Başyazı: TÜSİAD muhtırası yırtılmalı, emperyalist zincir kırılmalıdır!

Vaktiyle Vehbi Koç'a sormuşlar: “Sandıktan kim çıkar, seçimleri kim kazanır?” “Ben çıkarım, kim çıksa bana yazar” diye cevap vermiş. Referandum akşamında da daha sandıklardan tek bir sonuç dahi gelmemişken Türkiye'nin büyük patronları bir muhtıra yayınladılar. Herkes televizyon başında oranlara odaklanmışken, patronlar “sonuç ne olursa olsun biz kazanacağız” dediler. Devrimci İşçi Partisi, 16 Nisan akşamı yayınladığı bildiride buna dikkat çekti ve uyardı:

“Türkiye'nin yüzde 1'inin yani sömürücü, asalak burjuva sınıfının temsilcisi TÜSİAD, sandıklar kapanır kapanmaz saat 17:00'de bir bildiri yayınlayarak kendi tavrını ortaya koymuştur. Bu bildiride TÜSİAD sonuç ne olursa olsun ABD ve AB emperyalizmine kayıtsız tâbiyet, esnekleştirme adı altında işçi sınıfının kazanımlarına saldırı talep etmektedir. Burjuvazi ve emperyalizm sonuç ne olursa olsun bu taleplerini dayatacaktır. Meşruiyeti tartışmalı bir referandumun sonucunda iktidarı sarsılan bir Erdoğan'ı ve partisini kendi taleplerini uygulamaya memur etmek isteyecektir.”

Dediğimiz gibi oldu. Olmaya da devam ediyor. Erdoğan'ın Washington ziyareti Türkiye'yi kayıtsız ve şartsız Amerikan çizgisine yeniden soktu. Brüksel'deki NATO toplantısında ise Avrupa emperyalizmine tâbiyet 12 aylık takvime bağlandı. “Ey Avrupa"nın yerini” “AB'ye üyelik stratejik hedefimizdir, kopmak gibi bir niyetimiz yok” sözleri aldı.

Ekonomi başlığı altında istenenler de bir bir uygulamaya konuyor. Patronlar esneklik istedi, Erdoğan ve AKP, kıdem tazminatının kaldırılması için düğmeye bastı. Patronlar eğitimin sanayiye bağlanarak piyasalaştırılmasını istedi, YÖK üniversiteleri şirketleştirecek, öğretim elemanlarını tamamen güvenceden yoksun kılacak maddeleri yasa tasarısına soktu.

Patronlar bir de OHAL'in kaldırılmasını istemişti. Erdoğan onu da yapıyor. OHAL'i patronlara kaldırıyor. “Neyiniz eksik, kârlarınız artıyor, işçiler de başınızı ağrıtamıyor” mealinde sözler söylüyor. “Terörist olmayan için OHAL yok hükmünde” diyor. “Öyle ikide bir grevmiş bilmem neymiş yok” diyerek Asil Çelik, EMİS, Akbank'tan sonra Şişecam grevlerinin de yasaklanmasını açıkça savunuyor. “Yine yasaklarız korkmayın” demiş oluyor. TÜSİAD'ın bunlarla bir sıkıntısı yoktu zaten. TÜSİAD yönetim kurulu üyesi Boydak'ın tutukluluğu, şirketlere atanan kayyımlar vb. onların derdi. O konuda da patronların muhtırasının gereği yapılmaya başlandı. Kavurmacısından baklavacısına patronlar birbiri ardına serbest bırakılıyor. Tabii ki tahliyeler içinde Boydaklardan da isimler var.

Terör mü dediniz? OHAL'in uygulamalarına bakarsanız TBMM'nin bombalandığı kanlı darbe girişimini finanse edenler değil, hakkını arayan, alın terini savunan, ekmeğinin peşinde koşan işçiler terörist!

İşte olan biten ortada. Erdoğan'ı en çok muhalifleri büyütüyor. Oysa işte görüldüğü gibi her gün televizyonlara çıkıp konuşsa da her köşeye dev resimleri asılsa da ülke yönetiminde Erdoğan'dan çok ABD ve AB emperyalizminin, TÜSİAD'ın hükmü geçiyor. Erdoğan zayıf, partisi paramparça, beraber hareket ettiği komutanların 15 Temmuz'daki rolü hâlâ karanlıkta. Bel bağladığı MİT, darbe girişimini haber vermemiş; neden haber vermediğini de hâlâ açıklayamamış. 15 Temmuz'da hem “kontrollü darbe” tezi hem “darbeye karşı demokrasi destanı” söylemleriyle üstü örtülen cuntalar savaşı sürmektedir ve Türkiye'nin geleceğini karartmaktadır. Erdoğan güçlü değil zayıftır. Zayıf tek adamın iktidarı ülkenin kaderini emperyalizmin ve sermayenin insafına terk etmektedir. 

Cumhurpatronluğu olarak andığımız istibdad rejimi ile karşı karşıya olduğumuz gerçek budur... 16 Nisan'da hayır diyen işte tüm bunlara “hayır” demiştir. Ama “evet” diyen emekçiler de ülkeyi ABD'ye, AB'ye, patronlara teslim edelim diye “evet” vermemiştir. Amerikancı darbeye karşı çıkan milyonlar, sonunda ülke TÜSİAD muhtıralarıyla yönetilsin istememiştir. Yüzde 50 istibdada hayır demiştir. Yüzde 99 emperyalizmin ve büyük patronların istibdadının ceremesini çekmeye başlamıştır.

Türkiye'nin önündeki gündem, 2019'da Türkiye'nin başına kimin patron olacağı değildir. Yüzde 50'ye aday bulmak yerine, yüzde 99'un zincirlerini kırmak gereklidir. Bunun için NATO'dan ve Gümrük Birliği'nden çıkmak, İncirlik'i kapatmak, TÜSİAD muhtırasını yırtmak, vampirlik fonlarından Tüpraş'a sermayeye peşkeş çekilmiş kaynakları kamulaştırmak, işçi sınıfının örgütlenme hak ve özgürlüğünü sağlamak, Kürt sorununu, emperyalist ve sömürgeci planlarla derinleştirmek yerine Türk ve Kürt emekçilerinin çıkarları, eşitlik ve özgürlük temelinde çözmek... Zincirsiz bir kurucu meclis çerçevesinde emperyalizmin ve bir avuç asalak patronun değil yüzde 99'un iradesini hâkim kılmak, bir işçi emekçi hükümetiyle yüzde 99'u iktidar yapmak... TÜSİAD'ın muhtırasına, emperyalizmin dayatmalarına, Cumhurpatronluğu istibdadına karşı bizim programımız budur!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2017 tarihli 93. sayısında yayınlanmıştır.