Bu toprakların anti-emperyalist geleneği: 68 kuşağının emperyalizme karşı mücadelesi

“Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,
Dalga dalga aydınlık oldular,
Yürüdüler karanlığın üstüne.
Meydanları zapt ettiler yine.”
Nazım Hikmet

68 kuşağının ODTÜ’de yaktığı yalnızca Kommer’in arabası değildi. Yanan aynı zamanda gençliğin bilincinde uzun yıllar yer tutacak anti-emperyalizm meşalesiydi. O yıllarda gençlik emperyalizme karşı mücadele bayrağını defalarca yükseltti. Bizim tarihimiz o bayrağı taşıyanlarla, Denizlerle, Mahirlerle, İbrahimlerle doludur. Şimdi emperyalizme karşı mücadeleyi büyütmek bizlerin görevidir. Bugün Devrimci İşçi Partisi, darbeye, emperyalizme, NATO’ya ve sermayenin sözde milli mutabakatına karşı anti-emperyalizm meşalesini bir kez daha yakmış, 68 kuşağının yükselttiği bayrağı devralmıştır. Türkiye’de, Ortadoğu’da ve dünyada emperyalizm mutlak bir yenilgiye uğrayana kadar o bayrak elimizden düşmeyecektir!

1960 yılında Beyazıt Meydanı’ndaki protestolar sırasında polis tarafından katledilen öğrenci Turan Emeksiz anısına, işçi sınıfının şairi Nazım Hikmet’in yazdığı şiirde yer alıyor yukarıdaki dizeler. O yıllarda fitili ateşlenen öğrenci hareketi, 1965 yılında ciddi bir ivme kazanıyordu. TİP oyların yüzde üçünü alarak parlamentoya giriyor ve toplumda sosyalist fikirler geniş yankı buluyor, sosyalizm fikri öğrenci hareketini de adım adım fethediyordu.

Ardından 1968 geldi. Fransa’da 1968 yılının Mayıs’ında “Bütün iktidar hayal gücüne!” diyerek barikatlarda, üniversite işgallerinde düzene karşı ayağa kalkan gençlikle geldi. Onlarla beraber ayağa kalkan Fransa işçi sınıfıyla, sermayeye karşı isyanla geldi. Sadece Fransa’da, tüm dünya, uzun zamandır görülmemiş güçte ve kitlesellikte öğrenci isyanlarına, işçi mücadelelerine şahit oluyordu. 1968, düzeni ve dünyayı değiştirebileceğine inanan kitlelerle geldi. Bunun etkisi Türkiye’de sınıf mücadelesini de, öğrenci hareketini de giderek alevlendirdi. Eğitimde reform talebiyle yapılan üniversite işgalleri, kitlesel mitingler, güçlü grevler, fabrika işgalleri… Meydanlar zapt ediliyordu yine, öğrenciler ve işçiler tarafından.

1968’in öğrenci hareketinin, bugünlerde solun bir kısmının yalnızca o dönemi anarken hatırladığı bir yanı daha vardı; emperyalizme karşı verilen kararlı, uzlaşmaz, militanca mücadele. 1960’lı yıllarda dünyanın dört bir yanında, emperyalizmin pençesi altında ezilen halklar kahramanca direniyordu. Vietnam, Küba, sömürgeleştirilmiş Afrika ülkeleri emperyalizme başkaldırıyordu. Filistinliler topraklarını işgal eden Siyonist İsrail devletine karşı gerilla mücadelesine girişiyordu. 1968’in başında Vietnamlı direnişçilerin Tet Taarruzu’nun ardından Amerikan emperyalizminin yenilmez görüntüsü büyük bir darbe almış ve başka ülkelerdeki emperyalizm karşıtlarına umut olmuştu.

“6. Filo defol”

Türkiye’de de öğrenciler, CIA karşıtı afişler asmaktan NATO karşıtı kampanyalar örgütlemeye anti-emperyalist refleksler gösteriyorlardı. 1967 yılında Amerikan donanmasına ait 6. Filo Türkiye’ye geldi ve geldikleri gün Dolmabahçe’de büyük bir mitingle karşılandı. Miting süresince tek bir Amerikan askeri dahi karaya adım atamadı. Fikir Kulüpleri Federasyonu'ndan (FKF) öğrenciler 6. Filo demir alana ve ülkeyi terk edene kadar açlık grevi yaptılar. Bu dönemde öğrenci hareketinin çaktığı kıvılcımlar, 1968 yılının Temmuz ayında, 6. Filo’nun tekrar Türkiye’yi “ziyaret” etmesiyle, durdurulamayacak bir yangına dönüştü. Üniversitelerde boykotların ve işgallerin sürdüğü, sokak çatışmalarının sıklaştığı bir dönemde yapılan bu ziyaretin ilk beş saatinde protestolar başladı. 17 Temmuz 1968’de, 6. Filo karşıtı eylemlere katılan ve bu eylemleri örgütleyen öğrencilerin yoğun olarak kaldığı İstanbul Teknik Üniversitesi’nin yurdu polis tarafından basıldı. Çıkan çatışmalarda üç öğrenci yaralandı, bu öğrencilerden biri polis tarafından yurt penceresinden atılan ve komaya giren Vedat Demircioğlu’ydu.

