YÖK'e karşı öğrenciler ve işçiler el ele alanlardayız!

6 Kasımda, Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi İstanbul'da da YÖK'e karşı sokaklardaydık. Üniversiteler Forumu olarak örgütlediğimiz eylemi Taksim'de gerçekleştirdik. Tünel'den Galatasaray Üniversitesi'ne yaptığımız yürüyüşte: "YÖK kalkacak, polis gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek!" "Para, satır, cop üniversiteden dışarı!" "Biji berxwedana Kobané!" "YÖK, polis, medya; bu abluka dağıtılacak!" "Yaşasın sınıf dayanışması!" sloganları atıldı.

Basın açıklaması metninde, geleceğin işsizleri olduğumuz ve emekçilerle birlikte örgütlü olmamız gerekliliği vurgulandı.

Eylemimize anlamlı bir şekilde İnşaat İşçileri Sendikası da katılım gösterdi. "İnşaat işçileri, Yök'e karşı mücadelelerinde devrimci öğrencilerin yanında" pankartı açan işçiler, en şanlı elbiseleri; işçi tulumlarıyla aramızdaydı! 

Eylem, bir geleneğe dönüşmüş olan Beyazıt Marşı ile bitirildi. Eylemden sonra direniş çadırı kuracak olan BEDAŞ işçilerine desteğe ve Suruç sınırında katledilen Marmara Üniversitesi öğrencisi Kader Ortakkaya için kurulacak taziye çadırına çağrı yapıldı.

Basın metninin tamamı:

Bugün bir kez daha savaşın ve emperyalist-kapitalist düzenin ve onun üniversitelerdeki uzantısı olan YÖK’ün karşısındayız!

Türkiye’de üniversiteler baştan aşağı bir sorun yumağı halinde. YÖK’ün egemenliği altındaki üniversiteler karış karış sermayeye peşkeş çekilmektedir. Üniversitelerde sayısız teknokent, sayısız lüks mekân varken ne yeterli sayıda yurt var ne de öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayabileceği uygun mekânlar. Okulların dört bir yanı inşaat halinde ve bu inşaatlar YÖK eliyle taşeron firmalara verilmektedir. Taşeron, Soma katliamında ve diğer her yerde olduğu gibi üniversitelerde de işçileri öldürmeye devam ediyor. Geçtiğimiz temmuz ayında Ordu Üniversitesi’nde iki, İTÜ’de bir işçi iş cinayetine kurban gitmiştir. YÖK, üniversiteleri piyasaya açtıkça üniversitelerdeki sömürü de katbekat artıyor. Eğitim piyasa ürünü haline geldikçe, eğitimdeki sömürü de aynı şekilde artış gösteriyor.

Üniversitelerde eğitim emekçileri de YÖK’ten payına düşeni almaktadır. 50d’ye mahkum edilmek istenen üniversite asistanları geçtiğimiz yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde şimdi de İTÜ’de eylemler yapmaktadır. Üniversitelerde kadro sıkıntıları bulunmasına rağmen sayısız öğretim görevlisi atanmayı bekliyor. Aynı zamanda YÖK, cezalarla eğitim emekçileri üzerinde politik bir baskı uygulamaya çalışıyor.

Üniversitelerde öğrencilerin toplanabileceği, sosyalleşebileceği tüm ortamlar ya yeni binalarla, ya lüks firmalara verilen işletme ihaleleriyle ellerinden alınıyor. Öğrencilerin ortak faaliyet yapabilecekleri, paylaşımlarda bulunabilecekleri ortamlar engellenerek, öğrenciler bireyselleşmeye, yalnızlaşmaya doğru itiliyor.

Üniversitede okumak büyük bir ekonomik yükü de beraberinde getirmekte ve birçok öğrenci öğrenimini sürdürebilmek için çalışmak zorunda kalmaktadır. En kötü şartlarda, güvencesiz ve sosyal haksız çalışmak zorunda kalan işçilerin çocukları okulda, işte, dışarıda gün boyu sömürüye maruz kalmaktadır. Mezun oldukları zaman iş garantisi olmayan gençler, Türkiye’deki sayısı yarım milyonu geçmiş üniversite mezunu işsiz ordusuna katılıyor, yıllarca işsizliğe mahkum ediliyor veya atanabilmek için yılların geçmesini bekliyor.

Okullarda eşitlik ve özgürlük için siyaset yapmaya çalışan öğrenciler, eğitim emekçileri ve işçiler engelleniyor, sesleri bastırılmaya çalışılıyor. Toplanma, eylem ve gösteri yapma hakkını kullananlar hakkında haksız yere sayısız soruşturma açılıp, cezalar veriliyor. Üniversitelerde politik haklar gasp ediliyor.

Türkiye’de olduğu gibi başta İtalya ve Meksika olmak üzere dünyanın dört bir yanında öğrenciler eylem yapmakta ve sokağa çıkmaktadır. Gençlik hareketinde dünya çapında bir hareketlilik yaşanmaktadır. Öğrenciler sokağa çıkıp; hak, adalet ve özgürlük için mücadele etmektedirler.

Diğer yandan yanı başımızda sürekli bir savaş durumunda olan Ortadoğu’da ve özellikle Rojava’da binlerce insan; emperyalist-kapitalist sistemin çelişkilerinin bir sonucu ortaya çıkan Katliamcı IŞİD çetesinin saldırılarıyla kıyımdan geçirilmiş, milyonlarca insan yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalmıştır. Fakat tüm bu saldırılara ve Katliamcı IŞİD çetesine karşı Rojava’da ve özellikle Kobanê’de özgürlük ve yaşam için mücadele eden halkaların destansı direnişi sergileniyor. Bu direniş, Ortadoğu’dan batı coğrafyasına yayılmış, gençliğin sesiyle, örgütlülüğüyle üniversitelerde yükselmiştir. Üniversite gençliği, Kobanê direnişiyle dayanışma içerisinde olduğu bu süreçte; ÖGB ve polis işbirliği ile IŞİD yanlısı çetelerin saldırısına uğramış, birçok öğrenci darp edilerek üniversite içerisinde gözaltına alınmıştır. Fakat bizler biliyoruz!  Bu katliamcı çetelere okullarımıza girme imkanı veren sermaye devleti, onun polisi ve Yüksek Öğretim Kurumu'dur!

Dünyayı sömürü cehennemine çeviren emperyalizm ve kapitalizm, halkların en büyük düşmanıdır. Emperyalistler ve kapitalistler halkları sömürdükleri yetmedikleri gibi bir de mezhep savaşını kışkırtarak, halkları katletmektedir. Daha fazla sömürü için iştahları kabaranlar, çıkacak olası bir savaşta, savaşın tüm yükünü yine emekçilerin, halkların sırtına yükleyecekler ve ölüme yine emekçi çocuklarını göndereceklerdir.

Gençlik, tüm dünyayı sarmış olan bu sömürü, işsizlik, baskı, zorlama, savaş, vahşet ve türlü olumsuzluklar karşısında dimdik ayakta kalacak ve tüm ezilen halkların, işçilerin, emekçilerin örgütlülüğüyle birlikte mücadeleyi daha da büyüterek özgür bir yaşamı yaratacaktır.

Üniversiteler Forumu