Darbe ve OHAL turizm işçisini de vurdu

Biliyorsunuz ki turizm bu seneye yani 2016 yılına krizle başladı. Düşürülen Rus uçağı ile başlayan kriz ülkenin farklı yerlerinde patlayan bombalarla derinleşti. 15 Temmuz darbe girişimi ve hemen ardından ilan edilen OHAL ile turizm krizi içinden çıkılamaz bir hâl aldı.

Kriz ilk başladığında krizi yaratan hükümet hemen patronların yanına koştu. Turizm patronları için önlem paketi hazırladı. Çünkü turizm patronları krizin belirtilerinin ortaya çıktığı ilk günden itibaren asıl mağdur kendileriymiş gibi görünmeye çalıştılar. Her gün bir medya organında kriz nedeniyle nasıl mağdur olduklarını anlattılar. Bu sayede devletten destek alarak bir yandan işçilere rahatça yaptırımlar uygularken diğer yandan “teşvik kredisi” ile kazançlarını katlamaya devam ettiler. İşkur adı altında kurulan kiralık işçi büroları ile işçilerin maaşını devlete ödettiler. İşçilerden hiçbir işe yaramayan, tamamıyla göstermelik bir sigorta ile çalışmalarını istediler. İşkur üzerinden değil de normal sigorta ile işe başlayan işçiler ise her gün düşük ücretlere uzun vakitler çalışmaya razı bırakıldı. Bu sene turizm işletmelerinin hepsinde patronların şiarı “az personele çok iş” oldu. Geçen senelerde yaşanan sorunların hepsi bu sene katlanarak devam etti.

Temmuz ayında turizm krizi çözülmeye başladı. Artık Rusya’dan uçaklar gelmeye, otellerin doluluk oranları artmaya başladı. Ama turizm işçilerinin durumunda yine hiçbir değişiklik olmadı. İşçilere karşı patronlar bant kaydından konuşur gibi turizm krizde demeye devam ettiler. Artık bahaneleri bitmeye başlayan patronların bahanelerine bir yenisi daha eklendi: darbe girişimi ve ardından ilan edilen OHAL. 16 Temmuz’dan bu yana patronlar sesini çıkaran, uğradıkları haksızlıkları dile getiren her işçiyi ülkenin durumu karışık bahanesiyle geçiştirmeye başladılar.

AKP ve Erdoğan'a karşı darbe girişimi başarısız oldu ama onun bahanesiyle OHAL ile turizm işçilerinin haklarına darbe yapıldı. Biz turizmde çalışan işçiler biliyoruz ki bunların hiçbiri bizim 8 saatten fazla çalışmamıza, 5 işçinin yapacağı işi bir işçinin yapmasına, bu yapılan uygulamalara sesimizi çıkarıyoruz diye işten çıkarılmamıza, mobbing uygulanmasına, haftalık izinlerimizin iptal olmasına, sezonluk bölgelerde sezon sonu geldiğinde askıya alınmamıza ve emeği ile geçinen işçiler olarak maaşlarımızın yatırılmamasına bahane değildir. Biz turizm işçileri tüm turizm patronlarına karşı artık birlik olmak zorundayız. Onlar kendi örgütleriyle bizi nasıl daha kötü koşullarda çalıştıracaklarını konuşurken biz turizm işçileri olarak onların yaptıkları uygulamalara karşı hep birlikte kendi örgütlerimizde sendikalarımızla, derneklerimizle, platformlarımızla ve partilerimizle karşı durmalıyız. Bizim çözümümüz basit: onların birliğine karşı bizim kendi birliğimiz, onların yaptırımlarına karşı bizim kendi yaptırımlarımız, onların kurallarına karşı bizim kendi kurallarımız. Ve biz gayet net bir şekilde biliyoruz ki; “Turizm işçisi birlik olmadan kazanamaz!”

Turizm Otel İşçisinin Sesi
 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ağustos 2016 tarihli 82. sayısında yayınlanmıştır.