Fabrikalardan haberler....

İşçinin enflasyonu çok farklı

Toplu sözleşme gereği yüzde 5 enflasyon farkı aldık. Enflasyon farkı pahalılık karşısında ücretlerimiz erimesin diye. Ama işçi olarak yaşadığımız enflasyonla resmen açıklanan arasında hiç bir bağlantı yok. Sendikalar işçilerin harcamalarını esas alan bir hesap yapmalı ve enflasyon farkını buna göre sözleşmeye geçirmeli.

Tofaş’tan bir işçi

 

İstediğimiz zaman kullanamadıkça izin hakkının ne anlamı var?

Cumaları çalışmadığımız günleri zorunlu olarak yıllık izinlerimizden kesen yönetim şimdi 5 gün çalışmaya geçti. 23 Nisan haftasında ise imalat yapılmayacağına dair bir söylenti dolaşıyor. O haftayı da izne sayarlarsa durum kötü. İstediğimiz zaman kullanamadığımızda yıllık izin bir hak olmaktan çıkıyor.

Tofaş’tan bir işçi

 

Hükümetten farkları kalmadı, fabrikada herşey yasak

Şu bir iki aydır performans çalışması var. Az adamla çok iş yapmakta zorlanıyoruz. 1 Mayıs’ta bitecek şükür. Boşa çıkan adamları sağda solda kullanıyorlar. 23 Nisan haftası 4 gün üretim duracak gibi görünüyor. 1 Mayıs’tan sonra da mavi ve beyaz yakalılar da işten çıkarma söylentileri var. Az sayıda olsa da çıkış olacağını söylüyorlar. Artık ne kulaklıkla müzik dinleyebiliyoruz ne de eskiden montajda genel yayın yapan radyoyu. İyice çekilmez hale getirmek ve yıldırma politikası uygulamak istiyorlar sanki. Bunlara uymayanlara da tutanak tutuyorlar. Telefonla konuşmak da artık yasak. Ak Parti hükümetinden farkları kalmadı, her şey yasak.  Ama haklarını da yemeyelim. Yılbaşında bankadan 400 TL sözleşme parası aldık. Geçen ay da  Cumhuriyet altını sözü vermişlerdi. Onu dağıttılar.

Oyak Renault’dan bir işçi

 

10 dakikada yemek mi yenir?

Merhaba. Ben bir fabrikada teknik ressam olarak çalışıyorum. Dört kişilik bir işi iki kişi yapmaya çalışıyoruz ofiste. İşler yoğun olunca öğlen yemeğini de 10 dakika gibi kısa bir sürede yemek zorunda kalıyorum. Sürekli oturarak ve sabit bir ekrana bakarak çalışmak her sene gözlerimin daha da bozulmasına ve sürekli hale gelen diz ağrılarına yol açtı. Sanırım yakında varis sorunları da yaşayacağım. Sağlığımızı kaybetmemize neden olan bu koşullarda değil, yeterli mola ve yemek saatleri ile çalışmak, çalışma ortamının fiziksel olarak da sağlığımız gözetilerek düzenlenmesini istiyorum.

Çorlu’dan bir metal işçisi

 

Biz yüzde 99’uz yüzde 1’i ezip geçelim

Selam arkadaşlar, ben Tekirdağ Çerkezköy’den metal işçisiyim. Çalışmış olduğum işyerindeki bazı sorunlardan bahsetmek istiyorum. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz. 12 saat çalışıyoruz ama asgari ücretin biraz fazlasını alıyoruz çünkü işveren gelmediğimiz ve izinli olduğumuz günleri mesailerden kesiyor. Devlete 8 saat gösterip sigorta primimizi 8 saatten yatırıyor. Zam  ayı geldiğinde başımıza adam dikip açığımızı yakalamaya çalışıyor. Fazla zam vermemek için hep ezilen sömürülen biz oluyoruz. O yüzden tüm işçi kardeşlerimi birlik olmaya davet ediyorum çünkü biz emekçiyiz, emeğimizin karşılığını hep birlikte arayalım ezilmeye sömürülmeye son diyelim çünkü biz yüzde 99’uz yüzde 1’i ezip geçelim. Tüm emekçi kardeşlerimi saygıyla selamlıyorum.

Çerkezköy’den bir metal işçisi 

 

Patronun kasası dolu işçinin cepleri boş

Körfez geçiş projesini aldığından beri hem işçisi sayısı artıyor hem de yoğunluk. Büyük ihaleyi alınca şirketin kasası da doluyor tabii. Ama işçilerin ücretleri yerinde sayıyor. En ufak bir olumsuzlukta hemen faturayı işçiye kesip işten çıkarmaya gidenler kârlarına kâr katarken işçiyi görmüyor. Ücretlerde iyileştirme istiyoruz.

Çimtaş’tan bir işçi

 

Örgütlenelim sendikaları ayağa kaldıralım

Manisa Organize Sanayi'de çalışan sendikalı bir metal işçisiyim. Sendikalı olmamız diğer sendikasız olan iş yerlerine göre daha iyi çalışma koşulları ve biraz daha fazla bir ücret almamızı sağlıyor. “En kötü sendika sendikasızlıktan iyidir” sözüyle sendikasız olan işyerlerinde çalışan arkadaşlara örgütlenmelerini tavsiye ediyorum. Örgütlenme çalışmasının bir ucundan tutup, ilmek ilmek örülmesi ve bir çok örgütlenme deneyiminin incelenmesi, bu yolda nasıl bir yol yürüneceğine ışık tutacaktır. Küreselleşme – rekabet diyerek her geçen gün bizlere daha kötü çalışma koşulları, daha kötü bir yaşam dayatılmaktadır. Çalışmanın esnekleşmesi, temel yaşam harcamalarımıza yapılan fahiş zamlar, biz işçileri yoksullaştırmaktadır. Bu arada sendikaların da içi boşaltılmaktadır. Patronların istedikleri sözleşmelerin altına imzalar atmaları, işten atılan işçilerin arkalarında durulmaması gibi yaşamı zorlaştırıcı koşullar altında biz işçilerin daha önceki kuşağının grevlerle elde ettiği haklar elimizden alınmaktadır. 2008- 2009'da fabrikalardan yüzlerce işçi atıldı. Küreselleşmiş ekonomi krize girdi. Bütün ülkelerde kemer sıkma politikaları, yığınsal işten atmalar yaşandı. Sosyal haklarımız gasp edildi. Bir yandan da savaş ve militarizmle kışkırtılmaya çalışıldı. Önümüzde yaklaşan bir kriz var. Biz işçiler örgütlenmeli, uyuyan devi uyandırmalıyız. Daha iyi bir yaşam, güvenceli bir iş için örgütlenmeli ve sendikaları da ayağa kaldırmalıyız.

Manisa'dan bir metal işçisi

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2014 tarihli 54. sayısında yayınlanmıştır.