Memleket ve gençlik

Ülkede her saat gündem değişiyor, kriz kapımıza dayandı derken savaştan bir haber veriyorlar. Gençlik memleketteki vaziyetten ve gidişattan memnun değil, kaygılı. Çünkü memleket sorunları kendisini de derinden etkiliyor. Örneğin savaş... TSK, Türk patronlarının Ortadoğu’daki çıkarları adına, Rojava’nın iki yakası birleşmesin diye Suriye’ye girdi. Fırat Kalkanı’nda ölen asker sayısı bu satırlar yazılırken 18’e ulaştı. Savaşta ölen askerlere baktığımızda birçoğu gencecik yaşta, yoksul emekçi çocukları. Bugün bu sayı 18, fakat görünüyor ki kapitalizm bizi çok büyük savaşlara doğru götürüyor. İşte o zaman bombalanan şehirlerde, delik deşik olmuş cephelerde 18 son derecede küçük bir sayı haline gelecek.

Ekonomi de iyiye gitmiyor. Kriz kapıda. Ülkede genç işsizlik oranı resmi rakamlara göre en az %20 yani her 5 gençten 1’i işsiz! Hatta 4 işsizden 1’inin üniversiteli olduğu ülkede, üniversite bitirmek de işsiz kalmayı engellemiyor. Gençler iş bulabilse bile en kötü koşullarda, güvencesiz şekilde çalışmaya mahkûm bırakılıyor. Emekçi ailelerin cebinde para yok; çocukları eğitimden, giyimden, doğru düzgün beslenmeden mahrum kalıyor.

Politik arena da hiç farklı değil. İktidarı sarsıntılar yaşayan Erdoğan ve AKP OHAL’i emekçi halka saldırı için kullanıyor. KHK üstüne KHK çıkıyor, solcu akademisyenler, kamu emekçileri işlerinden atılıyor. HDP eşbaşkanları, milletvekilleri cezaevine giriyor, Kürt belediyelerine kayyım atanıyor. Halk sokağa çıkıp söz söylese anında polis saldırısına maruz kalıyor. Birbiri üzerine gazeteler, televizyonlar, dernekler kapatılıyor. Böyle giderse gençlik, Erdoğan ve AKP yanlısı olanlardan başka okuyacak gazete, izleyecek televizyon bulamayacak. Erdoğan ve AKP adım adım istibdad rejimi kurmaya çalışıyor. İstibdad muhalif sesleri susturmak, işçi sınıfının birliğini dağıtmak, kadınları eve hapsetmek, Kürtleri sindirmek istiyor. Üniversiteler polis karakoluna dönüştürüldü. Rektörlükler muhalif etkinlikleri, afiş asmayı, masa açmayı yasaklıyor. İstibdad gençliğin elini kolunu bağlamak, sesini boğmak istiyor.

Memlekette iyi şeyler olmuyor mu peki? Oluyor. Kadınlar sokakları doldurup taşırıyor, istismar yasasını çöpe gönderiyor. Üniversitelerde akademisyenlerin, öğrencilerin, işçilerin sesi bir olup çok daha gür çıkıyor. Metal fabrikalarında işçiler mücadeleyi tekrardan yükseltiyor, ardı ardına eylemler düzenliyor. Bu iyi şeyleri çoğaltmalı ve büyütmeliyiz!

Gençlik ne yapmalı?

Liberalizmin pompaladığı bireycilik gençliği çürütüyor. Kariyer planları değil toplumu yozlaşmadan, halkları emperyalizmden ve sömürgecilikten, emekçileri sömürüden kurtarmanın planlarını yapmalıyız. Her koyun kendi bacağından asılmıyor. Bizim, ailemizin, işçi sınıfının ve tüm dünya halklarının geleceğinden ayrı bir geleceğimiz yok. Krizler milyonlarca işçiyi işsiz bırakırken, emperyalist savaşlar milyonlarca emekçiyi cephelerde, şehirlerde yok ederken biz tüm bu yaşananların dışında değiliz. Ortadoğu’da yaşadığımızı düşünürsek hepsinin tam göbeğindeyiz. Bu yüzden ekonomiyle, politikayla, savaşla ilgilenmek zorundayız. Kötü gidişata karşı işçilerden, emekçilerden, ezilenlerden yana tavır koymak ve geleceği değiştirmek gençliğin de görevidir. Elimizden geleni yapmalıyız, daha fazla örgütlenmeli ve mücadeleyi yükseltmeliyiz!

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Aralık 2016 tarihli 86. sayısında yayınlanmıştır.