Irak, Suriye, Kürt illerinde savaş

Fırtınadan önceki sessizlik mi?

Suriye iç savaşı Cenevre görüşmelerine temel olan ateşkesin zar zor da olsa devam ettirilmesi dolayısıyla durgunluğa girdi. Rojava’da da birkaç gün boyunca rejim güçleriyle çatışma olsa da bir süredir sükûnet hâkim. Bir tek Türkiye tarafında Şırnak (Şirnex), Nusaybin (Nisebîn) ve Yüksekova (Gewer) gibi merkezlerde savaş alabildiğine sert sürüyor. Ama bu konuda bile durum beklenenden farklı: bahar ayları gelince çok daha sert bir savaşın başlayacağı ısrarla söylenmişti. Durum henüz böyle olmadı.

Peki, savaş bitiyor mu? Hayır, çünkü Ortadoğu’nun birleşik kaplarında sükûnete razı olmayan öyle çok güç var ki! Suud, Katar ve AKP Türkiyesi Suriye’de şiddeti bütün gücüyle yeniden başlatabilecek bir politika izledikçe, mezhep savaşını kışkırttıkları sürece, Erdoğan ve AKP, Kürtlere karşı ikbal savaşını sürdürdükçe her sessizliğin arkası bir fırtına olarak gelebilir.

Ortadoğu bataklığı

Kilis bugün en güncel tehlikeyi oluşturuyor. DAİŞ’in Kilis bombalaması bir yanıyla (öteki sütunlarımızda anlatıldığı gibi) Türkiye’nin Suriyeleştirilmesinde bir yeni merhale. Ama öbür yanıyla “neden?” sorusunu da davet ediyor. Bugüne kadar Türkiye’nin DAİŞ’i hem bir tehdit gibi gösterip hem de hasımlarına karşı el altından destekleme politikası izlediği göz önüne alınırsa, yeniden “danışıklı dövüş mü?” diye sormadan edemiyor insan. Evet, belki de Kilis’i boşaltıp Türkiye içinde bir Suriye kenti yapma planı var yöre halkının inandığı gibi. Ama belki de hiçbir şey yapmadan işin tırmanmasını bekleyerek ardından Suriye’ye “mecburen” (!) asker sokmak niyeti. Kilis’e atılan bombalar, Hakan Fidan’ın 30 Mart 2014 seçimi öncesinde internete düşen kasette, Suriye’ye asker sokmak için gerekirse sınırın öteki yanından yollayacağını söylediği bombalar niyetine kullanılıyor olabilir. Kilis’in aylardır Suriye savaşının merkez üssü haline gelmiş olan Halep’e en yakın Türk kenti olduğu unutulmamalı. Halep, Cenevre III görüşmelerinin temeli olan ateşkesi bitirebilecek bir kavganın merkezi durumunda. Savaş yeniden başlarsa DAİŞ tehdidi gerekçesi, AKP hükümetinin Suriye’ye müdahale mazereti haline getirilebilir. Bu ise Türkiye’yi Rojava ile karşı karşıya getirecek bir girdaba dönüşebilir. Bir Türk-Rus savaşı da, aynen Şubat ayındaki gibi, yeniden gündeme gelebilir.

Öte yandan Irak da büyük sarsıntılara gebe görünüyor. Bir tarafta, Mukteda es Sadr taraftarlarının yolsuzluk gerekçesiyle Irak hükümetini ve Başbakan İbadi’yi sarsan eylemleri merkezi düzeyde her şeyi belirsizleştiriyor. Es Sadr’ın taraftarları ABD işgali döneminde işgal güçleri için oluşturulan ama şimdi hükümet merkezi işlevi gören Yeşil Bölge’yi kolaylıkla ele geçirdiler. Herkes es Sadr’dan fena halde korkuyor. Diğer tarafta, Barzani’nin son zamanlarda dile getirdiği bağımsız devlet projesine, ABD Başkan Yardımcısı Joseph Biden, son günlerde yaptığı sürpriz Irak ziyaretinde Irak’ı “suni devlet” olarak anmakla büyük bir destek vermiş oldu. Es Sadr’ı esas harekete geçiren de bu olabilir. Irak yeniden patlamaya hazır hale geliyor. Irak’ta kendisi ordudan daha güçlü çeşitli milis kuvvetlerinin (“Seferberlik Güçleri”) olduğunu da hiç unutmamak gerekiyor.

Dokunulmazlık

Türkiye içinde Kürt sorununa ilişkin olarak, dokunulmazlık konusundaki anayasa değişikliğinin Meclis Anayasa Komisyonu’nda kabul edilmiş olması, bunun üzerine Selahattin Demirtaş’ın hem HDP’li milletvekillerinin zorla alınmadıkça ifade vermeyeceğini açıklaması, hem de “Halk isterse birden fazla parlamento kurar” demesi, önümüzdeki dönemin yeniden büyük gerilimlere sahne olacağını gösteriyor. Gerek Türkiye içindeki, gerekse Ortadoğu ortamındaki bu gerilimler, Kürt savaşının yeni sarsıntılarla ilerleyeceğini gösteriyor. Kimse sahte bir rehavete kapılmasın. AKP’yi yenmeden bu savaş bitmez!


Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Mayıs 2016 tarihli 79. sayısında yayınlanmıştır.