Yas ve öfke

Timsah gözyaşları! Sabah, Yeni Şafak, Yeni Akit, Star, Bugün, Hürriyet, Milliyet, ötekiler, hepsi “matem” içinde olduklarını söylüyorlar. İnsan düşmanı için matem mi tutarmış? Yıllardır, ta Özal’dan beri, Tansu Çiller’i, Kemal Derviş’i, Tayyip Erdoğan’ıyla hükümetler işçi sınıfına düşmanca saldırırken alkışladınız! Sizin “piyasa ekonomi”nizin acı meyvelerinden başka nedir bu yüzlerce ölü? Şimdi neyin matemini tutuyormuşsunuz?

Yas, bizim! İşçi sınıfının ve o sınıfın içinde mücadele edenlerin! Başta hayatını yitirmiş olan işçi kardeşlerimizin aileleri ve yakınları olmak üzere bütün Soma halkına taziyelerimizi en içten duygularla iletiriz. Ama sadece Soma’ya değil! Bütün Türkiye işçi sınıfına ve emekçilerine de başsağlığı dileriz. İşçi sınıfı yüzlerce evladını yitirmiştir. Devrimci İşçi Partisi, o sınıfın bir parçası olarak yastadır.

Ama duygularımız bundan ibaret değil. Biri kardeşinizi öldürse ne hissederdiniz? Gezi olaylarında polis tarafından katledilen kardeşlerimizin yakınları ne hissetmiştir? Roboskîlilerin yakınları? Hem yas, hem öfke! Aynı zamanda öfkeliyiz. Ve siyasi geçmişi ne olursa olsun, göbeğinden iktidara bağlı değilse, bütün işçi sınıfının ve emekçilerin bu öfkeyi paylaştığını biliyoruz.

Bu öfke akıl kuşanmalı, örgütlenmeli, yumruğunu masaya vurmalıdır! Soma katliamı, kendi başına, münferit bir olay değildir. Bu toplumda bütün işçilerin yaşadığı büyük tehlikelerin yoğunlaşmış bir biçimidir, o kadar. Gözümüzü sadece iş “kazası” diye bilinen cinayetlere çevirsek, Türkiye’nin dört bir köşesinde, sadece madenlerde değil, inşaatlarda, tersanelerde, ulaştırmada ve başka sektörlerde zaten her yıl ortalama 1.000 işçi ölüyor! Yani günde üç işçi kardeşimiz! Neden? Sermayedarların kâr hırsı, artık değer açlığı uğruna. İşçi için hayatını kurtaracak tedbirler olan şeyler, sermayedarlar için “maliyet kalemleri”! Onlardan kısıyor, kâr ediyor, zengin oluyor, işçiyi de öldürüyor!

Tayyip Erdoğan ve AKP, işte on yılı aşkın süredir bu “maliyet kalemleri”ni kısmak için çalışıyor. Başlıca faaliyeti bu oldu hep. Bunun için İş Yasası’na sermayenin “kıvraklığı” anlamına gelen “esnekliği” soktu; bunun için işçi sağlığı ve iş güvenliğini “komisyona havale” etti; bunun için bir taşeron cumhuriyeti kurdu; bunun için kıdem tazminatını etkisizleştirmeye çalışıyor; bunun için köle pazarı türü özel istihdam bürolarını yasalaştırmaya çalışıyor; bunun için bölgesel asgari ücret savunuyor.

Soma sermayenin katliamıdır. Suç ortağı da Erdoğan’dır, AKP’dir, devlettir. Her işçi yitirdiği kardeşlerini toprağın altına gömerken kendi kendine sormalıdır: sıra bana ne zaman gelir, çocuğuma ne zaman gelir? Ölümün gelmemesi için mücadele gerekiyor, örgütlenme gerekiyor, sendikalarımızı harekete geçirmek gerekiyor, bugün talepler kabul edilene kadar genel grev gerekiyor. En önemlisi işçilerin siyasi olarak örgütlenmesi, devrimci bir işçi partisini inşa etmesi gerekiyor. İşçi sınıfının ölüme karşı gerçek güvencesi ancak bir işçi-emekçi hükümeti olabilir.

Bu yazı, Gerçek gazetesinin Mayıs 2014 sayısında başyazı olarak yayınlanmıştır.