Gayrimeşru, yasadışı ve işçi düşmanı OHAL rejimi

Olağanüstü hal (OHAL) ilan edileli beri hükümetin yaptığı uygulamalar, OHAL’in giderek meşruiyetini yitirmesine neden oldu. Darbeye karşı ilan edildiği söylenen ve halkı etkilemeyeceği iddia edilen ve bu temelde OHAL’e meşruluk sağlamaya çalışan Erdoğan ve AKP iktidarı her adımda daha fazla emekçi halka saldırdı. Anayasa Mahkemesi’nin 2014 yılında Anayasa’ya aykırı bularak iptal ettiği grev yasakları son KHK’ya eklendi. Erdoğan ve AKP'nin OHAL fırsatçısı istibdad rejiminin maskesi düştü, işçi düşmanı yüzü tüm çıplaklığı ile ortaya çıktı.

Cemaatle mücadele yalanı

Erdoğan ve AKP iktidarı, güya cemaat tasfiyesi yapıyorum dedi ama kadroları başka cemaatçilerle doldurdu, belediyelerde ve üniversitelerde kilit konumlarda yer alan cemaatçilere dokunmadı. Yargıda cemaatçi olmakla suçlanan kişileri adeta rehin alarak kendi operasyonlarını bunlar eliyle yürütmeye soyundu. Cumhuriyet gazetesi soruşturmasında görevli savcının cemaat soruşturması geçirdiği ortaya çıktı. OHAL kararnamelerini denetim dışı bırakan bir karar alan Anayasa Mahkemesi’nin başkanı Zühtü Arslan tamamen cemaat tarafından ele geçirilmiş olduğu iddia edilen Polis Akademisi kökenli. Cemaatçilerin kendi aralarında haberleştiği bir telefon uygulaması olduğu iddia edilen Bylock kullanan 82 AKP milletvekili olduğundan bahsediliyor. Eğer bu doğruysa bu milletvekillerinin olası bir meclis oylamasında AKP’nin istediğinin dışında hareket etmesi imkânsız. AKP bu milletvekillerini açıklamıyor ki hem şaibe altında kalmasın hem de elindeki kozla bu milletvekillerini istediği gibi kullanabilsin. Yine cemaatçilikle suçlanan rektörler üniversitelerden sol, sosyalist, muhalif ve mücadeleci isimlerin tasfiyesi için aracı olarak kullanılıyor. Cemaatçi oldukları için kapatılan dernekler yeniden açılıyor. Buna karşılık solda yer alan demokratik kitle örgütleri, hukuk büroları, dernekler kapatılıyor.

OHAL hukuk dışı ve işçi düşmanı

Son olarak 678 sayılı OHAL kararnamesiyle hükümete toplu taşıma ve bankacılık sektörlerinde grevleri yasaklama hakkı tanındı. Bu iki sektörde var olan grev yasakları 2014 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. AKP iktidarı OHAL’i fırsat bilerek Anayasa’ya aykırılığı tescillenmiş bu maddeleri yeniden uygulamaya koymuş oldu. Mevcut yasada yer alan bakanlar kurulu kararıyla grevin erteleme adı altında yasaklanması için “genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte olması” gerekçesine “büyükşehir belediyelerinin şehir içi toplu taşına hizmetlerini, bankacılık hizmetlerinde ekonomik ve finansal istikrarı bozucu nitelikte olması” gerekçeleri de eklendi. Zaten ilgisi olsun olmasın işlerine gelmedi mi genel sağlık ya da milli güvenlik gerekçelerini ileri sürerek, ülke dışında olan bakanların yerine attıkları sahte imzalarla grevleri yasaklayan hükümetin eli daha da rahatlamış oldu. Trafik mi aksadı, yasakla grevi!

OHAL ilan edildiğinde hükümetin çıkarttığı kanun hükmünde kararnamelerin hukuken OHAL’in gerekçesiyle sınırlı olması, kalıcı düzenlemeler getirmemesi, mevcut yasalarda kalıcı değişikliklere gitmemesi ve nihayet mutlaka anayasaya uygun olması gerekiyor. Erdoğan ve AKP iktidarı bu hukuki kuralların hiçbirine uymuyor. Erdoğan ve AKP, Anayasa Mahkemesi’nin açıkça anayasaya aykırı bularak iptal ettiği grev yasağı kararlarını OHAL kararnamesine sokarak OHAL’in hukuksuzluğunu ve anayasaya aykırılığını da tescillemiş oluyor.

Tek merci emekçi halkın kendisi

OHAL’in işçi düşmanı yüzü giderek sertleşebilir. Mahkemeler rehin alınmış, meclis saf dışı bırakılmıştır. Emekçi halkın başvuracağı tek merci olarak kendi öz gücü kalmıştır. İşçiler ve emekçiler bir sabah uyandıklarında yeni KHK ile kıdem tazminatlarının ellerinden alınmasıyla, kamu çalışanları 657’deki iş güvencesinin tümden kaldırılmasıyla karşılaşmak istemiyorsa derhal derlenip toparlanmak zorundadır.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Aralık 2016 tarihli 86. sayısında yayınlanmıştır.