Fabrikalardan haberler

Gerçek Gazetesi'nin her ay düzenli olarak yayınladığı "Fabrikalardan Haberler" köşesi Ocak ayında  da Gebze'den Manisa'ya, Bursa'dan Ankara'ya önemli işçi merkezlerinden haberlerle dolu.

İnsani olmayan şartlarda çalışıyoruz

Ankara'da bir gıda pazarlama şirketinde 12 senedir çalışıyorum. İşe başladığımda 14 yaşındaydım. Yıllarca ağır vardiya saatlerinde çalıştım tüm arkadaşlarım gibi. İşyerinde 100 kişi çalışıyoruz. Şirketin aylık 900 ton net satışı oluyor ve satış sürecine gelene kadarki tüm işlemler neredeyse el emeğine hatta el kuvvetine dayanıyor. Çalışma saatleri günlük ortalama 14-15 saat ve ürün özelliğinden kaynaklı olarak iş sabaha karşı başlamak zorunda. Sabah 4:45 de mesai başında olan işçiler, bizler, akşam 19:00 civarında mesaiyi bitiriyoruz. Mesai saatleri içerisinde sürekli hareket halindeyiz ve oturma imkânımız bulunmuyor. İnsani olmayan bu şartlara rağmen haftada bir gün izin kullanıyoruz ve asgari ücretin biraz üzerinde bir miktarla işe başlıyoruz. Maaşımız çalışma yılına göre artış gösteriyor. Bu ağır tempoda çalıştığımız için evimize ve ailemize ayıracak vaktimiz kalmıyor. Buna bağlı olarak fizyolojik ve psikolojik durumumuz kötüleşiyor. Bütün işçiler gibi geçim derdine düştüğümüz için de manevi olarak rahatsız bir hayat geçiriyoruz.

Ankara’da gıda sektöründen bir işçi

Örgütlenmeliyiz ki ölmeyelim!

Yine öldük! Arızalanan sıkma makinesini tamir ederken, bir arkadaşımız ezilerek öldürüldü. İşte yine öldük! Bunu kim durduracak? Bize hayatımızı kim 'bağışlayacak'? Bizden başkası değil. Peki nasıl? Cevap basit: örgütlenerek. Kendimiz için, ailemiz için, geleceğimiz ve hayatımız için; ÖRGÜTLENMELİYİZ!

Tuzla İskefe Deri'den Bir İşçi

Yeni yıla mücadeleyle giriyoruz

Ben Gebze GMM metal fabrikasında çalışıyorum. Patron iki aydır ücretlerimizi ödemiyor. Sorduğumuzda ya bugün ya yarın diye oyalıyor, ya da başka konularla geçiştiriyor. Genel müdür ise haddini bilmezin teki. Genç işçiler durumdan şikayet edince, "sen gençsin konuşmaya hakkın yok" diyip susturmaya çalışıyor. Paramızı istiyoruz dediğimizde "biraz daha idare edin, ölmezsiniz ya" diyor. Biz dilenmiyoruz, hakkımız olanı istiyoruz. Zaten verdiğiniz para ne kadar ki, onu bile almak için mücadele etmemiz gerekiyor. Patronun ve genel müdürün oyalamalarından bıktık ve iş bıraktık. Üretim durunca patron bizi dinlemek zorunda kaldı ve Ocak'ın 9'una kadar mühlet aldı. Biz de üç günün ardından tekrar çalışmaya başladık. Bırakın başka hakları, aylık maaşımızı bile ödememeye çalışıyorlar! Ama yemezler, fabrikanın asıl gücünün biz olduğunu biliyoruz. Yeni yıla nasıl girersen tüm yıl öyle devam edermiş. Görünen o ki, bizi mücadele dolu bir yıl bekliyor, çünkü yeni yıla mücadeleyle giriyoruz!

