Erdoğan'ın yeri sermayenin ve sarı sendikanın yanı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Metal sendikasının Kadın İşçiler Kurultayı'nda kürsüye çıkıp metal işçilerinin mücadelesine dil uzattı. Geçtiğimiz yıl MESS'le işbirliği yaparak 3 yıllık satış sözleşmelerine imza atan sarı Türk Metal sendikasına karşı isyan eden metal işçileri Bursa'dan başlayan ve bir dizi sanayi bölgesine yayılan mücadelelere girmişlerdi. Sendika seçme hakları engellenen metal işçileri Renault, Tofaş, Ford, Türk Traktör, Coşkunöz ve Mako gibi fabrikalarda fiili grevlere gitmiş, bir dizi fabrikada Türk Metal sendikasından toplu istifalar olmuştu.

Erdoğan, işçilerin haklı mücadelesini "geriden kalmış tahammülsüzlükleri yeniden ısıtmak", "fabrikaları kaynatmak" gibi sözlerle karaladı. Bu eylemlere destek veren aydınlara ise yine "aydın müsveddesi" olarak hakaret etti. Erdoğan bir kez daha konu işçi sınıfı mücadelesi olduğunda nerede durduğunu göstermiş oldu: Sermayenin ve onun işbirlikçisi sarı sendikaların yanı.

Erdoğan'ın sözlerinin iler tutar hiçbir yanı yoktur. Birincisi işçiler, anayasal güvence altındaki sendika seçme özgürlüklerini kullanmak istemişlerdir. Bu engellenince toplu eylem haklarını kullanmışlardır. Aynı kurultayda Türk Metal başkanı Pevrul Kavlak'ın bu eylemlerin yasadışı olduğuna dair söylediği yalanların aksine Ford'da ve Arçelik LG'de işe iade davaları kazanılmıştır. Bu eylemlerin işten çıkarma sebebi olmadığı mahkemelerce de kabul edilmiştir. 

İkincisi fabrikaları kaynatan kendileridir. Önce işçiye asgari ücret zammı yaptılar. Açlık sınırının altındaki 1300 lirayı (Asgari geçim indirimi çıkartıldığında 1177 lira) lütufmuş gibi sundular. İğneden ipliğe zam yaparak alım gücünü düşürdüler. İşçiyi vergi dilimine sokup kaşıkla verdiklerini kepçeyle aldılar. Patrona ise işçi başına ayda 100 lira sigorta primi kıyağı yaptılar. Kıdemli işçi asgari ücret zammından pay isteyince yok dediler. Hakkını isteyen işçiyi işten atan patrona arka çıktılar.

Üçüncüsü işçinin hak arayışına tahammülsüz olan da kendileridir. Renault'da işçiler anayasal haklarını kullanarak Türk Metal'i fabrikadan sildiler, DİSK'e bağlı Birleşik Metal sendikasını seçtiler. Fabrikada büyük çoğunluk Birleşik Metal'e geçti. Yasa gereği Türk Metal sözleşme bitimine kadar resmi yetkiyi elinde bulunduruyor. Yetki Türk Metal'de ama üyesi de etkisi de yok. Çoğunluk tercihini yapmış. Kendi temsilcilerini seçmek istiyor. Fabrika yönetimi tamam diyor. Fabrikadan iyice silineceğini gören Türk Metal, Çalışma Bakanı Süleyman Soylu'ya durumu şikayet ediyor. O da Renault yönetimine seçimlerin iptali için telkinde bulunuyor. Sadece seçimlerin iptali konusunda değil işçilerin kırılması konusunda da... Onlarca işçinin işten atıldığı Renault fabrikasında direnen işçilere bir de biber gazı sıkılıyor. Sendikacılar ve işçiler gözaltına alınıyor. Patrona sınırsız tahammül, işçiye gaddarlık. İşte Erdoğan'ın ve AKP'nin işçiye ve sendikaya muamelesi budur.

Gelelim Erdoğan'ın yinelediği "aydın müsveddesi" hakaretine. Biz kendi açımızdan şunu açıklıkla söyleyebiliriz: Devrimci İşçi Partisi'nden aydınlar ve üniversite emekçileri Bursa'da metal işçilerinin mücadelesine ve grevlerine en baştan destek olmuştur. Olmaya da devam etmektedir. Bilgilerini, birikimlerini, emeklerini işçi sınıfının haklı mücadelesinin hizmetine sunmuşlardır. Onlar işçi sınıfının aydınıdır. Sermayenin danışmanlığını yapmak, ceplerini doldurmak yerine işçi sınıfının neferi olmayı tercih etmişlerdir. Bu bir onurdur. Onurumuzdur.

İşçi hak ararken onun yanında olmayan, sermayenin, zalimin yanında saf tutan aydına müsvedde bile denmez. Bunlar kiralık aydındır. Erdoğan gibilerin aydından anladığı iktidarın ve sermayenin "hık deyicileri"dir. Bilgisini ve birikimini paraya tahvil eden, sermayenin hizmetine sunanlardır.     

Erdoğan'ın Türk Metal'de yaptığı konuşma ve AKP iktidarı ile birlikte aldıkları tutum pek çok şeyi netleştirmiştir. Erdoğan ve AKP, metal işçisine karşı patronun ve onun işbirlikçisi Türk Metal'in yanındadır. Metal işçisi de kendi sınıfını bilecek, dostu düşmanı ayıracak, saflarını sıklaştıracaktır.