Suriye'de makas değişimi

Suriye'de iç savaşta yeni bir dönem açılıyor. Rusya'nın Suriye'deki üslerini güçlendirmesi, yeni bir hava üssü kurması ve havadan tekfirci, mezhepçi örgütlere karşı bombardımanlara başlaması, açılan yeni dönemin en çarpıcı görüntüsü olarak karşımıza çıkıyor.

Rus jetlerinin Suriye semalarından bomba yağdırmaya başlaması tekfirci ve mezhepçi örgütler için kötü haber. Esad için ise muazzam bir nefes alma olanağı. Ama bir zafer değil. Zira Rusya ile ABD’nin Suriye'nin geleceğine ilişkin izlenecek yol üzerinde asgari bir anlaşmaya vardığı görülüyor. Bu anlaşma ile Rusya’nın Suriye’de Esad’sız bir nihai çözüme, ABD’nin ise Esad’lı bir geçiş dönemine ikna olduğu anlaşılıyor. Böylece Suriye için kabaca şöyle bir yol haritası çiziliyor. DAİŞ ve El Nusra gibi örgütler tamamen yenilgiye uğratılıncaya kadar Batı emperyalizmi Esad’ı devirme çabalarından vazgeçecek. Daha sonrasında ise Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) gibi emperyalizm yanlısı Sünni mezhepçi örgütlerin siyasal sürece entegre edildiği bir yeni rejim inşa edilecek.

Anlaşmanın genel hattının bu yönde olduğu, Rus uçaklarının ÖSO mevzilerini bombaladığı haberlerinin başta ABD olmak üzere Batı tarafından şiddetle kınanmasından anlaşılıyor. Nitekim Rusya da yaptığı açıklama ile DAİŞ ve El Nusra ile diğer terörist örgütleri vurduğunu söyledikten sonra ÖSO’yu terörist olarak tanımlamadıklarını ve bu örgütün Suriye’deki siyasi sürece katılmasını öngördüklerini özel olarak vurguluyor.

Bugün Rusya’nın bu kadar güçlü ve etkin bir şekilde Suriye sahnesine çıkması aslında Rusya’nın kendi gücünden değil, Suriye’de Batı emperyalizminin ve onunla birlikte hareket eden Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin başını çektiği Sünni mezhepçi eksenin sefaletinden kaynaklanıyor. Suriye’de Arap devrimini mezhep savaşına dönüştürerek yozlaştırmayı başardılar ama destekledikleri mezhepçi güçlerin Esad’ı devirmesini sağlayamadılar. Suriye’de besledikleri kukla örgütler zayıfladıkça önce El Nusra, sonra da DAİŞ güçlendi. Emperyalistler kendi taşeronlarını bizzat eğitmek, donatmak ve savaşa sürmek istediler. Ürdün’den Suriye’ye yollananları Hizbullah yok etti. Türkiye’den eğitilip donatılıp gidenler ise DAİŞ’e ve El Nusra’ya katıldı. Sünni eksenine kalsa bu tekfircileri de sonuna kadar desteklerler ama emperyalizmin yeminli uşakları oldukları için elleri kolları bağlı.

Sünni eksenin en sefil duruma düşen unsuru ise Türkiye oldu. Erdoğan, Esad’a birkaç ay ömür biçmişti. Şam’da namaz kılacaktı. Şimdi belli ki hiç değilse geçiş süreci boyunca Esad kalıcı, kendisinin ise iktidardaki günleri sayılı. Baş düşman ilan ettiği, DAİŞ’ten daha büyük tehdit olarak bellediği Rojava Kürtleri ve onların partisi PYD ile askeri örgütleri YPG ve YPJ ise DAİŞ’e ve El Nusra’ya karşı göğüs göğse çarpışmada başarı sağlayan tek güç. Tabii ki Esad’ın Suriye Arap Ordusu ve Lübnan Hizbullah’ı dışında. Suriye-Türkiye sınırında güvenli bölge oluşturma projesi ise PYD’nin ilerleyişi dolayısıyla sadece Kürt kantonları arasında kalan Cerablus bölgesi için düşünülmekteydi. Bu olasılık da bölgede DAİŞ’le sadece Esad ve Kürtler savaşıyor diyen Rusya’nın Suriye’de doğrudan askeri harekât düzenlemeye başlamasıyla “derin dondurucu”ya kaldırılmış gözüküyor. Türkiye’de iktidar cephesinde en büyük hayal kırıklığına uğrayansa hiç şüphesiz ki Erdoğan oldu. Rusya, uçaklarıyla bölgede DAİŞ ve El Nusra mevzilerini vurmadan önce, gerektiğinde Suriye’ye savaş ilan edip seçimleri iptal ettirme seçeneğini cebinde tutan Erdoğan’ın artık kendi ikbali kesin bir tehlikeye düştüğü anda Türkiye’nin kendisini Suriyeleştirmekten başka bir radikal seçeneği kalmadı.

Bu da solda esen iyimserlik rüzgarlarına rağmen Suriye’deki makas değişiminin hiç de hayırlı sonuçlar vermeyebileceğini gösteriyor. Aksini ancak, Rusya’nın ve Esad’ın elde ettiği mevziler açıkça ABD emperyalizminin aleyhine elde ediliyor olsaydı düşünebilirdik. Oysa Putin, Suriye’de emperyalizme karşı değil son tahlilde emperyalizmle anlaşarak ilerliyor. Rusya askeri üslerini tahkim edip, bombardımana başladığı süreçte ABD’nin de Rojava’daki etkinliğini arttırdığını görüyoruz. İncirlik’ten sonra Diyarbakır hava üssünün de emperyalist uçakların operasyonlarına açıldığını öğreniyoruz. İncirlik’te yabancı personel için hazırlanmış bir çadır kent kalıcı mimari yapılara dönüştürülüyor. Suriye’de ve Ortadoğu’nun herhangi bir bölgesinde emperyalizmle onun işbirlikçilerini geriletmeden ve yenilgiye uğratmadan halkları aydınlık bir geleceğe ulaştırmanın bir yolu yoktur.