ÇHD'li avukatlar yargıladı!

Çağdaş Hukukçular Derneği avukatlarından 22 kişinin yargılanmaya ‘çalışıldığı’  davanın ilk duruşması görüldü. İstanbul’un birçok noktasından kalkan otobüslerle yüzlerce insan duruşmanın yapılacağı yere ulaşmak için sabahın erken saatlerinde yollardaydı. Ancak Silivri’ye ulaşmak bu gün oldukça zordu. E-5 ve Tem’de Jandarmanın olağanüstü güvenlik önlemleri vardı. Duruşma yerine giden yola sapmadan tüm araçlar durduruldu ve tek tek kimlik kontrolü yapıldı. Kimlik aramasına dair kararı görmek isteyen avukatlara jandarma: “Elimizde karar var, normal bir yere girmiyorsunuz. Devlet burada boşuna beklemiyor” dedikten sonra, olduğunu iddia ettiği kararı göstermeden kimlik kontrollerini tamamlayıp geçişe izin verdi.

Mahkeme binasının önüne ulaşıldığında yine yoğun jandarma barikatları ile karşılaşıldı. Dava 10:30’da sanık müdafilerinin belirtilmesi ile başladı. Salonda 22 sanık avukat dışında 2000 avukat, izleyiciler ve uluslararası katılımcılar vardı. İzleyiciler arasında aileler ve hukuk fakültesi öğrencileri dışında Temel Demirer, Sibel Özbudun, Sebahat Tuncel, Rıdvan Turan, Süleyman Çelebi ve İlhan Cihaner vardı. Paris Barosu, Fransa Barolar Birliği, Almanya Demokrat Avukatlar Birliği, Uluslararası Demokrat Avukatlar Birliği, Avusturya Ceza Hukukçuları Birliği, İtalyan Demokrat Avukatlar Birliği, İtalya Ceza Hukukçuları Derneği'nden temsilciler de duruşma salonundaydı.
Selçuk Kozağaçlı ve Taylan Tanay “DHKP-C terör örgütü yöneticisi” olmak, Avukat Ebru Timtik “anayasal düzeni ortadan kaldırmak”, diğer avulatlar ise “terör örgütü üyesi” olmakla suçlanıyorlar. Mahkeme heyeti 624 sayfalık iddianameyi 1 buçuk saatte özetledikten sonra savunmaya geçildi.  

340 gündür hiçbir somut ve gerekçeli iddia olmadan tutuklu bulunan avukatlar adına Selçuk Kozağaçlı; yaşamın, zamanın ve özgürlüğün bir insan için ne kadar önemli olduğunu anlayabilmesi için hakimlere, her on saniyede bir susuzluktan ölen insanları hatırlattı. Kendilerinin tutuklandığını mı, kaçırıldığını mı sorduğu heyete yargılamalarının nedenini açıklamak için önce yoksulluktan bahsetti. “Muhasebeler dünyası olan kapitalizmin sebebinde ve amacında yoksulluktan başka bir şey olmadığını biliyoruz. Dünyada 1,5 milyar kişi günde 1 dolar kazanıyor.Bu gün zulümden, açlıktan, yoksulluktan ölen insanlar için de konuşağız.” dedi.

Devletin 3 değil 4 erki olduğunu, dördüncünün kontrgerilla olduğunu belirtti. Mahkeme başkanına “Teröristle nasıl mücadele edeceksiniz?” diye sorarak ardından   Mehmet Ağar’ın 23  Ocak 1998’de bu yöndeki cevabından alıntı yaparak şöyle  devam etti:  “Filitle  ortadan kaldıracak halimiz yok, elbet özel bir mücadele yöntemimiz olacak. Dünyanın her yerinden terörle mücadele böyle yapılır. Ağar diyor. Yani bize 'biz zaten bir kısmını önünüze getirmeyip öldürüyoruz sokakta. Hasbelkader önünüze getirmek zorunda olduklarımıza da sizler, özel yargılama yöntemi uygularsınız herhalde' diyor.. Ağar’ın cinayetleri inkâr etmediğini en sonunda 2 yıl  hapis cezasına çarptırıldığını belirten Kozaçağlı, “15 ayda 3 bin kişi ziyaret etmiş. Mustafa Koç, Ferit Şahenk, Fatih Terim, Yıldırım Demirören, Ercan Saatçi."

