Referandumun yarattığı saflaşma: işçi ve köylü, patron ve ağaya karşı

Referandumun sonuçları henüz kesinleşmemişken bile tartışmaya yer bırakmayacak kadar kesin olarak ortaya çıkan gerçek şudur: İşçi, emekçi, çiftçi, yoksul köylü Cumhurpatronluğu rejimine HAYIR demiştir.

Türkiye genelindeki oy oranları Cumhurpatronluğuna "evet" diyen AKP'li, MHP'li, BBP'li cephenin kendi seçmenlerini dahi ikna edemediğini açıkça göstermiştir. Bu partilerin son seçimde toplam %62'ye ulaşan oyları, referandumda kesinleşmemiş sonuçlara göre bile en az 10 puan gerilemiştir.

İşçi ve emekçi Cumhurpatronluğuna HAYIR dedi

Ancak ilk sonuçlara biraz daha yakından bakıldığında karşımıza çıkan manzara çok daha açıktır. Türkiye işçi sınıfının ve emekçilerinin nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu büyük şehirler Cumhurpatronluğuna HAYIR demiştir. Üç büyük şehirde İstanbul'da %51,35 ile Ankara'da %51,15 ile İzmir'de %68,80 ile HAYIR kazanmıştır. Üç büyük şehirde de evet oyları AKP'nin 1 Kasım seçimlerinde ve Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oy oranına dahi ulaşamamıştır. Yani bırakın MHP seçmenini AKP seçmeni dahi HAYIR'a yönelmiştir. Büyükşehirlerde AKP ve MHP'nin tabanında önemli bir yer tutan, son dönemde ciddi ekonomik sıkıntılarla boğuşan küçük esnafın da söz konusu erimeye katkı sunduğu düşünülebilir.

İşçi ve emekçi yoğunluklu illerimiz olan Eskişehir'de %57, Bilecik'te %55, Adana'da %58, Mersin’de %64 (işçilerin yoğun olduğu Akdeniz ilçesinde %67), Manisa'da %54, Lüleburgaz'da %72, Çorlu'da %64, Çerkezköy'de %51, Kocaeli'de %51, Antalya'da %59, Zonguldak'ta %51, Denizli'de %55 oranlarıyla HAYIR kazanmıştır. Bu illerin hepsinde evet oyları ya AKP'nin 1 Kasım performansının altında kalmış ya da ancak bu oranı yakalamıştır. AKP ve MHP'nin toplam oylarından Türkiye ortalamasının yani 10 puanın çok daha üzerindeki bir erime apaçık görülmektedir. Bu rakamlar daha önce AKP'ye ve MHP'ye oy vermiş işçi ve emekçilerin HAYIR'a yöneldiğini göstermektedir. Metal grevlerinin kalbi Bursa'da evet oyları çoğunluk elde etse de AKP'nin 1 Kasım oylarının gerisinde kalmıştır, bir başka sanayi ve işçi havzası Adapazarı'nda da durum aynıdır.

Çiftçi, aracı-tefeci düzenine HAYIR dedi

Ekonomik sıkıntılar yaşayan, ürünü para etmeyen ve tefecilerin insafına terk edilen çiftçiler de HAYIR demiştir. Antalya'nın sadece merkezi değil Manavgat, Serik, Gazipaşa, Finike gibi tarımsal alanları hep birlikte HAYIR demiştir. Antalya, Türkiye'nin tarım lideridir. Bir başka tarım merkezi olan, aynı zamanda AKP'nin kalesi olarak bilinen Konya da referandumda daha önce AKP'ye verdiği oyun 2 puan altında evet demiştir. MHP'yi de kattığınızda oylardaki erime %14'e yaklaşmaktadır. Fındık üreticisi Ordu’da, Ünye'de AKP'ye verdiği oyu geri almıştır. Giresun'da, Tirebolu'da, Espiye'de AKP ve MHP'nin toplamının 12-14 puan altında evet vermiştir. Erdoğan kendi memleketi Rize'de bile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığından 5 puan düşük oy almıştır.

Doğu'da HDP'yi bağlayıp Hüda-Par'ı saldılar

Saydığımız iller ve ilçeler işçinin, emekçinin ve çiftçinin HAYIR yönündeki güçlü eğiliminin şüphesiz ve güçlü kanıtlarıdır. Evet oylarının sürpriz şekilde arttığı yerler ise çoğunlukla Kürt seçmenin çoğunlukta olduğu ve HDP'nin önceki seçimlerde göreli yüksek oranda oy aldığı iller oldu. Bu sonucun alınmasındaki en önemli faktör, OHAL eliyle bölgenin birinci partisi HDP'nin elinin kolunun bağlanmasıdır. Bölgenin birinci partisi HDP’nin, 13 milletvekili, 27 il ve 84 ilçe eş başkanı, 750'yi aşkın yöneticisi ve 85 belediye başkanı tutuklanmıştır. Basın yayın organlarının kapılarının HDP'ye kapatıldığı, HDP'ye yakın kuruluşların ise KHK'lar ile tümden kapatıldığı koşullarda HDP'nin seçmenine ulaşması dahi mümkün olmamıştır. HDP'ye bu baskılar yapılırken Hizbullah'ın yasal kolu Hüda-Par'a meydan sonuna kadar açılmıştır. Öyle ki Erdoğan, balkon konuşmasında Hüda-Par'a özel teşekkür etmiştir.

