Kadına yönelik şiddete karşı kadınlar eylemde!

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü sebebiyle İstanbul'da 23 Kasım Pazar günü çeşitli eylemler düzenlendi. 

Bunlardan ilki Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu'nun düzenlediği eylemdi. Eylem saat 14:00'te Kadıköy'deki Eminönü İskelesi'nde yüzlerce kadının katılımı ile gerçekleşti. Basın açıklaması oturma eylemi ile başladı. ''Her yerde kadın cinayeti meclis olağanüstü toplanmalı'' pankartı açılarak basın metni okundu. Basın açıklamasında her gün kadınların erkek şiddetine kurban giderek katledildiğine vurgu yapılıp ve buna karşı hükümetin önlem almak bir yana adeta kadın cinayetlerine davetiye çıkarması teşhir edildi. Şiddete kurban giden kadınların isimlerinin yazılı olduğu dövizleri taşıyan kadınlar basın açıklaması sırasında sık sık slogan attılar. Basın açıklaması Türkçe ve Kürtçe okunduktan sonra oturma eylemine geçildi. Bir saat süren oturma eyleminin ardından kadınlar öfkelerini haykıran sloganlar atarak eylemi bitirdi. 

İkinci eylem ise hemen ardından Tünel’de gerçekleştirildi. 15 Kasım Cumartesi günü DİP’in de aralarında bulunduğu çeşitli kurumlar tarafından düzenlenen "Kadın Cinayetleri ve Çözüm Yolları" başlıklı konferansın ardından konferans bileşenleri tarafından Tünel Meydanı’ndan Galatasaray Meydanı’na kadar yapılan yürüyüş sırasında ''Kadın cinayetlerine karşı kadınlar omuz omuza'' pankartı taşındı, ''kadın cinayetleri politiktir'', ''erkek vuruyor devlet koruyor'', ''bin odalı saltanat kurtulurdu kaç hayat'', ''asla yalnız yürümeyeceksin'' sloganları atıldı. Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilen basın açıklamasında Türkiye’de her gün kadınların kendi hayatlarına karar vermek istedikleri için, boşanmak, çalışmak, sevgilisinden ayrılmak istediği için öldürüldüğü, 15 Kasım’da da kadınların buna karşı çözüm yıllarının hep birlikte tartıştıkları ifade edildi.

Devrimci İşçi partisi adına konuşma yapan yoldaşımız ise taleplerinin net olduğuna, atılacak acil adımların belli olduğuna, ilk olarak sığınma evlerinin sayısının arttırılması gerektiğine ve kadın sığınma evlerinin finansmanını hükümetin üstlenmesi gerektiğine vurgu yaptı. 

 

15 Kasım'da düzenlenen konferansın sonuç bildirgesi ve konferansa çeşitli ülkelerden gönderilen mesajları aşağıda okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz. 

15 KASIM KADIN KONFERANSI SONUÇ BİLDİRGESİ:

“KADIN CİNAYETLERİ VE ÇÖZÜM YOLLARI”

Kadın Konferansı’nda bir araya gelen yüzlerce kadın olarak çözüm önerilerinin, alınan sözlerin, yürütülen tartışmaların sonucunda aldığımız kararlar şu şekilde:

Birlikte Daha Güçlüyüz

Topumun farklı kesimlerinden, meslek gruplarından, yaş kuşaklarından ve farklı kurumlarından kadınlar bir araya gelerek Kadın Cinayetlerine çözüm araması önemlidir. Kadınlara yönelik baskıların arttığı bu dönemde, her gün kadınların öldürüldüğü bu günlerde birlikte tutum alırsak daha güçlü oluruz ve kadın cinayetlerini durdurabiliriz.

Kadın cinayetlerine çözüm için: Bu birliktelik zeminini sürdürmeliyiz.

AKP’ye Karşı Mücadele

AHP hükümeti her açıklamasında kadın düşmanı söylemleriyle ataerkil sistemi güçlendirmekte,  kadın cinayetlerinin önünü açmaktadır, Kürtajı, kahkaha atmayı, hamileyken sokakta gezmeyi yasaklayan, kadınlardan tek bir odayı esirgeyip kendine saraylar yapan zihniyetle, IŞİD’e bile destek veren AKP ile karşı karşıyayız. Kadın Cinayetlerinin artacağı AKP’nin yeni Türkiye’sine uyum sağlamayacağız.

