Adnan Menderes’in idamının 50. Yıldönümü: Her haksızlıktan bir evliya doğmaz!

Menderes’in idamının savunulabilir bir yanı yok. Bu konuda herhangi bir ikirciklilik olamaz. Ama bugün bu gerçek, Adnan Menderes’in yüceltilmesi için bir gerekçe haline getirilince, buna dur demek gerekir. Menderes’in bir haksızlığa uğramış olması, onu Türkiye tarihinin örnek alınacak bir önderi haline getirmez. Özgürlüğün bir timsali haline getirmez. 

1950-1960 döneminde başbakanlık yapan Adnan Menderes, 27 Mayıs darbesi tarafından devrildikten sonra Yassıada Mahkemesi’nde yargılanmış ve suçlu bulunarak iki bakanı ile birlikte 17 Eylül 1961’de idam edilmişti. Yassıada Mahkemesi, Batı dillerinde “kanguru mahkeme” olarak anılan bir mahkeme idi. Yani kararını karnındaki torbasında taşıyarak gelmişti. Demokrat Parti aleyhinde açılan davaların bazılarının adları bile, bu yargılama sürecinin ciddiyetsiz karakterini ortaya koyuyor: “Bebek Davası”, “Külot Davası” vb. Bütün bu nedenlerle Menderes’in idamının savunulabilir bir yanı yok. Bu konuda herhangi bir ikirciklilik olamaz.

Ama bugün bu gerçek, Adnan Menderes’in yüceltilmesi için bir gerekçe haline getirilince, buna dur demek gerekir. Menderes’in bir haksızlığa uğramış olması, onu Türkiye tarihinin örnek alınacak bir önderi haline getirmez. Özgürlüğün bir timsali haline getirmez. Hele hele büyük halk kitlelerinin dostu haline hiç getirmez.

  • Menderes ve Demokrat Parti’nin öteki önde gelenleri, İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar hüküm süren tek parti yönetiminin sahibi CHP’nin içinden gelen politikacılardı. O dönemin bütün baskı ve sömürü uygulamalarından ve Kürt katliamlarından onlar da sorumludur.
  • Menderes’in kendisi Aydın yöresinde büyük toprakların sahibi olan bir kapitalist ailenin mensubu idi. Onun kimliği, Demokrat Parti’nin nasıl zenginlerden ve kapitalistlerden yana, işçi ve emekçi kitlelere karşı bir yönetim oluşturduğunun timsalidir.
  • Menderes bütünüyle emperyalizm yanlısı bir politika izlemiş, binlerce Anadolu gencinin, ABD emperyalizminin Kore işçilerinin ve köylülerinin devrimine karşı açtığı savaşta ölmesine ya da kaybolmasına yol açmış, Türkiye’yi bu yolla NATO prangasına bağlamıştır.
  • Bugün İslamcıların ve özel olarak da Tayyip Erdoğan’ın sahip çıktığı bu tarihi şahsiyet, İslam dünyasının Batı’dan özgürleşmesine karşı tavır almış, örneğin tarihi bir önem taşıyan Cezayir Bağımsızlık Savaşı’na (1954-62) karşı Birleşmiş Milletler’de sömürgeci Fransa lehine oy kullanmıştır.
  • Demokrasi kahramanı olarak sunulan bu şahıs, sendikalar üzerinde tek parti döneminin baskısını devam ettirmiş, basını zincire vurmuş, iktidara gelir gelmez komünist hareket üzerinde tarihin en büyük operasyonunu yapmış, 1960 başlarındaki gençlik hareketini şiddetle bastırmaya çalışmıştır.

Menderes’in idamı Türkiye’nin hâkim sınıfları arasında bir hesaplaşmanın ürünüdür. Ama ne cellatları ne de kendisi işçi sınıfı ve emekçilerin dostudur. İşçi sınıfının dostu, 27 Mayıs’a giden yolda sokaklarda mücadele eden ve ölüler veren gençlik hareketinin içinden devrimci gençlik olarak çıkacaktır.