Fabrikalardan Haberler

Gerçek Gazetesi'nin her ay düzenli olarak yayınladığı "Fabrikalardan Haberler" köşesi Kasım ayında da Bursa'dan Antalya'ya, İzmir'den Tuzla'ya kadar önemli işçi merkezlerinden haberlerle dolu.
 

Çare işçi komiteleri

Merhaba, ben Şişecam’da çalışmaktayım. 16 saat çalışıyoruz çoğunlukla. Ayrıca her resmi ve dini bayramda da zorunlu mesaiye çağrılıyoruz. Daha geçen Kurban Bayramında çalışmak istemediğimizi söylediğimizde “neden çalışmadığımız” sorulacak kadar ileri gidildi. Havalar soğuduğu zaman servis yakın yerde bırakacağına fabrikaya daha uzak yerde bırakıyor. Soğuktan donuyoruz. İçerinin ısısı çok düşük. Ancak kullandığımız makineler çok sıcak. Molalara da ister istemez terli çıkıyoruz, bu durum da hastalıktan başımızı kaldıramamamıza sebep oluyor. Rapor alınca da “siz işten mi kaçıyorsunuz” fırçası atılıyor! Tüm bunlar yetmez gibi fabrikaların arazileri sermayedarlara peşkeş çekiliyor. Bu yüzden de fabrikalar kapatılıyor. Kadrolu işçiler taşerona devroluyor. Sendikasızlık almış başını yürüyor. Çare birlik olmamızdan, komitelerden geçiyor!

Tuzla Şişecam’dan bir işçi

Hakkımızı istemek suç değildir!

Turizm sektörüne başladığın andan itibaren ya patronun adamı olacaksın ya müdürün ya da departman amirinin... Hiç kimse ama hiç kimse emekçi hakkını savunmuyor ya da şöyle diyebilirim; kimse emeğinin hakkını istemiyor! Sadece eline verilen ücretle yetiniyor. Ama bu sadece, bu sektörde eriyip gitmemize neden oluyor. Hakkını isteyemeyen personel güruhu günden güne büyüyor ve aynı zamanda kalifiye elemanların birçoğu, maalesef, severek yaptıkları mesleklerinden soğutuluyor. Şu an turizmde çalışan bence sadece yüzde 35’lik kısım sadece bu işin içerisinden gelmiş kalifiye eleman. Kalanı tabiri caizse “toplama”. Anlatmak istediğim şey; maalesef turizm emekçisine hakkını vermezseniz ya sektörden kopuyor ya da kendini geri plana atıyor. Son olarak şunu söylemek istiyorum: İşçiye hakkını vermeyen patron, hakkınca iş isteyemez!

 

İzmir’den bir turizm işçisi

Yaşama hakkımız askıya alındı

Kış geldi. Bu olağan mevsim değişikliğinin biz turizm işçileri açısından bir başka anlamı daha var, o da: “Askı dönemi geldi!” Askı dediğimiz uygulama Antalya dışında mevsimlik işçilik diye biliniyor. Burada, yani turizmin başkenti diye bilinen Antalya’da ise bu uygulamanın adı ironik bir şekilde askı! Sezonun kapanmasıyla beraber oteller ellerinde tuttukları mevsimlik işçi sözleşmeleri sayesinde bizleri topluca kapı dışarı edip “seneye görüşüz…” diyorlar. İşin ironik kısmı da tam burada başlıyor. Kış boyunca işsiz kalmaya mahkûm edilen, yani askıya çıkarılan işçinin tam anlamıyla hayatı askıya alınmış, rafa kaldırılmış oluyor. Askı süresince otel tarafından herhangi bir ödeme alamıyoruz. Bu normal karşılanabilir. Çalışmadığımız için hak etmediğimiz düşünülebilir. Peki, askıda olduğumuz için işsizlik maaşı alamadığımız gerçeği de mi normal? Sigortamızın dondurulup, en basit sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için ödemek zorunda bırakıldığımız muayene ücreti de mi normal? Hayatımızı idame ettirebilmek için bir başka işe girdiğimizde sezon açıldığı zaman tazminat hakkımızın çöpe gitmemesi için tekrar aynı otelde işe başlamak zorunda oluşumuz ve sezon sonu tekrar askıya çıkmaya mahkûm edilmek de mi normal? Tabii ki hayır! Bizleri yönetenlerin ve patronların el altından yaptıkları bir anlaşmadır askı. Tüm haklarımızın dondurulduğu ve rafa kaldırıldığı 5 ay! Hayatımızı askıya aldırmamak da bizim elimizde. Biz artık çözüm yolunu daha net görebiliyoruz. Onların mevsimlik işçi sözleşmelerine karşı, bizim toplu iş sözleşmelerimiz!

Antalya Belek’ten bir turizm işçisi

Korteks'te servis çilesi bitmiyor!

Kardeşlerim merhaba. Korteks'in insan yaşamını hiçe saydığına dair bir mektup daha önceden sizlerle paylaşmıştım. İsterdim ki bugün iyiye dair güzel şeyler yazayım. Ancak Korteks'te çalışma koşulları ve servislerle ilgili herhangi bir değişiklik yok. Akşam servisini değiştirmek dışında. Sabahları yine aynı, eski, bakımı yapılsa da bir türlü düzelmeyen, düzgün kullanılmayan ve her an kazayla karşı karşıya kalma ihtimalimizin oldukça yüksek olduğu bir servisle işe gidiyoruz. Aramızdan bir ya da birden fazla arkadaşımıza bir şey olmasını Korteks yönetimi herhalde iyice göze almış. Çünkü defalarca dile getirilmesine rağmen bu konuyla alakalı hiçbir düzelme yoluna gidilmedi. Onlar sadece kârlarının peşindeki asalaklar. Bizim hayatımız onlar için paradan daha kıymetsiz. Kendilerince şunu düşünüyor olmalılar: “Birine bir şey olursa ailesine para veririz, tazminat öderiz ya da bir kılıfını elbet buluruz.” Öyle olmayacak. Biz işçiler hep birlikte hareket ettiğimizde, onlara boyun eğmediğimizde güneş bizim için de doğacak, insanca yaşacağız.

 

Korteks'ten bir işçi

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2016 tarihli 85. sayısında yayınlanmıştır.