Kadın cinayetlerine çözüm için: AKP’ye karşı mücadele etmeliyiz.

Yolumuz Emekçi Kadınlarla Buluşmalı

Kadınların kurtuluşu, emekçi kadınların da kurtuluşu ile mümkün olacaktır. Bu yüzden kadınları ucuz iş gücü gören kapitalist sistemin karşısında da mücadele etmeliyiz.  Yolumuz, çalışmalarımız yoksul mahallelerdeki, fabrikalardaki, atölyelerdeki ev içlerindeki emekçi kadınlarla da buluşmalı.

Kadın Cinayetlerine çözüm için: Emekçi kadınlarla da buluşmalıyız.

Kadın Cinayetlerine Çözüm için yapılması gerekenler:

1: 6284 Sayılı koruma kanunu etkin uygulanmalı, kadınların korunmasındaki tüm bürokratik engeller kaldırılmalıdır.

2:  Kadın katillerine indirimler uygulanmamalı, hafifletici sebepler aranmamalı, caydırıcı ceza verilmelidir.

3: Şiddet gören kadınlara mali destek sağlanmalı, kadınların korunması için bütçeden yeterli pay ayrılmalıdır.

4: İstanbul Sözleşmesinin uygulanması sağlanmalıdır.

* * * 

Uluslararası Mesajlar

Arjantin

15 Kasım’da İstanbul’da düzenlenecek “Kadın Cinayetlerine Karşı” Konferans’ta bir araya gelen mücadeleci kadınlara:

Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğünce katledilmiş olan Miraval kız kardeşlere adanmış olan kadına yönelik her türlü şiddete karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle bütün ülke çapında sokaklara çıkmamıza sayılı günler kala sizlere sevgi dolu selamlarımızı iletmek ve düzenlendiğiniz bu önemli konferans dolayısıyla sizi kutlamak istiyoruz.

Kadın hakları için mücadele eden bir örgüt olarak bu konferansı, günlük hayatımızın üzerinde pek az düşünülmüş olan bir boyutu konusunda tartışma yaratacak önemli bir fırsat olarak gördüğümüzü belirtmek istiyoruz. Bu bakımdan girişiminizi yürekten selamlıyoruz.

Kapitalist düzenin temsilcileri yüzeysel bir teori geliştirerek aile içi şiddeti erkeklerle kadınları, sırf erkek ve kadın oldukları için karşı karşıya getiren kötü bir toplumsal eğitimin ürünü olarak sunmuşlardır.

Buna karşılık, sosyalist bir bakış açısı bize kapitalizmin sosyal düzeninin özüne değen bir açıklama sunar; bu şiddetin burjuvazinin kendi toplumsal düzenini ve sınıf çıkarlarını korumak için verdiği mücadele içindeki temel sosyal kontrol mekanizmalarından biri olduğunu ortaya koyarak kabuğundan soyar.

Aile içi şiddet kapitalizmin toplumsal ilişkilerinin kurallarının bir parçasını oluşturur. Hiçbir biçimde istisnai bir davranış biçimi değildir.

“Amstetten canavarı” olarak bilinen, öz kızını 24 yıl boyunca hapsederek cinsel kölesi haline getiren babanın öyküsünden hem kadınlara hem de çocuklara yönelen aile içi şiddete, sözle saldırıdan psikolojik veya fiziksel şiddete uzanan örnekler, kapitalizmin oluşturduğu ilişkilerin “normal” gelişmesinden türeyen eylemlerdir. Erkeğin ev ahalisine karşı sanki patronun işçilerine karşı tavrı gibi kalkan eli, kapitalist devletin herkes başını eğsin diye toplumun bir bölümüne verdiği bir toplumsal işlevden başka bir şey değildir. Bu kadar küçük azınlık olan bir toplumsal sınıf büyük halk çoğunlukları karşısında toplumsal kontrolü başka türlü sürdüremez. Bu ilişkileri teşvik eden organ olarak kapitalist devlet bağlantıların oluşturduğu daireyi kadına eksi-değer karakteri veren yasa ve tedbirlerle kapatır. Kadına atfedilen bu rol daha sonra saldırıların beslendiği toprak olacaktır. Evlerin içinde yaşanan şiddet gerçekliğinin esas tarafı kapitalist devlettir. Kadını yalnızca bir üreme aracı olarak gören, aklının kısa olduğunu ileri süren, birinin elinden tutması gerektiğini ileri süren, en başta da devleti onun vasisi olarak gören yaklaşımlar, yıllardır yaşanan büyük değişimlere rağmen hâlâ ayaktadır. 