İddianameye göre İbrahim Çuhadar’ı defnetmeleri ve Zeki Karataş’ın cenazesine katılmaları suçmuş. Buna Sophokles’İn Antigone adlı eserinden yanıt verdi. M.Ö. hain ilan edilen kardeşinin ölüsünü gömmek isteyen Antigon’un Kralın zalimce yasağına karşı gelişini anlattı.Devletin kamu görevlileri tarafından daha Haziran’da öldürülen isyan şehitlerini, Güler Zere’yi, Ulucanlar Cezaevinde öldürülenleri, kontrgerilla tarafından katledilenleri hatırlattı. “Bunların hepsinin avukatı, arkadaşıydık. Bizim şehit dediklerimizi gömmek midir suç, yoksa bu insanları öldürüp suç işledikleri halde ; bırakın cezalandırmayı, soruşturma bile açılmaması için bütün hukuksuzlukları yaratmak mıdır suç, söyleyin. Polisin uymadığı, savcının uymadığı, hakimin uymadığı yasaya yoksullar neden uysun? Ama biz yoksullar zaten anayasaya, kanunlarınıza, kadim hükümlerinize güvenmiyoruz. Çünkü bunlar bizi açlıktan kurtarmıyor, başımızı sıcak bir çatının altına sokmuyor.” dedi. Faruk Nafız’ın Çocuk ve Allah şiirini okudu ve “Sizin kutsallarınıza, bakanlarınıza, patronlarına ihtiyacımız yok.” diyerek egemenlerin, yoksulların aleyhine olan hukukunu tanımadıklarını, böyle işleyen bir dünya istemediklerini belirtti.

İlk duruşma 18.30’da sona erdi. Bu günün en ironik şeyi Ceza hukuku sistemlerinden, hukuk ilkelerinden, kanunlardan yola çıkarak Selçuk Kozağaçlı’nın da gösterdiği gibi  sistemin mahkemelerinin, kendi burjuva kanunlarını bile uygulamıyor olmasıydı. Uygulamamak bir ihmaldir, katı bir şekilde uyulması gerekenlere aykırı hareket etmek ise ihlaldir!  Kendi hukuklarınca politik olarak bağımsız olması gereken yargıçların hükümete boyun eğdiğini neredeyse her yargılamada görüyoruz. Yargılanan avukatlar  “devlet aleyhine” suç işliyormuş. Devrimci avukatlara  hukuksuz iddianamelere rağmen hüküm giydirmeye çalışan yargıçlar da “devlet lehine” halka karşı suç işler.

Duruşmanın ikinci gününde de ilk söz alan Selçuk Kozağaçlı oldu ve hukuk devletinin herkes için tapınç haline getirilmesini eleştirdi. Kozağaçlı, "Hukuk devleti kutsal bir inek gibi. Bu durum Mekkeli müşriklerin helvadan put yapmasına benziyor. Acıktıkları anda o putları yiyorlardı. Putu helvadan yapma sebepleri acıktıkları anda onu yemek içindir. Hukuk devletini inşa eden liberal burjuvalar da acıktıklarında bu hukuk devletini yiyorlar. Adalet kirletilmesi en zor kelimedir. Adalet sözü kirletilemez" dedi.

Sıra tutuklu avukat Ebru Timtik’e geçtiğinde kendilerinin hiçbir parasal beklenti olmadan sistemin mağdur ettiği kişilerin avukatlığını üstlendiklerini ve iddianameyi hazırlayan savcının bunu algılayamadığını söyledi, ardından "Bizim bir komünümüz var. Burada herkes ihtiyacı oranında buradan alır. Açsak hepimiz açızdır. Toksak hepimiz tok. Savcının bunu anlamayacağını biliyoruz. Biz, yeni bir insan yaratmaya çalışıyoruz. O yeni insanın yaratacağı yeni düzeni çok istiyoruz" ifadelerini kullandı.

Diğer tutuklu avukat Taylan Tanay da kendinden önceki tutukları arkadaşları gibi savunmasını yaparken aslında burjuva hukukunu ve egemen sistemin yargıçlarını “yargıladı”.

Davanın son günü 26 Aralık’ta diğer tutuklu avukatlar da savunmalarını yaptılar.Tutuklu sanık avukatların savunmalarını bitirmesiyle yargılanan meslektaşlarını savunan avukatlar arkadaşları adına savunma yaptı. Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklardan Şükriye Erdem, Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı, Naciye Demir ve Avni Güçlü Sevimli'nin tahliyesine hükmetti. ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, ÇHD İstanbul Şubesi Başkanı Taylan Tanay, ÇHD üyesi ve Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Barkın Timtik, Ebru Timtik ve Günay Dağ’ın tutukluluğunun devamına karar verildi.

Duruşma sonunda adliye önünde “Devrimci avukatlar onurumuzdur” sloganları atıldı.

Duruşma, 15, 16 ve 17 Nisan 2014'e ertelendi.