Belediyelerde taşeron zulmü

Taşeron sistemi, son yıllarda gitgide artarak işçi sınıfının başına musallat olmuş, işçinin daha fazla sömürülmesini, daha düşük ücretle, güvencesiz istihdam edilmesini sağlayan bir istihdam biçimi.  Bu istihdam biçimi, gökten zembille inmiş değil kuşkusuz. Özelleştirmeyle kol kola giden taşeronlaştırma saldırısı, AKP öncesindeki iktidarlar döneminde başladı. 2002'den beri iktidarda olan AKP'nin iktisadi programının en önemli parçalarından birisi, işçi sınıfının elindeki tüm kazanımlarını söküp almak. Taşeron çalıştırma da AKP iktidarı ile beraber serpildi, yaygınlaştı.

Belediyeler, kamu kesiminde taşeron istihdamda başı çekiyor. DİSK-AR verilerine göre, belediyelerde çalışan taşeronların sayısı 210 binin üzerindeyken, yine belediyelerdeki kamu işçilerinin sayısı ise 111 bin dolayında. Amaçlanan ise, herkesi taşeron yapmak. Bu taşeron meselesi, büyük belediyelerde daha büyük bir sorun. Genel-İş sendikasının araştırmasına göre, belediyelerin büyüklüğü arttıkça taşeron işçilerin toplam işçi sayısındaki payı da artıyor.

AKP, "önümüzdeki dönemde taşerona dair düzenlemeler yapacağız” diyerek işçiyi emekçiyi uyutmakta. Oysa, kamu işçileri açısından taşeronluğun bu kadar yaygınlaştırılmasının ardında, AKP'nin çıkardığı yasalar var. AKP'nin yerel yönetimler alanındaki "reform" programının önemli ayaklarından olan 5393 sayılı Belediyeler Kanunu'nun 67. maddesi, belediyeleri İş Kanunu'ndaki sınırlamaların dışında tutarak, bunların asıl işlerde de taşeron çalıştırabilmesine olanak tanıyor. Yani, herhangi bir fabrikada ana işi taşerona yaptıramazlar, ama patron belediye ise her işin taşerona verilmesinin önü açılıyor.

Bu yasa ile beraber, belediyelere bir yandan daha fazla görev yükleyen AKP hükümeti, diğer yandan da belediyelerin kadrolu olarak çalıştırabileceği işçi sayısını norm kadro uygulaması ile sınırlandırıyor. Bu uygulama, her belediyenin kapsama alanındaki nüfusa bağlı olarak kaç adet kadrolu işçi çalıştırabileceğini belirliyor. Norm kadronun belirlediği sayının üzerinde işçiye ihtiyaç duyan belediyeler, taşeron çalıştırmaya yönlendiriliyor.

Genel-İş sendikasının araştırmasına göre, belediyelerde çalışan taşeron işçiler, kadrolu işçilerden ve belediye şirketlerinin işçilerinden yüzde 10 daha uzun süreli çalışıyorlar. Özetle, sendika yok, ücret düşük, iş güvencesi yok; ama daha fazla çalışma var.

Taşeron çalıştırmanın kölelik koşullarına mahkum etmek olduğu herkesin malumu olunca, son seçimlerde partilerin vaadleri arasında taşeron meselesi de sıkça dile getirildi

AKP de CHP  de taşeroncu

30 Mart seçimleri yaklaşırken AKP, belediyelerde çalışan taşeron işçiler için hizmet alım ihalelerindeki sürenin 3-5 yıla çıkarılacağı vaadini ortaya atmıştı. Bunu şu an hükümet olan AKP’nin söylemesi tam bir ikiyüzlülüktür. Niyeti olan kadrolu işçi sayısına kısıtlama getiren norm kadro yasasını kaldırır, böylece tüm işçiler kadrolu istihdam edilir.

CHP de taşeron çalıştırmaya karşı sesini çıkaranlar arasında. Kendi belediyelerinde taşeron işçi uygulamasını yıllardır sürdüren CHP'nin bu çıkışı elbette bir ikiyüzlülük örneği. CHP, kendi belediyelerindeki taşeron uygulamalarının "mecburiyetten" olduğunu, norm kadro uygulamasının kendilerinin de elini kolunu bağladığını savunuyor. Ama yalan söylüyor. Antalya, Karşıyaka, Beşiktaş, Şişli ve Maltepe gibi CHP belediyelerinde taşerona karşı mücadele eden işçiler karşısında CHP’nin maskesi düştü, işçi düşmanı yüzü bir kez daha ortaya çıktı. İşçilerin alacakları söz konusu olunca muhattabın taşeron patronları olduğunu söyleyip aradan sıyrılmaya çalışmaktan başka bir şey yapmadılar.

Dahası ve daha önemlisi, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Büyükşehir Belediyesi gibi örneklerde, norm kadronun izin verdiği toplam işçi sayısının altında kadrolu işçi istihdam etmekte, kalan kısmı kadrolu işçilerle kapatmak yerine, taşeron işçi kullanmaktadır. Örneğin, Sayıştay'ın ilgili raporuna bakınca Antalya Büyükşehir Belediyesi'nde 508 kadrolu işçi, 206 sözleşmeli işçi çalıştırıldığı, buna karşılık 3374 adet taşeron işçisinin bulunduğu görülüyor.  Oysa, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin, norm kadro çizelgesine göre 1448 adet kadrolu işçi çalıştırmaya hakkı bulunuyor. Yani 1448 kadro hakkının sadece 714'ünü kullanıyor, geri kalanını tercihen taşeronla kapatıyor. Zorunluluktan değil yani! İzmir Büyükşehir Belediyesi de 487 adet kadrolu, 1187 adet de sözleşmeli işçi çalıştırmakta, oysa norm kadro çizelgesine göre toplam 2723 adet işçi çalıştırma hakkı bulunmakta. İzmir'de de CHP'li belediye kendi isteğiyle 1049 işçi daha alabilecekken, bunun yerine taşeron işçi kullanıyor.

Belediye kanununun 49. Maddesi, belediyelerin yıllık toplam personel gelirlerinin, gerçekleşen en son yıl bütçe gelirinin %30'unu geçemez hükmü ile işçi istihdamına ek bir sınır daha getiriyor. Ancak, örneğin Antalya ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri personel harcamaları bu oranın çok altında kaldığı halde belediye norm kadronun izin verdiği hakkı kullanmamış.

Ne AKP ne de CHP taşerona karşı değil. Seçimler yapıldı, yeni başkanlar seçildi. Hepsi taşeron sömürüsüne devam edecek. Taşerona karşı mücadele ise hangi partiye oy verirse versin işçilerin ortak mücadelesiyle gerçekleştirilebilir. Taşeron çalışma, sadece taşeron şirketlere bağlı işçilere ağır sömürü koşulları getirmiyor. Kadrolu işçilerin durumunu da aşağı doğru çekiyor. Birleşik mücadelenin talepleri taşeronun yasaklanması ve başta norm kadro olmak üzere işçi istihdamının önündeki tüm engellerin kaldırılması olmalıdır. 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2014 tarihli 54. sayısında yayınlanmıştır.