Meclisi çalıştır! Erdoğan ve AKP'den hesap sor!

Parlamento, 15 Temmuz'da, 1 Ekim'de yeniden toplanmak üzere tatile girmişti. Bu kararın üzerinden çok geçmeden ülke büyük bir çalkantının içine yuvarlandı. Suruç katliamını Türkiye'nin Suriye topraklarında DAİŞ hedeflerine, Kuzey Irak'ta ise PKK kamplarına yaptığı saldırılar takip etti. Ülkede fiili bir sıkıyönetimle her türlü demokratik protesto, toplantı ve gösteri yürüyüşü yasaklanıyor. Polis, gösterilerde halka saldırıyor, geceleri ise DAİŞ üyelerine yaptığı bir kaç baskına karşılık onlarca sol siyasi kuruluş ve sendikaya operasyon düzenliyor.

Tüm bunlar şu anda daha 7 Haziran'da seçilmiş ve Türkiye'de tek meşru siyasi organ olan TBMM'nin tatile çıktığı bir aşamada gerçekleşiyor. AKP ise koalisyon görüşmelerini sündürerek, bir yandan erken seçimin taşlarını döşüyor, bir yandan da 7 Haziran'da seçilmemiş ve şu anda milletvekili olmayan Bülent Arınç'ın ağzından hükümet adına savaş çığırtkanlığı yapıyor, yine milletvekili olmayan Vecdi Gönül'ün Milli Savunma Bakanlığı ile sınır ötesi askeri operasyonlar düzenliyor, yine bir memur olan İçişleri Bakanı Sabahattin Öztürk'ün emir komutasında yürüyüşlere saldırıp, gözaltı ve tutuklamalar gerçekleştiriyor. Yani yeni hükümet kuruluncaya ya da erken seçim yapılıncaya kadar durumu idare etmekle görevli bir hükümet, fiilen Erdoğan'ın savaş hükümeti haline gelmiş durumda.

Tüm bunların temelinde Erdoğan'ın kendi iktidarını ve ikbalini koruma kaygısı yatıyor. Erdoğan ki tüm gücüyle anayasayı ve yeminini çiğneyerek seçimlerde AKP propagandası yaparken "400 milletvekili verin, bu iş huzur içinde çözülsün" diyerek halkı tehdit etmişti. Şimdi dediğini yapıyor ve ülkede huzur namına hiçbir şey bırakmıyor. Kendisini başkan, AKP'yi iktidar olarak görmek istemeyen halka karşı savaş açıyor.

Gelinen bu aşamada önce HDP'nin, sonra da CHP'nin Suruç saldırısı ve ardından yaşanan gelişmelerle ilgili olarak meclisi acil toplantıya çağırması doğru yönde adımlardır. Sadece süreci değerlendirmek ve araştırma komisyonlarını kurmak için değil, seçilmemiş olmasına rağmen aldığı kararlarla gayrimeşru konuma düşen hükümete karşı tek meşru siyasi organ olan TBMM'nin yasama faaliyeti yapması için toplanması gerekiyor. AKP ile koalisyon müzakeresi yapmayan tek parti olan HDP, bu noktada inisiyatif almalıdır. Hükümetin Suriye'ye ve Kuzey Irak'a müdahale için kullandığı tezkerelerin iptalinden, İncirlik üssünün ABD'ye aktif olarak kullandırılmasına son vermeye kadar yetki TBMM'nin elindedir.

Bülent Arınç, meclisin toplanmasına karşı çıkıyor! Davutoğlu ise daha kurnaz; meclis uygun istişare ortamı imiş! 12 Eylül askeri rejiminde yaşamıyoruz Davutoğlu! O zaman Kenan Evren bir “Danışma Meclisi” kurmuştu. Siz o Türkiye’ye yakışıyorsunuz, ama bugün meclis “istişare” organı değil, yasama ve denetim organı. Üstelik daha halk tarafından yeni seçildi!

Dahası, meclis toplandığında bugünkü savaşın esas sebebi olan Erdoğan ve AKP'nin hesap vermekten kaçmasına karşı, derhal 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarının yeniden ele alınması üzerine teklifler verilmelidir. Bu tür teklifleri vermek için 55 milletvekilinin imzası yeterlidir. Meclis açıldıktan sonra HDP derhal kendi başına bile bu tür önergeler verebilir. CHP ve MHP bu komisyonların kurulmasını reddederse halk önünde Erdoğan taraftarı olarak teşhir olmuş olur.

Erdoğan, kendisini istemeyen halka karşı savaş açıyorsa, bugün halkın AKP'den ve Erdoğan'dan kurtulmak için destek verdiği HDP'nin de bu isteğin gereğini yaparak harekete geçmesi gerekir.