İstanbul Üniversitesi'nde kayıt günleri başladı

Üniversite yerleştirme sonuçlarının ardından 1 Eylül itibariyle kayıt günleri de başlamış oldu. İstanbul Üniversitesi’nde 1 – 5 Eylül arası olarak açıklanan kayıt günlerinin ilk gününde Devrimci İşçi Partili Öğrenciler de masa ve bildiri çalışması yaptı.

Üniversitelerin patronlar çıkarına değil toplumun büyük bir çoğunluğunu oluşturan işçi ve emekçiler çıkarına bilimsel üretim gerçekleştirmesini vurgularken diğer yandan da geçtiğimiz sene öğrenci hareketini işçi sınıfının mücadelesine yaklaştıran olay olan Soma katliamına boyanan iki pankart ile özel bir önem atfedildi. Edebiyat Fakültesi Hergele meydanına ve Hukuk Fakültesi bahçesine asılan pankartlar oldukça dikkat çekerken Devrimci İşçi Partili Öğrenciler dağıttıkları bildirilerle “Safın işçinin yanı olsun” dedi. Kayıt günleri boyunca gelen öğrencilere ulaştırılmaya çalışılacak olan bildiriyi aşağıda yayınlıyoruz;

Hoşgeldin

Üniversiteye, öğrencilik hayatının yeni bir dönemine girdin. Sen bugün sadece belirli bir süre okuyacağın okulun kapısından girmedin! Belki de gençliğini en özgürce yaşayabileceğin, lise sınıflarından çok daha büyük dersliklerin olduğu, hayatın kendisiyle karşılaşmaya başlayacağın bir kapıdan girdin. Daha öncesinde yaşamın gerçeklerine dair bir eşik aşamamışsan işte üniversite senin için böyle bir kilometre taşı olmalı.

Günden güne tüm dünyada genç işsizliğin arttığı bir dönemde yaşıyoruz. Kapitalizm denen ve insanlığa açlık, sefalet, yoksulluk ve savaşlardan başka hiçbir şey vaat etmeyen bir sistemin yaşadığı kriz tüm dünyayı yavaş yavaş etkisi altına almaya devam ediyor. Avrupa’da ve Ortadoğu’da olduğu gibi Türkiye’de de öğrencilerin etrafını  geleceksizlik ve güvencesizlik iyice sarıyor ve günden güne gençlik geçimini sağlamak için ucuz iş gücü olarak piyasaya itiliyor.

Üstelik öğrencilerin sürüldüğü bu piyasalar sadece üniversite sınılarının dışında değil! Üniversite artık topyekün şirketlerin daha fazla kar sağlayabilmesi için projeler üreten ve bu projelerde öğrencileri ve asistanları sömüren bir yere dönüşmektedir. Fen ve mühendislik alanında bu daha yoğun olarak görülebilmektedir.

Hukuk ve İktisat gibi alanlarda ise şirketlere ve genel olarak patronlara hizmet ise biraz daha örtülü olarak yapılıyor. İktidara gelen her hükümet gibi AKP hükümeti de bu toplumun büyük bir çoğunluğunu oluşturan işçi ve emekçilere karşı patronların çıkarlarını savunmak için meclise getirecekleri çeşitli yasa tasarıları, anayasa taslakları, ekonomi planları için bu bölümleri kullanmaktadırlar.

İşte biz buna karşı çıkıyoruz! Üniversiteler toplumun daha iyi nasıl sömürülebileceğini sağlayacak değil, yoksulluğu, işsizliği bitirecek ekonomi planlarını, dolayısıyla bilimsel üretimi gerçekleştirmelidir. İşte biz bunun için mücadele ediyoruz. Mücadele ediyoruz çünkü karşımızdakilerin işçi ve emekçilerin yanında değil, patronların yanında olduğunu ve buna müsade etmeyeceğini çok iyi biliyoruz. İşte bu sebeple sadece üniversite içinde değil yaşamın her alanında bu mücadeleyi veriyoruz.

Gezi parkı eylemleriyle başlayan halk isyanında özgürlük uğruna yaşamlarını yitiren kardeşlerimizin haklarını aramak, sorumlularından hesap sormak için, artık 17 Aralık olayları diye bilinen rüşvet ve paraları “sıfırlama” operasyonuyla yıllardır halkın parasını ceplerine indirenlerden hesap sormak için, Soma’da yıllardır maden işçilerinin kötü koşullarda çalıştıklarını bile bile hiçbir şey yapmayıp geçtiğimiz Mayıs ayında 300’den fazla işçi adeta bir iş cinayetinde öldürülmesinin sorumluluğunu taşıyan taşeron şirketten ve şirketi kollayan hükümetten hesap sormanın zamanı geldi de geçiyor!

Bu yaşanan olayların her birinin baş aktörü AKP hükümetidir arkadaşlar! “Polise vur emrini ben verdim” diyen de 17 Aralık’ta artık iyice ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet skandalının baş aktörü de geçtiğimiz seneler boyunca hükümetin başbakanlığını yapmış olan ve şimdilerde ise Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğandır! Ancak şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir ki aynı Erdoğan Soma’ya gittiğinde öfkeli işçiler tarafından bir markette kıstırılmış, arabası tekmelenmiştir. Bunu asla aklımızdan çıkarmamak gerekir. Karşımızdakilerin gücü biz birleştiğimizde bir hiçtir! Hele bir de Soma işçisi gibi mücadeleye atılmış işçilerle birleşirsek yer yerinde oynar!

Biz Nazım dediği gibi gündüzleri sömürülmeyen geceleri aç yatılmayan bir dünya isteyenleriz! Gel yanımıza, katıl safımıza! Safın işçinin yanı olsun! Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamak için gel!”