Liselilerden mektuplar

Bahçede oynayan çocuk sayısı azalıyor ve soru bankası sayısı artıyor

Merhaba, ben geleceğini birkaç saatlik sınavla belirlemek durumunda bırakılanlardan biriyim ve bu yazıyı size bu sınava girip çıkınca hayatınızda tek başınıza kalmadığınızı hatırlatmak için yazıyorum. Bize hissettirilmeye çalışılanın aksine bizler rakip değil bu bozuk sistemin içinden birlikte çıkmaya çalışan insanlarız. Öncelikle bunun farkında olmalıyız. Bu bozuk sistem nedir diye soracak olursak insanların en azından bir senesini stresli geçirmesine, kötü kabuslar görmesine, derslerden ve netlerden başka birşey düşünememesine, hatta yeri geldiğinde bir insanın en doğal hakkı olan tuvalete gitme hakkını dahi sınav esnasında kullanamamasına neden olan bir bozukluk silsilesi diyebiliriz sanırım. Ve ülkece bu konuda kabul edilmiş bir çaresizlik içinde olmalıyız ki adı sürekli değişse de sınav gerçeği değişmiyor hatta etki alanı giderek büyüyor. Bahçede oynayan çocuk sayısı azalıyor ve soru bankası sayısı artıyor.  Sınav sonuçları yüzünden üzülüyoruz, ağlıyoruz. Sonuçlardan mutlu olsak bile göremiyoruz ne yapılmaya çalışıldığını. Aslında durum ortada, çok fazla şey düşünmeyen, sorgulamayan haftaiçleri yetmezmiş gibi haftasonları da toplu, kapalı bir mekana biriktirilen beyinler çıkıyor ortaya. Bizler eğer bunu fark edebilirsek bir şeylerin önüne geçebiliriz. Yapacaklarımızın arasına bizden sonrakilere bunları yaşatmamayı, herkesi ilgi alanına yönlendirebilmeyi eklersek belki bir şeyler değiştirebiliriz. Sınavları yok mu etmeli yoksa yokmuş gibi mi davranmalıyız bilmiyorum ama oyun oynayabileceğimiz bahçeler, kendimizi ifade edebileceğimiz sokaklar için öncelikle birbirimizin varlığını hissedip bir araya gelmemiz gerektiğini biliyorum.

YGS’ye giren bir liseli

Gezi direnişiyle beraber anladık ki yalnız olmak zorunda değiliz

Gezi direnişi sonrasında hızla politikleşen liseliler olarak kendimizi ifade edebileceğimiz, sesimizi duyurabileceğimiz bir yere ihtiyaç duyuyorduk. Farklı yerlerde aynı durumda olan yaşıtlarımızla gündem ve politika hakkında konuşabileceğimiz bir ortam yaratmak istedik.

Gezi’den beri halkın yarattığı yeni siyaset alanı forumlardı, biz de bu yüzden bu fikrimizi Abbasağa Forumu’yla konuştuk. Sonrasında bir afiş hazırladık ve Abbasağa Forumu’nun yardımıyla ilk forumun çağrısını yaptık. Sürekli bir şey planlamamıştık ama gelenlerin de öyle bir talebi olursa devamlılığı olmasını istiyorduk. İlk aldığımız kararlardan biri her hafta toplanmak oldu! Her hafta pazartesi parkta buluştuk ve meslek liselerindeki sorunları, Ali İsmail'in, Ethem'in davasını, işçi direnişlerini, gündemi ve sorunlarımızı konuştuk. Berkin için, ODTÜ için yürüdük, basın açıklamaları yaptık. Beraber kararlar aldık, tartıştık, eylemler örgütledik ve bütün bunları yapmaya devam ediyoruz. Havaların soğumasıyla parktan kapalı alana geçtik ama yakın zamanda yeniden Abbasağa’ya geçeceğiz.

Biz daha önce kendimizi okulumuzda, evimizde, dışarıda yalnız hissediyorduk. Gezi direnişiyle beraber anladık ki yalnız olmak zorunda değiliz, özellikle de biz örgütsüz olduğumuz için liselilerin böyle birleşeceği bir alanın eksikliğini çok hissediyorduk. Abbasağa Liseli Forumu bizim için henüz politik çizgimize tam karar verememişken, fikirlerimiz yeni yeni gelişirken sesimizi çıkartabileceğimiz bir yer oldu. Gelip sesimizi yükseltmek isteyenler foruma katılabilirler, bizi Abbasağa Liseli Forumu facebook sayfası ve @liseliforumu twitter hesabı aracılığıyla takip edebilir.

Abbasağa Liseli Forumu’ndan bir liseli

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2014 tarihli 54. sayısında yayınlanmıştır.