AKP-El Kaide: Öküz öldü ortaklık bitti mi?

El Kaide bağlantılı gruplar ve Türkiye arasındaki son günlerdeki husümet iki nedene dayanıyor. Birincisi, 2.Cenevre konferansına sayılı günler kala AKP hükümeti El Kaide'yle yakın gözükmek istemiyor. Bilindiği üzere, Reyhanlı katliamından hemen sonra Erdoğan ABD'ye gitmiş, Obama Erdoğan'ı El Kaide konusunda uyarmıştı. AKP'nin El Nusra'yla kendisini ayırması, ABD'nin basıncını arttırdığı yönünde okunabilir. AB basınında, Suriye'de Türkiye'nin El Kaide'yi desteklediği yönündeki haberlerin çıkması, Türkiye'nin model ılımlı İslam ülkesi imajına zarar veriyor. İkincisi ise El Nusra Türkiye içerisinde açık faaliyet yürütüyor. Bu, AKP tabanındaki radikalleşmeye müsait bir kitleyi etkileyebilir. Zaten Kürt illerinde Hüda-Par gibi kökeni Hizbullaha'a dayanan İslamcı partilerin filizlendiğini düşünürsek, AKP'nin seçimlerden önce El Kaide'nin Türkiye bağlantılarına mesafeyle yaklaşacağını ön görebiliriz.

AKP'nin desteklediği ve beslediği Özgür Suriye Ordusu, dağılmanın eşiğinde. ÖSO'nun kuruluşu, Suriye'de Esad karşıtı halk hareketinin yükseldiği, Arap devriminin tüm ateşiyle Ortadoğu'yu ısıttığı bir zamana denk düşüyor. Suriye ordusunu terk eden askerlerin önderliğinde kurulan ÖSO'nun silahlı eylemleri, milliyetçi ve mezhepçi söylemi, ayaklanan Arap mülksüzlerinin mücadeleden kopmasına önemli bir etken olmuştu. ÖSO'dan kopan onlarca silahlı grup, El Nusra'yla birlikte hareket etmeye karar veriyorlar. AKP için kaçınılmaz bataklık burada başlıyor. AKP, Suriye'de mezhep savaşını körükledikçe, yan yana düştüğü aktörler de daha radikal oluyor. Sadece Esad'ın devrilmesine dayanan Suriye politikası, AKP için bile tehlike yaratabilecek El Nusra'yı ortak haline getiriyor.

Geçmişte, El Kaide Türkiye'de bombalar patlamıştı. AKP'nin El Kaide'yle ne tür konularda mutabakata vardığını bilemiyoruz. Ancak El Kaide'nin Türkiye'yi tehdit ettiği ve bombacılarını sınırdan geçirdiği, bir kısmının ise MİT tarafından yakalandığı haberleri ulusal basında yer aldı. Uyarıyoruz, bu topraklarda patlayacak her bombadan AKP sorumludur. AKP'nin mezhepçi dış politikası, Suriye'deki savaşın Türkiye topraklarına uzanmasının yegane sorumlusu olacaktır.

AKP'nin Suriye politikasındaki tutarsızlıkları ortaya koysak bu gazetenin satırları yetmez. Dün Suriye'yi kan gölüne boğanlara “Suriye'nin has evlatları” diyen Erdoğan bugün “İster El- Kaide olsun, ister şu olsun bu olsun. Bunların hepsini kınıyoruz. Lanetliyoruz” diyor. Bu topraklarda bir halk deyişi vardır: Öküz öldü ortaklık bitti.

 

*** 

Rojava yazgısını kendi ellerine almalı

PYD'nin içinde olduğu Suriye Kürtleri Yüksek Konseyi (ENKS), 2.Cenevre Konferansına muhalefetin çatı örgütü SMDK (Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu) ile katılma kararı aldı. PYD'nin önceki tavrı, konferansa üçüncü taraf olarak katılmak idi. Bu Esad'ın PYD'ye sunduğu “beraber harekete edelim” açık çekini reddetmek anlamına gelir. 2.Cenevre konferansı öncesinde, Kürt halkını kendi tarafına çeken masada önemli bir avantaja da sahip oluyor demektir.

Sorunun diplomatik yanı bir tarafa, Rojava Kürdistan'ı kendi özgücüne dayanarak bu noktaya gelmiştir. Rojava'nın kaderini belirleyecek olan yine kendi özgücü olacaktır. Yalpalamaları, diplomatik taktikleri bir kenara bırakırsak üçüncü çizgi politikası, Kürt halkını Suriye'de biricik bağımsız aktör haline getiriyor. Bu çizgiden verilecek tavizler, Kürt halkının Rojava'da kanıyla, dişiyle elde ettiği kazanımları da kaybettirebilir! Suriyeli Kürt hevallerimiz, PYD başkanı Salih Müslim, oğlu Şervan Müslim'i öldüren kurşunun Türkiye'den geldiğini söylüyor. Onlar, Türkiye, körfez sermayesi, emperyalizm, Suriye'de çıkarları adına hareket eden ve Suriye'yi kan ve gözyaşıyla halklar mezarlığına çeviren tüm devletler, Rojava direnişinin sönümlenmesinden yana.

Bir şeyin altını çizmek gerekir. Kürt halkı, masada, 2.Cenevre konferansında diğer aktörler gibi eşit statüye sahip olmalıdır. Bu da yetmez! Kürt halkının tüm hakları tanınmalı, Suriye'nin tek temsilciyi sunulan ancak kendi siyasi birliğini bile oluşturamamış, SMDK'nın hegemonyası reddedilmelidir.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2013 tarihli 49. sayısında yayınlanmıştır.