Hollanda dersleri: İstibdada HAYIR demeden emperyalizme karşı dik durulamaz!

AKP'li Bakan Fatma Betül Sayan Kaya'nın Hollanda'da "evet" mitingi yapma çabası diplomatik ve siyasi bir krize dönüştü. Hollanda hükümeti, söz konusu mitinge izin vermediği gibi Bakan Kaya'nın Türkiye Konsolosluğu'na girişini engelledi ve ardından kendisini sınır dışı etti. Hollanda polisi ayrıca Türkiye'nin Rotterdam Başkonsolosluğu önünde toplanan kitleye coplarla, tazyikli suyla ve köpeklerle saldırdı.

Saldırı gerçek, tepki göstermelik

Bu saldırılar sadece Bakan Kaya'yı, AKP'yi ya da Erdoğan'ı değil tüm Türkiye'yi ve Avrupa'da yaşayan göçmen halkları tehdit eden emperyalist bir kibir ve ırkçılığın tezahürüydü. Ne var ki Erdoğan ve AKP yönetimi bu süreci "evet" mitinglerine malzeme olarak kullanmaktan öteye gitmediler. Meydanlarda esip gürledilerse de uyguladıkları yaptırımlar göstermelik olmanın ötesine geçmedi. Hollanda'ya ait diplomatik uçuşların iptal edildiği açıklandı ama Hollanda'nın böyle bir diplomatik uçuş gerçekleştirmediği ve tarifeli seferleri kullandığı ortaya çıktı. Hollanda elçisi sınır dışı edilmedi, zaten izinli olan elçinin Türkiye'ye geri dönmemesi istendi. TBMM'deki sembolik önem taşıyan Hollanda dostluk grubunun lağvedilmesi tavsiye edildi. Daha sonra da yine bir "evet" mitinginde Erdoğan, İstanbul ve Rotterdam arasındaki kardeş şehir protokolünün iptalini istedi.

Bile bile lades

Bu göstermelik önlemlerin kimseyi tatmin etmediğini gören Erdoğan, ortaya çıkan krizin "evet" oyları için gerekli ivmeyi sağlamadığını görünce yine bir başka "evet" mitinginde 16 Nisan'da Avrupa'ya karşı yaptırımlarda bulunacaklarını açıkladı. Ne yazık ki tüm bu olan bitenler Hollanda olaylarının Erdoğan ve AKP tarafından emperyalistlerle bir hesaplaşma ve mücadele sahası olarak değil bir referandum kampanyası kapsamında ele alındığını gösteriyor. Oluşan manzara Binali Yıldırım'ın Hollanda'da miting yapılmayacağını açıklamış olmasına rağmen neden bile bile lades diyerek Bakan Kaya'nın Rotterdam'a gönderildiğine dair de önemli ipuçları veriyor. Zira Binali Yıldırım A Haber'de çıktığı bir programda açık açık Hollanda seçimlerinden önce bu ülkede bir faaliyetin pek mümkün görünmediğini açıklamıştı. Bakan Kaya daha sonra "Cumhurbaşkanı 'dönebilirsin' demeseydi orada ölecektim" diyerek talimatı Beştepe'den aldığını da açık etmiş oldu.

İktidar vatandaşını değil emperyalist şirketleri koruyor

Erdoğan ve AKP'nin, Hollanda olayları sonrasında "evet" yelkenlerine yeterli rüzgarı doldurup doldurmadığı bizi ilgilendirmez. Bir milletin referandumda tercihi ne olursa olsun bir bütün olarak emperyalistler tarafından aşağılandığı, saldırıya uğradığı ve Hollanda'da yaşayan Türk ve diğer milletlerden göçmenlerin, ırkçıların hedefi haline geldiği ortadadır. Göstermelik tepkilerin de "siz 16 Nisan'dan sonra görün" türünden nutukların da orta yerde duran sorunlara getirdiği bir çözüm yoktur. Üstelik bu kriz yaşanırken Petrol Ofisi'nin satıldığı Hollanda'lı Vitol şirketine çıkarlarının devlet garantisi altında olduğu taahhüt edilmiştir. Numan Kurtulmuş ekonomik yaptırım uygulanmayacağının altını özellikle çizmiştir. Tüm bunlar olurken TBMM'de Binali Yıldırım'ın oğlu Erkan Yıldırım'ın Hollanda kökenli Q Shipping şirketinin ortağı olup olmadığına dair verilmiş olan soru önergesi hâlâ yanıtlanmış değil.

Hollanda'ya cevap nasıl olmalıydı?

Öncelikle Hollanda emperyalizmine gereken cevap "evet" mitingleri yaparak değil "anti-emperyalist" eylemler düzenleyerek verilmeliydi. Hollanda'ya sövüp, sırf propaganda izni verdi diye Fransız emperyalizmiyle flört ederseniz ne halk ne de muhataplarınız sizi ciddiye alır. Benzer bir yasağı Almanya da getirmiştir. Ancak o Almanya'nın İncirlik üssündeki askeri varlığı sürmektedir. Alman askerinin varlığını sürdürmesi kim ne derse desin Hollanda askeri için de kapıların açık tutulduğunun kanıtıdır. Ne de olsa Türkiye Hollanda ile aynı NATO şemsiyesi altındadır. Üstelik Türkiye bu şemsiye altında Hollanda ile eşit değildir, emperyalizme tabi konumdadır. Türkiye NATO'dan çıkmadan bu eşitsiz ilişkinin değişmesi söz konusu dahi olamaz. Tabii ki 15 Temmuz'u destekleyen NATO'dan çıkmayanın, meclisi bombalayan uçaklara yakıt nakli yapan İncirlik üssünü kapatmayanın bu olayda gerçek bir anti-emperyalist tutum alması beklenemezdi. Ancak emekçi halkın da daha fazla bekleyecek hali yoktur. Derhal İncirlik üssü kapatılmalı, Türkiye NATO'dan çıkmalıdır.

Emperyalizme ve istibdada HAYIR!

Emperyalizmin tek adamla daha kolay anlaşacağını söylerken ne kadar haklı olduğumuz Hollanda olaylarında ortaya çıkmıştır. Emperyalizmin boyunduruğundan kurtulmak, emekçi halkın onurunu korumak için tek seçenek vardır: HAYIR!

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2017 tarihli 90. sayısında yayınlanmıştır.