Sömürü düzeni çerçevesinde, evlilik birbirini seçmiş insanların birliği değildir. Bu kadını hâkimiyet altına alma gerçeğinin bir ifadesidir. Aile içi şiddete karşı mücadele, kendine temel olarak bu şiddeti teşvik eden ve koruyan kapitalist devlete karşı ölümüne bir mücadeleyi almak zorundadır.

Kapitalist barbarlık toplumun büyük bölümü üzerinde bir tehdit olarak yükseliyor.

Bize göre, vermekte olduğumuz mücadele, kadına yönelik şiddete karşı her biçimi altında verdiğimiz savaş ve kadının kurtuluşu için mücadelemiz devrimcilerin en önemli görevlerinin arasında yer almaktadır.

Arjantin’de, kadına yönelik şiddetin her türlüsüne karşı sokağa çıkacağımız güne böylesine yakın bir dönemde, bu bakış açısı 10 bin devirmciyi bir araya getiren dev bir İşçi Hareketi ve Solun Kongresi ile çarpıcı boyutlarda dile geldi. Kongre’de 200 kadın delegenin katıldığı bir Kadın Komisyonu oluşturuldu. Kadın hareketi açısından kendi taleplerini büyük mücadele ile birleştirmek büyük önem taşır. Biz de bu yola girmiş olduk. Kadın Senatör Gabriela Cerrano’nun Salta eyaletinde senatoya seçilmiş olması, taleplerimiz konusundaki verilen mücadele ile içinden geçmekte olduğumuz büyük siyasi değişim arasındaki birliğin yaşayan örneğidir. Salta’nın başkentinin halkının yüzde 30’undan fazlasının, kadın hakları mücadelesinin sembolü olan yoldaşımıza, karşısına dikilen onlarca cinsiyetçi engele ve kara çalmaya rağmen oy vermiş olması çarpıcıdır. Partido Obrero (İşçi Partisi) olarak biz Solun ve İşçilerin Cephesi FİT’i genel olarak emekçilerin, özel olarak da kadınların bir poliitk aracı olarak önemsiyoruz. Halkın giderek büyüyen kesimleri de bu konuda sol ile aynı kanıya sahip oluyor.

Kongrenizin sonuçlarını bize bildireceğinizi umarız.

Çalışmalarınızda size iyi şanslar dileriz yoldaşlar! Bütün savaşan kadınlara enternasyonalist selamlarımızı ileriyoruz!

Vanina Biasi – “Plenario de Trabajadoras” adlı kadın örgütünün ve Partido Obrero’nun yöneticilerinden

Gabriela Cerrano – Salta Eyalet Senatosu üyesi

Cintia Frencia – Cordoba Eyalet Meclisi üyesi

Plenario de Trabajadoras @pletrabajadoras

Partido Obrero en el Frente de Izquierda

 

ABD

Değerli kız kardeşlerim ve yoldaşlarım,

Türkiye’de kadınlara karşı, kadınların eşleri tarafından öldürülmesine kadar varan şiddet uygulamalarıyla mücadele amacıyla önemli bir konferans düzenlemekte olduğunuzu öğrenmiş bulunuyorum. Son on yıl içinde Türkiye’yi iki kez ziyaret etmiş biri olarak durumun bu kadar kötü olduğunu fark etmemiştim. Durumu öğrenmek bende büyük bir sarsıntı ve hiddet yarattı.

Anladığım kadarıyla bu sorun, ülkenizi pençesine alan toplumsal muhafazakârlığın yükselişi sonucunda bir felaket boyutlarına ulaşmış durumda. Elbette, buna ilaveten, dünya çapında yaşanan ekonomik kriz de güçlükler karşısında bunalan erkeklerin hırslarını kadınlardan çıkarması nedeniyle kadınlara karşı şiddetin her ülkede artışında bir rol oynuyor.  Nedenleri ne olursa olsun, bu sorun en temel insan haklarının ihlali anlamına gelir ve her düzeyde mücadele edilmesi gereken bir meseledir.

