Kamp ateşi yanmaya devam ediyor

Lev Trotskiy Yaz Kampı’nın 3. Gününde otumlar yine heyecanla geçti. Partililer ilki sabah 10.00’da başlayan 3 oturumla devrimci dağarcıklarını zenginleştirme olanağı buldu.

İlk toplantıda konuşmacı olan Yunanistan Devrimci İşçi Partisi (EEK) Genel Sekreteri Savas Mihail Matsas, “1945’ten DEYK’e (4. Enternasyonal’in Yeniden Kuruluşu Koordinasyonu) devrimci Marksist hareket” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. 4. Enternasyonal’in ateş altında kurulduğunu söyleyen Savas yoldaş, Trotskist’lerin dünya çapında emperyalistler, faşistler, Stalinistler ve hatta demokrat burjuvalar tarafından katledildiği bir dönemde verilen mücadelenin 4. Enternasyonal geleneğinin gücünü gösterdiğini ifade etti. Diğer yandan bugün hareketin bölünmüşlüğünün de açıklanması gerektiğini söyleyen Savas, bölünmelerin tarihsel köklerine inmek gerektiğini vurguladı. Savas, Trotskiy’in Stalinist bürokrasi tarafından katledilmesinin ve 2. Dünya Savaşı ve sonrasında Doğu Avrupa’da kurulan yeni işçi devletlerinin kurulmasının harekette tartışma ve bölünmelere yol açtığını söyledi. Bu bölünmeleri tarihsel süreç içerisinde değerlendiren Savas yoldaş, aynı zamanda devrimci Marksistlerin Çin’den, Küba’ya, Yugoslavya’dan Vietnam’a nasıl bakması gerektiği üzerinde durdu ve bu devrimlerin Stalinizme rağmen başarıya ulaştığını söyledi. 4. Enternasyonal’in bölünmelerinde şu ya da bu tarafın çeşitli hataları olduğunu açıklayan Savas, DİP ve EEK’İn birlikte mücadele ettiği Dördüncü Enternasyonal’in Yeniden Kuruluşu Koordinasyonu’nun farklı geleneklerden gelen örgütleri devrimci Marksist program ve devrimci sınıf savaşında birleştirdiğini belirtti.

2. oturumun konuşmacısı ise Bölgesel Komünist Partisi Leningrad Politbüro üyesi Yosif Abramson’du. Deneyimli Marksist devrimci Abramson, 1927’de Leningrad’da başlayan hayat öyküsüne dair anekdotlarla zenginleştirdi. Abramson’un Stalin dönemi bürokrasisinin gerici icraatlarına tanıklığını anlattığı bölümler özellikle dikkat çekerken büyük terör, gulag takım adalarına yapılan sürgünler, Moskova Duruşmaları ve 2. Dünya Savaşı Rusya’sına dair anlattıklarıyla Sovyet bürokrasisinin karanlığını gözler önüne serdi. Sovyet tarihinin kısa gözden geçirilmesi kapsamında kanaatlerini aktarırken, Sovyetler Birliği’nin yadsınamaz ekonomik, bilimsel, sosyal gelişmesinin fiilen gerçekleşmiş bürokrasiye rağmen başarıldığını, bu gelişmenin Ekim Devrimi’nin yarattığı enerjiye bağlı olduğu tespitini yaptı. Günümüzde ise pek çok insanın Sovyet nostaljisi yaşadığını ve kapitalist restorasyon sonrası yaşanan olumsuzlukların devrimi yozlaştıran bürokrasiye bağlı olduğunu anladığını vurguladı. Lev Trotskiy katledildiğinde ne hissettiği sorusuna, ilginç bir cevap veren Abramson, o sırada 12 yaşında olduğunu, Sovyetler’de yaygın olan izci örgütlerinden birinde faaliyet gösterdiğini, Troskiy’nin öldürülmesinin ardından ise, izci fularlarının takılı olduğu broşların içinde yer alan iki ateş görüntüsünün L ve T harflerine benzediğini, bunun Lenin ve Trotskiy’in adını birlikte çağrıştırabileceği kaygısını taşıyan devletin bu fularları yasakladığını anlattı.

Soğuk bir Ege gecesine rağmen merakla takip edilen ve alışılmadık bir konuyu işleyen 3. Sunumun konuşmacısı ise psikiyatri uzmanı, Yunanistan Akıl Sendikası’nın aktif üyesi ve Yunanistan’ın en büyük bağımlılıkla mücadele ünitesinin sorumlusu olan Katerina Matsas’tı. Aynı zamanda EEK Merkez Komitesi üyesi olan Matsas, uyuşturucu bağımlılarına yönelik uyguladıkları, alternatif tedavi yöntemlerini anlattı. İçinde bulunduğumuz kriz ortamında gençlerin çoğunun içinde bulundukları çıkmazdan kaçmak için madde kullanımına yöneldiklerini, bunun tam da egemen sınıf burjuvazinin istediği gibi bağımlılarda politik duyarsızlık yarattığını vurguladı. İnsanların depolitizasyonu yoluyla da iktidarın, çıkarları için başvurduğu pervasızlıklar karşısında direnci yok ettiğini belirtti. Bugünün iflas etmiş Yunanistan’ında intihar, şiddet, eroin kullanımı oranlarında muazzam bir artış görüldüğünü de ekleyen Matsas, kendi kliniğinde uygulanan sosyal özgürleşme pratiğine dayalı tedavi ile kapitalist sisteme karşı da mücadele ettiklerini ifade etti.

Toplantılardan sonra türküler söyleyerek halaylar çeken, İtalyanca, Rusça, Yunanca, Kürtçe ve Türkçe marşlara hep birlikte eşlik eden partililer, yakılan kamp ateşi başında eğlendiler.