Gebze GMM metalden bir işçi

Yine Adöksan, yine ihmal

Gün geçmiyor ki ihmallerden ötürü irili ufaklı iş kazaları yaşanmasın. Dikkatli olup kazalara kurban olmayalım desen bile, bazı şeyler dikkatli olmakla çözülmüyor. Fabrika yönetimini uyarıyoruz, ama dikkate alan yok. En basit ve maliyetsiz konularda bile umursamıyorlar. Burada rüzgardan kontrolsüzce kapanan bir kapı var, defalarca buna bir önlem alınmasını istedik. Ama nafile. Arkadaşım eli bu kapının rüzgârdan sebep hızla kapanması sonucu ezildi, iş göremez raporu aldı. Ne kadar basit bir konu değil mi? Ama hala önlem alınmıyor. İşte fabrikanın işçisine verdiği değer bu kadardır!

Gebze Adöksan’dan bir işçi

Türk Metal’e tepki büyük!

Sendika temsilcileri toplu sözleşme öncesinde çok büyük laflar ediyorlardı. Örneğin MESS'in üç yıllık toplu sözleşme dayatmasına kesinlikle boyun eğmeyeceklerini söylüyorlardı. Kesinlikle yüksek oranda zam alınacağını, sosyal yardımların arttırılacağını söylüyorlardı. Diğer bir iddiaları da atılacak her adımda işçilere haber verecekleri idi. Ancak her görüşme sonunda balonları sönmeye başladı.  Her görüşme sonunda bize daha az bilgi vermeye başladılar. Nihayet geçtiğimiz günlerde ellerinde bir metinle karşımıza çıktılar. Yüksek oranda zam alınacağını söylediler. Metni görmek istediğimizi söyleyince "Gerek yok okumaya, bize güvenmiyor musunuz?" dediler. Sorduğumuz hemen hiçbir soruya cevap veremediler. Tepki yükseldikçe de sorulan sorular sendikacıların yardakçısı işçilerce susturulmaya çalışıldı. 

Şunu açıklıkla söyleyebilirim ki çalıştığım fabrikada büyük oranda işçi sendikaya tepkili. Sendika verdiği hiçbir sözü tutmadı. İşçilerin katılımıyla sözleşmeyi imzalayacaklarını iddia ettiler ama bu sözleri de boş çıktı. Aldıkları zam oranlarını yüksek gösterip gerçekleri gizlediklerini artık herkes görüyor. Sendikaya olan güvensizlik ve öfke birikiyor. Birçok işçi birbirine sendikamızı nasıl değiştirebiliriz diye sormaya başladı. Bu böyle gitmeyecektir. İşçiler bir kıvılcım bekliyor. Güvenlerini toplar toplamaz bu patron sendikasına gerekli cevap verilecektir, buna yürekten inanıyorum.

Manisa'dan Türk Metal üyesi bir işçi

Sendikaları değiştirip patronlara kök söktüreceğimiz günler de gelecek

Benim çalıştığım fabrikada sendika yok. Sendika üyesi değiliz henüz. Ancak metal iş kolunda bir fabrikada çalıştığımız için MESS'le sendikalar arasında yürütülen toplu sözleşme görüşmelerini yakından takip ediyoruz. Türk Metal'in MESS'le yaptığı anlaşma ve imzalamayı düşündükleri toplu sözleşmeyi de takip ediyoruz. Sendikacıların ayrıntılar hakkında bilgi vermemesi bir kere baştan sözleşmenin içeriği hakkında bize ipucu veriyor. Her ne kadar yüzde 10 oranında zam alınacağı iddia edilse de bunun koskocaman bir yalan olduğu açık. Yapılan bu zam ücret eşitsizlikleri dikkate alındığında yarı yarıya düşecektir. 

Yaşanan tüm bu gelişmeler bize Türk Metal'in gerçek yüzünü bir kez daha göstermiştir. Birçok işçi arkadaş Türk Metal'in yaptıklarını, patronla işbirliklerini görünce sendikasız olmak sendikalı olmaktan daha iyi diyor. Hiç olmazsa tek patronumuz var, bir de sendika patronlarıyla uğraşmıyoruz diyorlar. Bir bakıma haklılar; ancak mutlaka işçilerin bu sendikaları değiştireceği ve patronlara kök söktüreceği günler de gelecektir. Bizler o günler için mücadelemize devam ediyoruz.

