Bir kez daha hatırlatalım: 2023'ten önce 2017 var

AKP, 2012 yılında yaptığı kongrede 2023 ve daha fantastik biçimde 2071 hedeflerini açıklamıştı. O kongrenin ardından Gerçek gazetesi “2023'ten önce 2017 var” manşetiyle çıkmıştı. Gazetenin başyazısında AKP'nin kapitalist 2023 yoluna karşı 2017, büyük Ekim Devrimi'ne referansla işçi sınıfının sosyalist yolunu simgelemek adına öne çıkarılıyordu. Başyazı şu cümlelerle bitiyordu: "... 2017, 2023’ten de 2071’den de önce gelir. Kapitalist barbarlığın yıkımı gelmeden evvel işçi sınıfı ve emekçilerin devrimi gelecektir. DİP ve tüm dünyadaki yoldaşlarımız Dördüncü Enternasyonal’in Yeniden Kuruluş Koordinasyonu bunun için mücadele etmektedir."

Fazla mı iyimser olduğumuzu düşünüyorsunuz? Belki de haklısınız. Ama biz buna devrimci iyimserlik diyoruz. Devrimci iyimserliğin sıradan iyimserlikten farkı pasif değil aktif bir iyimserlik olmasıdır. Biz kötü şeyler karşısında sızlanmak yerine hırslanırız. Rüya görmeyiz, düş kurarız. Beklemeyiz, plan yaparız. Durmayız, çalışırız. Nitekim “2023'ten önce 2017 var” derken kapitalist barbarlığın karşısına çıkabilecek tek güç olan işçi sınıfını örgütlemenin gerekliliği konusunda en ufak bir şüphemiz yoktu. İyimseriz dediysek güçlerimizin sınırlılığının da farkındaydık tabii. O yüzden o satırların yazıldığı sıralarda bir grup devrimci metal işçisinin inisiyatifi ile Metal İşçisinin Sesi bültenini çıkartmaya başlamamız da bir tesadüf değil. Metal İşçisinin Sesi 3. sayısına geldiğinde Bursa'da direnişin ilk kıvılcımını Bosch ve Renault işçileri yakıyordu. Metal İşçisinin Sesi şöyle yazmıştı: "12 Eylül’e hücum başlıyor. Bursa’da Renault, Tofaş, yan sanayi işçileri, İzmir’de Delphi’den sonra demir çelik, Trakya’da BSH, hepsi 12 Eylül’ün yaratığı olan Türk Metal gömleğini yırtmayı tartışmaya başlıyor. Yayılma mürekkep lekesi gibi mi olacak yoksa sancılı ve uzatılmış bir süreç mi, bilinemez. Ama Türkiye işçi sınıfı içinde bir yer sarsıntısıdır başlayan..."

İyimserliğimiz hiç de temelsiz değildi. Sancılı ve uzun bir sürecin sonunda 2015 yılını grevle açan metal işçisi, Mayıs ayında çıtayı biraz daha yükseltti ve sadece MESS'i değil sarı Türk Metal'i de sarstı. On binlerce metal işçisi ayağa kalktı. Direniş bir mürekkep lekesi gibi yayıldı. 2015'i Türk Metal'i yıkıp DİSK'i seçen Renault işçisinin Birleşik Metal kongresindeki "her yer Renault her yer direniş" sloganlarıyla kapatıyoruz.  Sadece Renault'yu değil, sadece yine DİSK'i seçen EGO'yu, ENPAY'ı değil, Türk Metal'in kalesi Tofaş'ta Çelik-İş'e geçen ve kendi şubesini kuran grevci metal işçilerini de sınıfın artı hanesine yazıyoruz. Kazanamadığımız yerlerde elde etiğimiz deneyimleri de, başka sendikaya geçilmeyen yerlerde Türk Metal'e temsilci seçimini dayatan hareketleri de önemsiyoruz. 2016'ya bu mücadelelerin, kazanımların ve deneyimlerin ardından giriyoruz. 2017'de MESS toplu sözleşmelerine doğru yürüyoruz. Bir anlamda dananın kuyruğu orda kopacak diyebiliriz.

Ama 2017'den önce de daha 2016 var. 2017'nin ön eleme turu deyin siz ona. Kıdem tazminatı hakkına saldırı var. Önce bu saldırı püskürtülmeli. Tüm sınıf omuz omuza vermeli. Hak-İş üyesi işçiler dâhil! Tofaş işçisi bu noktada son derece önemli bir yerde duruyor. Sendikal rekabetin önüne işçilerin birliğini geçiren bir anlayışla hareket ediyorlar. Böyle devam etmeli. Bu anlayış yaygınlaşıp güçlenmeli. Başta Renault olmak üzere DİSK ve Türk-İş saflarındaki işçilerden ve mücadeleci sendikacılardan da hak ettiği karşılığı bulmalı. Asgari ücretin 1300 lira olması fabrikalarda gerginliği had safhaya çıkartmış durumda. Asgari ücretten yüksek alan sanayi işçisi haklı olarak zam istiyor. Fabrika yönetimleri işçilere içinde ipe sapa gelmez, kanunen de geçersiz maddeler olan yeni disiplin yönetmelikleri imzalatmaya çalışıyor. Birer, ikişer, yer yer onar yirmişer işten çıkartmalarla gözdağı vermeyi amaçlıyor. İşçiler patronun el ensesine el enseyle karşılık vermeli. Oyak Renault işçisi metal grevlerinde yolu gösterdi. Bir arkadaşınızı dahi bırakırsanız arkası gelir. Hakkını isteyen işçi birliğini bozmamalı, örgütlenmeli. Gerektiğinde topluca şalteri indirmeli. Bunlar sağlanırsa, uygun anda doğru adımlar atılırsa patronlar dize gelir. İşçi ne isterse hak ediyor. Ama patronlar sınıf bilinciyle bu muharebede işçinin birliğine ne kadar zarar verir, işçinin talepleri karşısında ne kadar az taviz verirse yanına kâr sayacak. İşçi sınıfı ise kıdem tazminatı ve ücret zamları ile ilgili 2017'ye giden yolda ilk sınavını verecek. Bu sınavdan geçersek 2017'ye çok daha güçlü girilecek. Başarırsak kendi kaderini eline alan işçi sınıfı memleketin kaderini de değiştirecek. Geleceğin aydınlık mı karanlık mı olacağını 2023 değil yine 2017 belirleyecek.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ocak 2016 tarihli 75. sayısında yayınlanmıştır.