Başyazı: Öksüzler ve yetimler diyarı olmayalım!

Karaman Ermenek’te madeni su bastı, 18 işçi öldü, 16’sının çocuğu vardı, o çocuklar yetim kaldı. Isparta Yalvaç’ta minibüsün freni patladı, 18 işçi öldü, 16’sı kadındı, o kadınların çocukları öksüz kaldı. Ondan önce Soma’da ve Torunlar inşaatında ne çok çocuk yetim kalmıştı. İnşaatlarda, tersanelerde, madenlerde erkek işçiler ölüyor. Tekstilde, mevsimlik işte, hizmetçilikte kadın işçiler. Türkiye işçi sınıfının, bizim sınıfımızın yeni kuşakları öksüz ve yetim yetişiyor!

Patronlar gözü aç biçimde kâr peşinde koştuğu için işçileri ölümüne çalıştırıyorlar. İş kazaları diye anılan cinayetlerin, kitlesel katliamların nedeni bu. Devlet ise iş cinayeti olana kadar kollarını kavuşturuyor ve bakıyor. Cinayet işlendikten sonra kalkıyor gidiyor, bozuk suratlarla halkın karşısına çıkıyor, timsah gözyaşları döküyor, tabutları hazırlıyor, işçileri gömüyor, dönüyor. Devlet cenaze levazımatçısı mıdır?

Demek ki, biz işçilerin kurtuluşu için kendi mücadelemizden başka hiçbir çare yok. Sendikalaşacağız, taşeronlaşmayı engelleyeceğiz, işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamaları konusunda gözümüz açık olacak, adım adım işyerinde işçi denetimi kurmaya yöneleceğiz. Sonra işkolunda, havzada, bölgede, ülkede birleşeceğiz. Yasaları değiştirmek için mücadele edeceğiz. Suçluların cezalandırılması için mücadele edeceğiz. Özel sektörün kâr hırsından korunmak için kamulaştırma talep edeceğiz. Bütün bunlar için siyasi iktidarı ele geçirmek gerekir. Demek ki, siyaset masasına yumruğumuzu vuracağız, patron partilerinin karşısına dikileceğiz, kendi partimizde örgütleneceğiz.

Bazı işçi kardeşlerimiz, “ama işimizi kaybederiz” diye tereddüt ediyor. Ama bakın, mücadele etmeyince hayatımızı kaybediyoruz! Bazı işçi kardeşlerimiz “benim çoluğum çocuğum var, başımı belaya sokamam” diyor. Ama bakın, başımız ağrımasın derken çocuğumuz öksüz ve yetim kalıyor!

İşçiler, şunu iyi bellemeliyiz: İşçilerin kurtuluşu yalnızca kendi eserleri olabilir. İşçiye “ayak takımı” diyenleri, sömürülmeleri derinleşsin diye hükümet edenleri, seri katil gibi çalışıp işçiyi öldürenleri başımızdan def etmeden, bugün zenginler, beyler, patronlar takımının elinde olan siyasi iktidarı sınıf olarak kazanmadan kurtuluşumuzu sağlayamayız. Öyleyse, iş arkadaşımıza dönelim ve yüksek sesle haykıralım: Susma, sustukça sıra sana gelecek!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2014 tarihli 61. Sayısında yayınlanmıştır.