Ya zincirsiz kurucu meclis ya Cumhurpatronluğu! Halk iradesi başına patron kabul etmez! Cumhurpatronu halk iradesi ile hükmedemez!

Devrimci İşçi Partisi, 16 Nisan referandumunda oylamaya sunulan sistemi başından beri Cumhurpatronluğu olarak adlandırıyor. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olmak için 100 bin imza toplanmasına noter şartı önermesi tam bir “Cumhurpatronluğu” örneği. Çünkü eğer Erdoğan’ın dediği olursa aday olmak için sadece 100 bin kişi bulmak değil, noter masrafları için de 15 milyon lira bulmak gerekecek. Bu mantıkla siyaset sahnesini parsellemiş patron partilerinin haricinde de patron olmadan ya da patronların desteğini almadan aday olmak imkânsız hale gelecek.

Cumhurpatronluğu deyince işin içinde Türkiye’yi anonim şirket gibi yönetmek de var tabii. Şirketlerde patronun dediği olur, haliyle Cumhurpatronluğu rejiminde de halk iradesine ve meclise yer olmayacaktır. Atı alıp Üsküdar’ı geçenlerin yaptığı Anayasa ile meclisin yetkileri zaten kuşa çevrilmekte. Ancak bu yetmiyor. AKP ve MHP sözümona “milli mutabakat komisyonu” kurarak seçim sistemini halkın iradesini yansıtacak şekilde değil, kendi menfaatlerini koruyacak şekilde tasarlamaya çalışıyor.

12 Eylül darbesinin ürünü olan yüzde 10 barajını korumak bu tasarımlardan biri. Geçmişte koalisyon hükümetlerine neden oluyor diyerek yönetimde istikrarı, temsilde adaletin önüne çıkarıp yüzde 10 barajını savunurlardı. Artık yeni sistemde koalisyon olasılığı ortadan kalktı. Hükümetler meclisten güvenoyu da almayacaklar. Yani yönetimde istikrarda sorun yok. O halde neden halkın hakkınca temsil edilmesine baraj koyuyorlar? AKP ve MHP’nin işine öyle geliyor olmasının dışında hiçbir gerekçeleri yok! Partiler arası ittifak yasası da aynı mantıkla hazırlanıyor. Baraj altı oy alsa bile MHP’yi meclise taşıyacak ve AKP’ye çoğunluğu verecek şekilde… Bunlar daha başlangıç. Her ayrıntıyı teker teker kendi çıkarları için düzenleyecekler.

16 Nisan referandumuyla tabuta konmuş olan meclisin üzerine AKP-MHP mutabakatı ile çivi çakılıyor. Hâl böyle iken Türkiye’nin önündeki seçenekler daha açık bir şekilde ortaya çıkmakta. Türkiye’de bir meclis olacak ise bu meclis ancak barajsız ve yasaksız bir kurucu meclis olabilir. Bu meclis de zincirli ve sopalı seçimlerle değil emekçi halkın fiili, meşru, kitlesel mücadelesiyle kurulacaktır. Cumhurpatronu halkın iradesi zincire vurulmadan hüküm süremeyeceğini bilmektedir. Halkın iradesi ise zincirlerinden kurtulduğunda başında bir Cumhurpatronuna asla müsaade etmeyecektir. 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2018 tarihli 101. sayısında yayınlanmıştır.