Başyazı: HAYIR!

Erdoğan'ın, Gülen cemaatine sitem ederken söylediği “ne istediniz de vermedik?” sözü çok konuşuldu. Bu cemaate verilenlerin ülkeyi ne hale getirdiği ortada. Ama Erdoğan ve AKP iktidarından ne istediyse alan sadece cemaat değil. Esas ne istediyse alanlar patronlar.

Haksız yere attığımız işçiyi geri almak zorunda kalmayalım, parasını verip gönderelim istediler, 2003 yılındaki iş yasası ile aldılar. Taşeron çalıştırmak isteriz dediler, aynı yasayla onu da aldılar. Koç enerji devi Tüpraş'ı istedi, aldı. Sabancı dağıtımı ben yaparım dedi, o da elektrik dağıtım şirketlerini aldı. Müteahhit arsa istedi aldı, alamadığı araziyi ormanlıksa yaktı, ses çıkaran olmadı. Beş ayrı vergi affı yasası çıkarıldı. Başka barış yapamadılar ama yurtdışına kaçırılmış patron parasıyla defalarca “vergi barışı” yaptılar. Yetmedi sayısız teşvik paketi çıkarttılar. Yalan yok. Patronun şevkini hiç kırmadılar.

Son bir yılda kiralık işçilik yasası istediler, vurgunun yasası çıktı. İşçiden alıp patronlara aktaran zorunlu Bireysel Emeklilik Soygunu ise yılbaşından itibaren başladı. Önceki yıl Şişe Cam, geçen yıl MESS, bu yıl EMİS patronları grev yasaklansın istediler, gece yarısı Bakanlar Kurulu ile grev yasağını aldılar. Sırada kıdem tazminatının gaspı var. Müezzinoğlu patronlara müjdeyi verdi, referandumda evet çıkarsa ilk iş onu da yapacaklar.

Bakmayın siz, emperyalistlerin de keyfi yerinde. Atılan hamasi nutuklara alıştılar artık. Eskisi kadar heyecanlanmıyorlar. Ne de olsa onlar da ne isterlerse alıyorlar. İncirlik üssü ABD'nin hizmetinde vızır vızır işliyor. Nükleer bombalar yerli yerinde duruyor. Emperyalist şirketler at oynatmaya devam ediyor. Ne de olsa, kendi vatandaşı işçinin karşısında emperyalist şirketin çıkarını koruyan, Amerikan, Fransız, İsviçre şirketinden hakkını isteyen işçinin grevini milli güvenlik gerekçesiyle yasaklayan bir iktidar var. Öyle bir iktidar ki kendi vatandaşı eleştiri yaptığında hakaret sayıp içeri atar... Erdoğan'a küfürlü şiir yazan adamı, İngiliz emperyalizminin dışişleri bakanı olunca, bizzat Erdoğan'ın kendisi altın çerçeveli tablo hediye ederek karşılar. İşin ucunda Filistin'in gaz rezervlerinden elde edilecek kârlar olunca, Mavi Marmara şehitleri için bana mı sordunuz deyip İsrail'e yanaşır. İçeride her fırsatta dini siyasete alet eder, elinde Kuran'la miting kürsülerine çıkar, serseri mayın faşisti Trump Müslümanları terörist ilan edip sınırlarını kapattığında ise susar, susar, susar!

Peki ya işçi emekçi? Taşeron işçisi kadro ister. Verilen sözler laf kalabalığına getirilir. Bugün git yarın gel! Emeklilikte yaşa takılanlar... Takılmaya devam! Atanamayan öğretmene “başka sektöre yönelin”, kredi kartını ödeyemeyene “avukatımızla görüşün”, geçimlik ücret isteyen işçiye emekçiye “ekonomik dengeleri bozmayın”, “sabredin, dişinizi sıkın, fedakârlık yapın”! Patronlar sefa sürsün, parababaları vurgun üstüne vurgun vursun, emekçinin çocuğu cephede can verdiğinde kuru bir “vatan sağolsun”!

Manzara ortada! Cemaate, patronlara, emperyalistlere ne istedilerse verenler şimdi halkın karşısına çıkmış, ne istiyorsak bize verin diyor... Bu ülkenin işçisinin, emekçisinin vereceği cevap açıktır: HAYIR!

*Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2017 88. sayısında yayınlanmıştır.