalar burada da standart. Şehir hattı vapurlarının bakımlarını yapıyoruz, yani belediyeye çalışıyoruz. Aylık maaşımız yok, gündelik usulü çalışıyoruz. Kadrolu işçiler bizden çok. Türkiye'de gidişat işçiler için iyi değil. Biz işçiler daha çok örgütlenmek durumundayız. Sendikalı olup birlikte hareket etmeliyiz, yoksa patronların bize dayattığı bu zor koşullardan kurtulamayız. Onlar sefa içinde yaşarken bize sefaleti yaşatmaya devam edemesinler. Artık herkesi birlik olmaya çağırıyorum. Sevgiler saygılar...

 

İstanbul Haliç Tersanesi'nden bir işçi

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2018 tarihli 100. sayısında yayınlanmıştır.