Bedelli askerliğe müspet bakmadık, bakmıyoruz, bakmayacağız!

Erdoğan ve AKP, bedelli askerliği bir seçim kozu olarak piyasaya sürmüş durumda. Başbakan Binali Yıldırım “bakış açımız müspet” diyerek yeşil ışığı yaktı.  Daha sonra Tayyip Erdoğan “şu anda gündemimizde değil” dedi ama artık Erdoğan’ı tanıyan herkes biliyor ki bu sözlerin anlamı bedelliyi ileride gündemlerine alacakları. Nitekim Erdoğan onun da işaretini veriyor: “Hayırlısıyla şu önümüzde seçim bitmiş olsun, inşallah başkanlık sistemine geçiş dönemi hallolduktan sonra bunlar tekrar masaya yatırılır. Ona göre atılması gereken adım bu konuda varsa o zaman bu adım atılır.”

Bedelli askerlik hakkındaki tutumumuz belli. Hiçbir zaman müspet bakmadık, bakmıyoruz da. Daha önce bedelli askerlik yasası çıktığında bunu Devrimci İşçi Partisi olarak “ya paranı ya canını” yasası olarak tanımladık ve reddettik. Ben de doktora tezimi tamamladıktan sonra 2014 yılında askere gittim ve piyade er olarak askerliğimi yaptım. Bir kez daha AKP iktidarı halka “ya paranı ya canını” demeye hazırlanıyorken bize düşen tekraren bu konudaki fikirlerimizi açıklamaktır.

Biz bedelli askerliğe şu gerekçelerle karşı çıktık: 1) Bedelli askerlik sınıfsal eşitsizlikleri arttırmaktadır. 2) Bedelli askerlik ordunun profesyonelleştirilmesini amaçlamaktadır. Profesyonel ordu sermayenin projesidir ve orduyu halktan kopartarak halkın menfaatlerine aykırı seferlerde rahatça kullanmanın yolunu açar.

Bedelli askerliğe karşı çıkmayı milliyetçilikle özdeşleştirenler oldu. Hâlbuki tüm milliyetçi partiler şu ya da bu şekilde bedelli askerliği savunurken, üyeleri banka şubelerine koşarken bedelliye karşı çıkan sadece Devrimci İşçi Partisi oldu. DİP üyeleri de zamanı geldiğinde askere gittiler. Meselenin özü sınıfsaldır. Bu yüzden milliyetçi patron partilerinin değil, Devrimci İşçi Partisi’nin bedelliye karşı çıkması da doğaldır.

Nitekim bugün de bedelli askerlik iktidar tarafından,  giderek büyüyen bütçe açığını finanse etmenin araçlarından biri olarak görülüyor. Şeker fabrikalarının satılmasıyla, üniversite ve kamu arazilerinin peşkeş çekilmesiyle aynı paralelde görülmesi gereken bir uygulama. Bedelli askerliğin askeri harcamalarda kullanılacağını söyleyecekler. Yani bir kez daha milliyetçiliği kullanacaklar. İktidar, halkı lafla uyuturken, bu paralar askeri ihaleler aracılığı ile büyük şirketlere akacak; hükümet, patronlara vereceği teşvikler ve krizde banka, şirket kurtarma paketleri için de fonlarını genişletmiş olacak. Yani zengin sınıflar ödedikleri bedelin karşılığını fazlasıyla alırken emekçi sınıflar canlarını ortaya koyup sadece nasihat alacaklar.

Geçen zaman ne kadar haklı olduğumuzu olaylarla göstermiştir. En çarpıcı olanı hiç şüphesiz ki 15 Temmuz darbe girişimidir. 15 Temmuz’u örgütleyenler profesyonel subaylardır. Köprüden havaalanlarına darbe girişiminin başarısız olmasının en önemli sebeplerinden biri ise askerliğini yapmakta olan işçi ve köylü çocuklarının halka silah sıkmak istememesidir. Bu yüzden köprüde darbeci subayın mermisiyle can veren askeri asla unutmayacağız! Biz bedelli askerlik ve profesyonel ordu meselesi bir devrim ve karşı devrim sorunudur derken işte bunu kastediyorduk.

Ordu profesyonelleştikçe askerler Rabia ve Bozkurt işaretleri ile savaşa gider oldu. Milliyetçilik yine uyutuyor. Milliyetçilerin alkışları eşliğinde “milli” ordu parti ordusuna dönüşüyor.

Profesyonel orduya hayırhah bakan pasifist ve liberal solcuları da uyarmıştık. Devekuşu pasifistlerine “siz gitmiyorsunuz diye insanların ölmediğini zannetmeyin” demiştik. Bugün iktidar, Zeytin Dalı harekâtında yer alan askerlerin tamamının profesyonel olduğunu gururla ve pek büyük bir iş başarmış edasıyla söylüyor.

Esasta olan ise şudur: Amerikan tuzağına profesyonel askerler sürüldü. Suriye’de NATO koridoru profesyonel askerlerle kuruluyor. Zira profesyonel ordu aynı zamanda bir Amerikan projesidir. Profesyonel ordu planı Pentagon markalıdır. ABD’nin Vietnam hezimetinden çıkarttığı derslere dayanmaktadır. Son dönemde hep birlikte gördük. Emperyalist para babası George Soros vaktiyle bize “en iyi ihraç malı ordunuz” diyordu. 1 Mart 2003’te Irak tezkeresi reddedilirken Türkiye halkı savaşa ve emperyalizme karşı birleşmiş, evlatlarının emperyalist operasyonlarda kullanılmasına karşı çıkmış ve Soroslara hak ettiği cevabı vermişti. ABD’nin Türkiye halkına verdiği cevap ise TSK’nın profesyonelleştirilmesidir. Bugün Türkiye’nin başına geçirilen çuvalın üzerinde “paralı askerlik” yazmaktadır.

İşte bu sebeplerle bedelli askerliğe müspet bakmadık, bakmıyoruz, bakmayacağız!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2018 tarihli 104. sayısında yayınlanmıştır.