Keşke ben de aranızda olabilseydim. Mücadelenize en içten desteğimi iletmek istiyorum.

Dayanışma duygularımla.

Nancy Holmstrom

Rutgers Üniversitesi’nden emekli felsefe profesörü

Amerika Birleşik Devletleri

(Kadınların ezilmesi ve kurtuluşu konusunda Marksist feminist bir bakış açısıyla yazılmış birçok kitabı ve makalesi vardır.)

 

Danimarka

Değerli yoldaşlar,

Size en sıcak ve yoldaşça selamlarımı yolluyor, konferansınızın başarılı geçmesini diliyorum.

Bu konferansın düzenlenmesi işçi sınıfı öncüsünün sosyalist devrim yolunda verdiği mücadele ile özel koşulları yüzünden ezilenlerin, kadınların kurtuluşu uğrunda verilen mücadelenin karşılıklı olarak organik bağlarla bağlı olduğunun en iyi kanıtıdır. Yaşasın ortak amacımız, insanlığın bir bütün olarak kurtuluşu!

Jette Kromann (şahsım adına)

Danimarka Kızıl Yeşil İttifakı üyesi

 

Rusya

Rusya Sosyalist Hareketi ve Left-Fem Hareketi adına selamlama

Rusya Sosyalist Hareketi ve Left-Fem Hareketi Türkiye’nin sol partilerinin 15 Kasım’da düzenlediği konferansın katılımcılarına selamlarını iletirler. Cinsiyetçiliğe, muhafazakârlığa ve köktendinciliğe, kadınlara yönelik her türlü şiddete karşı mücadele, dünya çapında bütün ilerici anti-kapitalist güçlerin başlıca önceliklerinden biridir.

Rusya’nın demokratik solu 2011-2012 döneminin demokratik protestolarından sonra Rus devletinin toplum üzerindeki kontrolünü güçlendirmek amacıyla Rus Ortodoks kilisesi ile birlikte yarattığı kirli muhafazakâr dalgaya direnme göreviyle karşı karşıyadır.

Ataerkil ailenin yüceltilmesi ve eşcinselliğin devlet düzeyinde saldırı konusu olması birtakım barbarca olaylara yol açıyor. Örneğin bir kadın sporcu, Tatyana Andreyeva, kendini tecavüzden korumaya çalışırken bir adamı öldürme suçlamasıyla 7 yıla mahkûm edilebilmiştir! Şiddetin mağdurlarının suçlanması olağan bir toplumsal tavır haline gelmiştir. Bazı yerlerde “Ortodoks giyim tarzı”na uymanın kural haline getirilmesi, böylelikle kadınların kafe ve restoranlara girmesinin olanaksızlaştırılması artık skandal gibi görülmüyor. Feminist fikirlere gelince bunlar en saldırgan tarzda bastırılıyor.

Bu koşullar altında, Tayyip Erdoğan’ın işçileri zincire bağlama ve demokrasiyi boğma yolunda dini ve geleneksel bir dile başvuran muhafazakâr hükümetine karşı mücadele etmekte olan yoldaşlarımızla fikirde ve duyguda ortaklaşıyoruz. Kobani’de İslamcı yobazlarla savaşan Kürt kadınlarının başarısını takdirle izliyoruz. Konferansınızda ve mücadelenizde sizlere başarılar diliyoruz.

 

İtalya

Sevgili yoldaşlar,

Kadına yönelik şiddet, ülke sınırlarını aşan tarihsel bir olgudur.

Italya’da kadına yönelik şiddetin boyutlarını ortaya koyacak bir veri olmadığı için durum berrak olmasa da, kadın cinayetleri yüz yılı aşkın süredir devam ediyor. Kadınlar şiddete en yaygın olarak dayak, taciz ve tecavüz yoluyla ailede maruz kalıyorlar. Aynı zamanda kadının emeğinin sömürüldüğü alanlarda da bu şiddet devam ediyor.

Dünyadaki ekonomik kriz, ev ve iş arasındaki bu cenderede kadının gündelik yaşam koşullarını daha da zorlaştırıyor. Ancak Türkiye ve Yunanistan gibi ülkelerdeki mücadelelerde kadınların öne çıkması, diğer ülkelerde de kadınların harekete geçmesi için ateşleyici olacaktır.

