Acılarımızın kaynağı bir

Erdoğan'ın ikbal savaşı uğruna yaşamını yitiren gencecik insanların haberleri geliyor her gün. Her gün başka başka evlere ateşler düşüyor. Tek bir günde bu kadar çok ölüm çok acı geliyor. Çünkü ne için, kimin için gencecik insanların ölüme gönderildiği sorusu ortada duruyor ve öfke ile doluyor insan. Peki ya bir günde en az 301 madencinin yaşamını yitirmesinin öfkesi ne oldu? Ateş düştüğü yeri yaktı ve artık unutulmaya mı başladı? O kadar ki hafızalardan silinmeyecek denli büyük bir işçi katliamı Soma. O yüzden "unutmama"nın da tek başına pek bir kıymeti yok. Esas önemlisi, katliamının sorumlularından hesap sormak. Başka iş cinayetlerinin önüne geçecek tedbirler alınması için mücadele etmek.

Soma davasının üçüncü duruşması Ağustos ayında sanıkların "görmedik, duymadık, bilmiyoruz" şeklindeki ifadeleri ile yapıldı. Sanıklar en kritik soruları yanıtsız bıraktı, sorumluları gizlemeye, Soma Holding'i korumaya çalıştı. Soma A.Ş. işletme müdürü ve işveren vekili maden mühendisi Akın Çelik'in "Mesleki sorumluluklarınızı yerine getirdiğinizi, meslek ahlak ve onuruna sahip çıktığınızı düşünüyor musunuz?" sorusuna karşı susma hakkını kullanmak istediğini söylemesi, sanıkların tutumunun çarpıcı bir örneği. Soma Holding'in sahibi Alp Gürkan'ın, katliamın hemen ardından yaptığı açıklamada söylediği "Bu holdingin patronu benim" sözlerinden hareketle, işçi ailelerinin avukatları duruşmada, Alp Gürkan'ın sanıklar arasına eklenmesini talep etti. Bu talep mahkeme tarafından kabul edildi ve Alp Gürkan, davanın bir numaralı sanığı haline geldi. Ama hâlâ bütün sorumlular yargılanmıyor. Yargılanmadıkları gibi, AKP hükümeti, Ağustos ayı başında, yeni katliamların yolunu açan, başka Alp Gürkan'ların sırtını sıvazlayan bir karara da imza attı.

Yetki gaspçısı hükümet tarafından 4 Ağustos'ta Resmi Gazete'de sessiz sedasız bir bakanlar kurulu kararnamesi yayınlandı. Bakanlar kurulu, ATEX sertifikası olarak bilinen, yanıcı gazlar ve tozlar nedeniyle patlayıcı ortama sahip maden ocaklarında ve onların yer üstündeki tesislerinde kullanılan malzeme ve koruyuculara belli standartlar ve sistem şartı getiren yönetmeliğin yürürlüğe girme tarihini 31 Aralık 2019'a erteledi. Yani maden sahiplerine 5 yıl daha gerekli tedbirleri almadan da madenlerinizi çalıştırabilirsiniz deniyor. Gerekli tedbirleri almadığı, kriterleri karşılamadığı için kapatılan 66 maden ocağının da yeniden açılmasına izin vermiş oluyor! İşte sermaye ve onun kâr hırsı için hiç bir hizmetten kaçınmayan hükümet! Madenlere ve başka iş cinayetlerine daha fazla kurban vermemek için hepsinden, fıtrat edebiyatı yapan Erdoğan'dan da hesap sorana kadar mücadele etmek gerek!

Soma katliamının boyutlarını gizlemek için hükümet tam bir sıkı yönetim uyguladı. Ama ne yaparsa yapsın acılı ailelerin, işçilerin öfke dolu çıkışlarla gerçekleri anlatmalarına, bir çok görüntünün yayınlanmasına engel olamadı. Bunlardan birisi katliamda ölen işçilerin çevredeki soğuk hava depolarında bekletilme görüntüsü idi. Acılı insanlar, eşlerini, evlatlarını, kardeşlerini aradı oralarda. Kim bilir nasıl daha da buz kesti içleri? O aileleri belki de en iyi 10 yaşındaki Cemile'nin annesi, babası anlar. Cizre'de devletin açtığı ateş sonucu evinde vurularak ölen Cemile. Sokağa çıkma yasağı nedeniyle cenazesi evden çıkartılamayan, ailesinin evde buzlukta bekletmek zorunda kaldığı Cemile. Farkında olsalar da olmasalar da bu iki acının kaynağı bir. Mücadelelerinin de bir olduğu günlerdir bu acıları dindirecek olan. 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2015 tarihli 71. sayısında yayınlanmıştır.