Manisa'dan bir metal işçisi  

Devir onların devri ama böyle devam etmez

Ben kozmetik firmasında çalışıyorum. Bizim fabrikamız Silivri'ye yeni taşındı. İlk başta servisleri düzenlemediler. Ben bir süre müdürün arabasıyla gittim işe. Yeni taşındığımız için giriş kartını okutacağımız makineler de yoktu. Diğer arkadaşlar servislerle gittiği için onların kayıtları elle yapılmış. Benimkini de yapıyorlar değil mi diye sorduğumda “tabii ki” dediler. Geçen ay maaşımı aldığımda gördüm ki ne pazar mesailerim var ne aksam mesailerim. Zaten biz mesaiyle bir şeyler kazanan insanlarız. Şimdi bordromu istiyorum, beni sürekli atlatmaya çalışıyorlar. Ben ailemi, evimi bırakıp gece yarılarına kadar onlara para kazandırıyorum ve karşılığında sırf onların hataları yüzünden para bile almıyorum. Ben genç bir insan değilim. 45 yaşında bir kadınım, iş ağır geliyor. Yeri geliyor ağır sepetleri kaldırıyoruz, yeri geliyor kapak sıkmaktan bileklerimiz kopuyor. Evim kira, kocam asgari ücretle çalıyor, çocuk okutuyoruz nasıl geçinelim? Şimdi sayım zamanı, bizim hakkımızı yemeğe doymayanlar, yılbaşında tarihi geçen kozmetik ürünlerinin etiketlerini bize değiştirterek tekrar satıyorlar. Devir onların devri ama böyle devam etmez, sıra bize de gelir bir gün.

Silivri’den kozmetik fabrikasından bir işçi

Şimdiden birlik olmamız lazım

Türk Metal MESS’le toplu sözleşmeyi imzaladı, ama işçiler olarak ilk 6 aydan sonrasının ne olacağını net olarak bilen yok. Toplantıda öyle bir hava yaratıyorlar ki millet soru sormaya korkuyor. 29 Ekim’de Cumhuriyet Altını sözü vardı, yok oldu. 3 ayda kazasız çalışana ödülden bahsediliyordu, o da yok. 300 milyonluk erzak yardımı dediler, ceviz bal çıktı. Fabrikada 1 aydır sürekli mesai yapıyoruz. Yılbaşı ile birlikte herkesi zorla bir hafta izine çıkarıyorlar. Yine 5 günümüz yıllık izinden gidiyor, mesailerimiz de kesiliyor. Patronlar basına çıkıp ihracat rekoru kırmakla, Amerika’ya Doblo satmakla övünüyorlar; ama tüm bunları yapan işçiyi nasıl ezdiklerinden bahsetmiyorlar. İşler iyi giderken böyle davranan yönetim biraz sıkıştığında faturayı hemen işçiye kesecek. Şimdiden birlik olmazsak, sendikaya da istediklerimizi yaptırmayız ve ilerde daha çok sıkıntılar çekeriz.

Bursa Tofaş’tan bir işçi

İş bitince işçileri kapının önüne koyuyorlar

İstanbul-İzmir otoyolu için Körfez’de yeni yapılan köprünün parçalarının montajı yakın zamanda tamamlanıyor. Patronun küçülmeye gideceğinden bahsediliyor. Patron kendi kârını etti, şimdi ona bu kârları sağlayan işçileri işten çıkartmaya hazırlanıyor. Sendika çıkış mıkış yok diyor, ama bu sözler işçide rehavet yaratıyor. Biz bunları daha önce çok gördük.  Kurbanlık koyun gibi bekleyeceğimize birlik olmalıyız.

Bursa Çimtaş’tan bir işçi

 

By yazı Gerçek Gazetesi'nin Ocak 2015 tarihli 63. sayısında yayınlanmıştır.