Cumhurpatronluğundan Cumhurağalığına

İşçi, emekçi, çiftçi ne kadar hayır dediyse patronlar da Cumhurpatronluğu için o kadar şevkle çalıştı. İlk sonuçlarda “evet” önde çıkınca sanayi ve ticaret odası başkanları sıraya girip coşkuyla açıklamalar yapmaya başladılar. Burjuvaların çatı örgütü TOBB başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu da sonuçlardan oldukça memnun olduğunu açıkladı. Hisarcıklıoğlu, görülmemiş bir yağcılıkla oylamadan sadece üç gün önce gazetelere çarşaf çarşaf ilan vererek cumhurbaşkanına ve hükümete sözde istihdam projesi için teşekkür etmişti! TÜSİAD da sonuç ne olursa olsun, mutlaka dayatacağı işçi sınıfına saldırı ve emperyalizmle işbirliği projesini 16 Nisan saat 17:00 itibariyle yayınlamıştı. Büyük patronlar zayıf bir oranla önde gözüken ve oldukça zor durumda kalan bir Erdoğan'ı kendi programlarını uygulaması için rahatlıkla yönlendirebilecek olmaktan oldukça memnunlar.

Patronların ağızları kulaklarında. Ancak "evet" cephesinin esas dayanağı toprak ağaları ve aşiretler olmuştur. Erdoğan ve AKP, büyükşehirlerdeki hezimetini doğuda kapatabilmiştir. Bunun için yanına Hizbullahçıları da alıp adeta ağaları ve aşiretleri seferber etmiştir. Yandaş Sabah gazetesi marifetmiş gibi bunu "Aşiretler tek yumruk tek yürek EVET" başlığıyla duyurmuştur. Merkezi Malatya'da olan ve Fırat havzasına yayılan, 3 milyon üyesiyle Türkiye'nin en büyük aşireti olduğu söylenen İzol aşiretinin evet diyeceği, 100 bin mensubu olan Tatar ve Jırki aşiretlerinin, 40 bin üyeli Ubade aşiretinin, 11 bin kişilik Hubeyti, 10 bin kişilik Siyale aşiretlerinin de tek yumruk tek yürek "evet" için yükleneceği ilan edilmiştir. Aynı şekilde Yeni Şafak büyük coşkuyla Şırnak'taki aşiretlerin de evet diyeceğini ilan etmiştir. Van ve çevresindeki 23 aşiretin çatısı Kadim Aşiretler Derneği de ağaları toplayıp "evet" diyeceklerini açıklamıştır. 

Nitekim toprak ağalığı ve aşiret ilişkilerinin en yoğun olduğu bölgelerde "evet" oyları patlama yapmıştır. Bu bölgelerde aşiret liderleri ve bu aşiretlerin aile büyükleri, toplu halde oy atmıştır. OHAL vesilesiyle artan tutuklamalar ve baskılar dolayısıyla bu bölgelerde aşiret baskısına karşı çıkabilecek herhangi bir güç kalmamıştır. Bu durum birkaç yerde fotoğraflanıp kayda alınabildiyse de genele yayıldığında milletin değil ağaların iradesinin tecelli ettiği bir gayri meşru referandum ortamı doğmuştur. Büyükşehirlerde açıkça önde olduğu ve bu aranın işte bu sandıklardan çıkan toplu "evet" oylarıyla kapandığı düşünülürse söz konusu durum tüm referandumun meşruiyetini sorgulatacak bir boyut kazanmıştır.

İşçilerin birliği ve halkların kardeşliğini yükseltelim! Patronu, ağayı ve emperyalist efendilerini yenelim!

Bu koşullarda ağaların baskısı ve toplu oylarıyla tecelli eden bir sonucun "milli irade" olarak yutturulmaya çalışılması gülünçtür. Ağalığın, aşiretlerin, feodal ilişkilerin hâkim olduğu yerde milletten de, milli iradeden de, özgür yurttaşların tercihinden de bahsedilemez. Kürt yoksullarının, emekçilerinin desteklediği Kürt hareketini düşmanlaştırıp, Kürt ağalarını baş tacı edenlerin nasıl bu ağaların eliyle Türkiye işçi sınıfının iradesini boğduğu apaçık gözükmektedir. Devrimci İşçi Partisi ısrarla ve ısrarla Kürtlerin baskı altında tutulması aynı zamanda Türkiye'nin tüm işçi ve emekçilerine vurulmuş bir prangadır diyor. Kürt halkına da özgürlük mücadelesini mutlaka sınıf mücadelesine dönüştürmek gerektiğini belirtiyor. Haklı olduğumuz açık değil mi? İşçilerin birliği ve halkların kardeşliğinin birlikte yürümesi gerektiği açık değil mi?

Patronlar, ağalar ve onların emperyalist efendileri her milletten ve memleketten işçi ve emekçilerin ortak düşmanıdır. Bu referandum gerçek saflaşmanın ilk işaretlerini ortaya koymuştur. Eğer, her milletten memleketten işçi ve emekçiler olarak sınıf kavgasında birleşerek kardeş kavgasına son verecek bir mücadeleyi yükseltebilirsek referandumun en HAYIR'lı sonucunun işte bu saflaşmayı görünür hale getirmesi olduğunu söyleyebileceğiz!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2017 tarihli 91. sayısında yayınlanmıştır.