Baskının ardından, 18 Temmuz’da yurdun önünde toplanan öfkeli kitle önce Taksim Meydanı’na yürüdü, oradan da bir sel gibi 6. Filo’nun demir attığı Dolmabahçe’ye aktı. O gün “Yankee go home!” (Yanki evine dön!) sloganlarıyla yürüyen kalabalığın iradesi polisten çok daha güçlüydü, kitle polis tarafından durdurulamadı ve Amerikan askerleri kaçacak fırsat bulamadan denize döküldü. Ertesi gün protestolar Ankara’ya da sıçradı. 6. Filo ziyaret programını tamamlamadan İstanbul’dan ayrılmak zorunda kaldı.

24 Temmuz’da, 68 kuşağının devrimci öğrencilerinin anti-emperyalist mücadelesi ilk şehidini verdi. İTÜ yurduna yapılan polis baskını sırasında yaralanan Vedat Demircioğlu hayatını kaybetti. Haberin ardından İstanbul Valiliğine yürüyen öğrenciler ve polis arasında çatışmalar Cağaloğlu’ndan, Beyazıt ve Sirkeci’ye yayıldı ve saatler boyunca sürdü. Ertesi gün, arkadaşlarının cenazesini alamayan öğrenciler sembolik bir tabutla yürüyüşe geçtiler. Cenaze yürüyüşü boyunca katil emperyalizme ve onun işbirlikçilerine karşı öfke hâkimdi. Yürüyüşe saldıran polis öğrencileri dağıtmakta güçlük çekiyordu, çatışmalar saatlerce sürdü. Vedat Demircioğlu’nun ölümü öğrenci hareketini daha da militanlaştırmıştı.

ODTÜ öğrencilerinden Vietnam Kasabı Kommer'e ders

1968’in sonbaharında okulların açılmasıyla beraber boykot ve işgaller yeniden başladı. Dolmabahçe’de 6. Filo’nun denize dökülmesiyle eşdeğer etki yaratan bir başka eylem, Ankara’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde gerçekleşti. Kasım ayında ABD’nin Türkiye büyükelçisi olarak Türkiye’ye gelen Robert Kommer, büyük protestolarla karşılandı. Kommer’in Vietnam savaşı sırasında özel harp görevlisi olarak Vietnam halkına karşı büyük suçlar işlemiş olması ve aynı zamanda bir CIA görevlisi olması öğrencilerde devasa bir tepki yarattı. 1 Ocak 1969’da, kendisine yönelik tepkilerin çığ gibi büyüdüğü bir dönemde, Kommer’in ODTÜ ziyareti yıllarca ne emperyalistlerin ne kendisinin unutamayacağı bir ziyaretti. Kurşun geçirmez camlarla kaplı, güvenlikli makam aracı ile üniversiteye gelen Kommer, muhtemelen taksi ile döndü. Çünkü arabası, o dönemin tabiriyle “Vietnam Kasabı” Kommer’in üniversiteyi ziyaret ettiğinin haberini alan öğrenciler tarafından ters çevrilerek yakılmıştı.

Bizce, 68 kuşağının ODTÜ’de yaktığı yalnızca Kommer’in arabası değildi. Yanan aynı zamanda gençliğin bilincinde uzun yıllar yer tutacak anti-emperyalizm meşalesiydi. Bu eylemlerden sonra gençlik emperyalizme karşı mücadele bayrağını defalarca yükseltti, limanları İstanbul’da, İzmir’de 6. Filo’ya dar etti. 16 Şubat 1969’da Beyazıt Meydanı'nda 6. Filo’yu bir kez daha İstanbul’dan kovmak için meydanları dolduran birçok örgütten ve okuldan öğrenci, faşistlerin saldırısıyla karşılaştı. Tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen bu olayda, iki öğrenci öldü, 200'ün üzerinde öğrenci yaralandı. Ne Kanlı Pazar'ın ardından, ne de öğrenciler çeşitli anti-emperyalist eylemlerde defalarca polisle veya faşist çetelerle karşı karşıya geldikten sonra yükselttikleri bayrak yere düştü.

Bayrağı devraldık

Bizim tarihimiz o bayrağı taşıyanlarla, Denizlerle, Mahirlerle, İbrahimlerle doludur. Onlar bu toprakları defalarca emperyalizme dar etmişlerdir. Şimdi emperyalizme karşı mücadeleyi büyütmek bizlerin görevidir. Gençlik, Nazım’ın dizelerindeki gibi, dalga dalga aydınlık olmalı ve yürümelidir emperyalizmin üstüne! Sermayenin her biri gerici, baskıcı ve emperyalizm yanlısı alternatiflerine karşı anti-emperyalist sınıf mücadelesi tek çıkar yoldur. Bugün Devrimci İşçi Partisi, darbeye, emperyalizme, NATO’ya ve sermayenin sözde milli mutabakatına karşı anti-emperyalizm meşalesini bir kez daha yakmış, 68 kuşağının yükselttiği bayrağı devralmıştır. Türkiye’de, Ortadoğu’da ve dünyada emperyalizm mutlak bir yenilgiye uğrayana kadar o bayrak elimizden düşmeyecektir!

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Eylül 2016 tarihli 83. sayısında yayınlanmıştır.