Bu mücadelede eğitime, kültüre dair ilerlemeler veya yasal kazanımlar belirleyici değildir; bunlar sadece uzun yolumuzun parçalarıdır.

Kadınların öz-örgütlenmeleri, kadın haklarının sağlandığı ve güvence altına alındığı, ne dine dayalı ayrımcılıkların ne de burjuva bağnazlıkların yaşandığı, kadın ile erkek arasında tam eşitliğin sağlandığı başka bir toplum yaratmada ilk sonuçları ve kazanımları almamız için mutlaka gerekli.

Sizlere, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine karşı örgütlenmemiz ve bunun da ötesinde kadınların burjuva erkek egemenliğinden nihai kurtuluşu için bugünün önemli bir adım olması umuduyla yoldaşça selamlarımı yolluyorum.

Partito Comunista dei Lavoratori

İşçilerin komünist Partisi’nden kadınlar adına

Merkez Komitesi Üyesi

Tiziana Mantovani

 

Yunanistan

Devrimci İşçi Partisi (EEK – Yunanistan), kadına yönelik şiddete karşı mücadele etmek için düzenlediğiniz konferansınıza en içten selamlarını iletir.

Biz, hayatını koruma mücadelesi içindeki her bir kadına sonsuz saygımızı sunarız.

Yıllarca süren sömürü ve baskı boyunca, burjuvazi, mücadele eden kadınların işçi sınıfının bütünü için bir ilham kaynağı olduğu gerçeğinin farkına varmıştır. Bu, kapitalistlerin iktidarının sürmesinde onlara büyük bir külfet anlamına gelmektedir.

Kapitalistler ve onların yardakçıları, biz kadınları kazıyarak silmeye çalıştılar ve bizleri derinlemesine bir aşağılanmaya maruz bıraktılar. Bizler emperyalist savaşların en fazla acı çeken kurbanlarıyız. Batı toplumlarında, bizler, ücreti ödenmeyip ya da düşük ödenip işten çıkarılanların başında geliyoruz. Aynı zamanda, hakaret ve aşağılanmayla yüz yüze geliyor; fiziksel ve ruhsal olarak istismar ediliyoruz. Üçüncü dünyada ve “gelişmekte olan ülkeler”de bizler alçakça bir sömürüye uğruyor; sünnet ediliyoruz.

Dünyanın her yerindeki kapitalistler bizim kendi varlığımızı değersizleştirip, bizlere ‘uyumsuz kişi’ muamelesi yapıyorlar.

Çünkü biz, en temel haklarımızın yerle bir edildiği sınıflı toplumun çılgınlığını reddediyoruz.

Anne olmak; çalışmak; parasız kamu sağlığı hizmetinden yararlanmak; kendimizi eğitmek; keyifle yaşlanmak; çocuklarımız ile büyümek; sesimizin duyulup dikkate alındığı, birlikteliğin ve dayanışmanın olduğu bir dünyada yaşamak gibi en temel ihtiyaçlarımız ve isteklerimiz yerle bir edilmektedir.

Kapitalist hükümetlere karşı bir genel grevin örgütlenmesine katkı sunmadığımız sürece kurtuluş yolu yoktur. Eğer bu yapılırsa, işçi sınıfı iktidarı eline alıp yaşayan her bir canlının özgürleşmesinin yolunu açabilir.

Biz, yeryüzünün her bir köşesinde, bilhassa Avrupa’da, işçi sınıfının gelişen mücadelesini memnuniyetle karşılıyoruz. Kendimizi cesaret ve umut dolu hissediyoruz. Biz, işsiz kalmış her bir işçiye ya da ev kadınına; adı sevgiyle anılan her birimize, yaşamdaki tüm arkadaş ve yoldaşlarımıza Yaşam için birlikte mücadele etme çağrısında bulunuyoruz. Kadınlar, kapitalizmi ve faşistleri def etmede kendilerini mücadelenin en ön saflarında bulacaklardır. Kadınlar, yaşamaya değer bir hayatı elde edinceye dek her sınıf mücadelesinin içinde yer alacaklardır.

Anastasia Delikari, EEK adına (Yunanistan)