M. Cihan Yılmaz: “Özgürlüğün yolu, işçi sınıfının devrimci pratiğinden geçiyor.”

Antalya Gezi davasında, yaklaşık 4 ay tutuklu kalan DİP Antalya yöneticisi Mustafa Cihan Yılmaz ile bir röportaj yaptık. Kamuoyunda, kırmızı fular davası olarak da bilinen bu davanın yanında Antalyalı sosyalistlere, ayrıca iki dava daha açılmış durumda. M. Cihan Yılmaz'la Antalya Gezi davaları ve özgürlük hakkında konuştuk.

Gerçek: 6 Şubat'ta görülen duruşmada tutuklu dört kişiyle birlikte serbest bırakıldın. Ancak halk isyanına katılmış binlerce kişiye davalar açılmaya devam ediyor. AKP'nin cadı avı tuttu mu?

Cihan: Hayır tutmadı. Halk isyanına katılan binlerce kişiye davalar tertipleniyor. Sadece insanlara değil, mesela bir kente dava açıldı. Kırklareli'nde, Türkiye'nin en küçük şehirlerinden birinde 400 kişiye dava açılabiliyorsa, bu bir şeyin işaretidir. AKP'nin korktuğu halkın direk olarak isyana katılmasıdır, kitleselliğidir, meşruluğudur. Bunu nereden anlıyoruz? Berkin Elvan'ın cenazesine katılan milyonlar, hala halkın içinde bir isyan ruhu olduğunu bize gösterdi. Soma'ya verilen tepkiler de öyle. Demek ki, dava tertiplemek halkı bastıramıyormuş.

Gerçek: Senin de içinde bulunduğun ana Antalya Gezi davasında, iki kere iddianame yazıldı. Savcılar, hakimler değişti. Davanın gidişatı nedir?

Cihan: Şimdi hakkımızda denetimli serbestlik kalkmış durumda. Bunun haricinde iki ana davamız birleştirildi. 6 Şubat'ta görülen ilk duruşmada şunu söyledik: Bu kitlesel ve meşru bir halk hareketidir, sizin hukukunuz bunu yargılayamaz, halk isyanı yargılanamaz. Şimdi de aynı noktada duruyoruz. Bizlere isnat ettikleri suçlamalar, milyonların bire bir katıldığı şeyler. Antalya Gezi davası, tüm siyasi kurumların ve sendikaların aynı 2013 Haziran'la başlayan süreçte olduğu gibi üst düzeyde dayanışmayı güçlendirmesine vesile oldu. Şimdi dava, Ekim'e ertelenmiş durumda. Hakkımızda gazetelere de yansıyan on yıllarca ceza istiyorlar. Bunun yanında eski parayla 1 trilyona yakın bir maddi hasardan bahsediyorlar. Duruşmalarda, oradan buradan topladıkları bir kısmı Terörle Mücadele, bir kısmı da Trafik'te görevli polisleri getirmişler. Bir kısmının olaydan bile haberi yok. Bizler, ilk duruşmada onların yüzlerine suçlarını vurduk. Ali İsmail'i, Ethem'i katleden düzenin piyonları olduklarını söyledik. Dedik ya bazılarının olaydan haberi bile yok. Çoğu şaşırıp kaldı. Bazıları da sinirlendi.

Gerçek: “Kırmızı fular” ismiyle sizin dava basında sık yer aldı. En son Ayşe Deniz Karacagil'in gerillaya katılmasıyla gündem oldu. Bu konuda düşüncelerin nelerdir?

Cihan: Bu konuda iki şey söyleyeceğim. Birincisi, Ayşe Deniz'in çizdiği yola saygımız var. O bir Türk sosyalisti olarak gerillaya katılmayı özgürlük yolu olarak gördü. Kendisi etrafında yaratılan şovenist kuşatmaya karşı onu savunuruz. Ayşe Deniz ve yoldaşları, bizim siper arkadaşlarımızdır. Ailesine karşı yürütülen linç kampanyası aynı zamanda bir tam bir ikiyüzlülük örneğidir.

İkincisi, siyasi olarak farklı noktalardayız. Bizce özgürlüğün yolu, işçi sınıfının devrimci pratiğinden geçiyor. İnsanlığın kaderi, işçi sınıfının ellerinde. Sadece insanlığın değil, doğanın ve tüm canlıların kaderi de işçi sınıfının ellerinde. Sadece ve sadece işçi sınıfı, tüm ezilen kesimlere öncülük edebilir ve kapitalist sömürüyü kaldırabilir. Bu sadece ulusal çapta değil aynı zamanda uluslararası da olmak zorundadır. İşçi sınıfının devleti sadece bir geçiş devleti olacaktır. Yani kurulduğu andan itibaren kendini sönümlendirmek için çaba harcayan bir devlet. Sınıflar ve devlet ortadan kalktıktan sonra gerçek özgürlüğe erişebileceğiz. Bizim özgürlük anlayışımız budur. Bu özgürlük kavgasını her yerde savunmak gerekir. Fabrikalarda, kampüslerde, sokakta ve elbette ki mahkemelerde. Biz hakimin karşısında “amacımız AKP hükümetini devirmekti“ dediğimizde buna yaslanıyorduk. Halk isyanıyla işçi sınıfını birleştirelim dediğimizde düşündüğümüz buydu.

Gerçek: Son olarak Antalya Gezi davalarıyla söylemek istediğini bir şey var mı?

Cihan: 3 Eylül ve 30 Ekim'de Antalya Adliyesi'nde davalar görülmeye devam edecek. Tüm dostlarımızı duruşmaları takip etmeye çağırıyoruz.