Başyazı: Siyasetteki boşluğu işçi dolduracak!

Doğada da, siyasette de hiç beklenmedik bir anda büyük değişim dinamikleri çıkar ortaya. Derinde yatan ama bir türlü yüzeye çıkamayan ağır çelişkiler, birden bire herkesin gözü önünde berrak biçimde belirir. Politika, biraz da bunları değerlendirerek ilerleme sanatıdır. Cumhurbaşkanı seçimi Türkiye’de bir an, ama sadece bir an böyle bir durum yaratmıştı.

Devrimci İşçi Partisi (DİP), Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığının açıklanmasının ardından böyle bir fırsatın doğmuş olduğunu vurgulayarak sola buna uygun bir politika önerdi. CHP,  Gülen cemaati ve MHP ile ittifak kurmakla ve Amerikano-Suudi bir adayı Erdoğan’ın rakibi olarak halkın önüne sürmekle, derinde yatan bir çelişkiyi bütün toplumun görmesini sağlamıştı: CHP sol bir parti değildir! Hiçbir zaman sosyal demokrat olmadı, merkez sol diye bilinen bir merkez partisi idi. Ama uzunca bir zamandır sağcı bir çizgi sürdürüyor. Türkiye’de solda büyük bir boşluk vardır.

Bunu kitleler ilk kez berrak biçimde görme olanağını elde etti. AKP hükümetinin sermayenin bir sınıf saldırısı aracı olduğunu bir ölçüde gören işçiler, buna karşı mücadelede CHP’nin işe yaramayacağını daha önce kitlesel olarak göremiyordu. Mezhep savaşı tehdidi altında yaşayan Aleviler, kürtaj yasağından başlayarak bugüne kadar elde edilmiş bütün hak veözgürlüklerini yitirme tehdidi ile karşı karşıya kalmış olan kadınlar, polis kendisini kız arkadaşının evinde bulmasın diye balkondan atlayıp ölen gencin durumundan ürküntü içinde yaşayan gençler, CHP’nin işe yaramayacağını daha önce kitlesel olarak göremiyordu. Ekmeleddin İhsanoğlu ile kurulan “çatı”, onlara kendilerine yeni bir çatı aramanın zorunlu olduğunu anlatıyordu.

DİP, 27 Haziran’da yayınladığı “Halkın cumhurbaşkanı adayını öneriyoruz! Adayımız Gezi’nin, Soma’nın, Kürt halkının ortak adayı!” başlıklı bildiri ile bütün bu toplumsal sınıf ve katmanların uygun bir cumhurbaşkanı adayı etrafında toplanması için, anti-demokratik seçim kuralları çerçevesinde solda cumhurbaşkanı adayı belirleme bakımından elinde olanak olan tek güç HDP’ye çağrı yapıyordu. Kürt hareketinin bir temsilcisinin bu işlevi göremeyeceğini açık açık ifade ediyordu.

Maalesef fırsat kaçmıştır. Milyonlarca işçi, Alevi, kadın, genç seçimin ilk turunda evinden bile çıkmayacaktır. Bu yüzden seçim ikinci tura bile kalmayabilir. Kalırsa Türkiye ikinci turda Tayyip Erdoğan ile Ekmeleddin İhsanoğlu arasında bir seçim yapmaya mahkûm edilmiş olacaktır!

Dünya Üçüncü Büyük Depresyon’un sarsıntılarını yaşıyor. Türkiye Ukrayna dinamikleriyle IBSİD dinamikleri arasında kıvranıyor. Bu kördüğümü ancak Soma’da ifadesini bulan, yarın başka yerlerde belirecek olan sınıf mücadelesi dinamikleri çözebilir. Türkiye solunun siyasi güçlerinin şimdilik işçi sınıfına ve ezilenlere toplu bir çıkış yolu sunamayacağı anlaşılmıştır. Öyleyse, görev işçi sınıfının mücadeleler içinde çelikleşecek öncüsüne düşüyor. Bizim görevimiz de o öncü ile buluşmaktır.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2014 tarihli 57. sayısında yayınlanmıştır.