Ekonomik kriz: Sermaye hazırlanıyor, ya sendikalar?

Kriz Türkiye’yi de vurduğunda, işten çıkartmalar hızla artmaya başlayacak. Kitlesel olarak işten çıkartmalar sırasında kıdem tazminatı sermayeye büyük yük oluşturacağı için hükümet şimdiden kıdem tazminatını devreden çıkartmaya hazırlanıyor. Sınıf mücadelesinin önemini kavramış öncü işçiler kriz felaketi henüz gelmeden sendikalarında bu sorunları gündeme getirmezlerse, Türkiye işçi sınıfı krize bütünüyle hazırlıksız yakalanacak. Başlanacak yer belli: kıdem tazminatı üzerine mücadele şu anda krizin yaratacağı sınıf mücadeleleri açısından stratejik bir önem taşıyor.

Temmuz ayının sarsıcı gelişmelerinden sonra Ağustos ayında ekonomik kriz geçici olarak duraladı. Bu kimseyi aldatmamalı. Sorunlar birikiyor. Gerek ABD’de, gerek Avrupa Birliği’nde (AB) ekonomik büyüme hızla sıfıra doğru geriliyor. Japonya zaten sıfırı tüketmiş durumda. Türkiye’den sonra Brezilya da ekonomik büyümede yavaşlama kaygısıyla faizleri düşürdü. Çin ve Hindistan ekonomileri aşırı kızışma işaretleri veriyor, yani enflasyon hızlanırken büyümenin soluğu daralıyor.

Büyüme ve üretim alanındaki bu gelişmelerin yanı sıra, finans ve devlet maliyesi alanlarında da riskler birikiyor. ABD’de Temmuz başında kamu borçlanma sınırı son dakikada yükseltilirken Obama’nın Demokratlarıyla Kongre’yi kontrol eden Cumhuriyetçiler arasındaki anlaşmazlıklar ertelenmişti. Ertelenmenin aşma anlamına gelmediği kısa süre içinde ortaya çıktı. İki parti yine birbirlerine girmiş bulunuyor. AB’de kriz Fransa’yı bile yoklamaya başladı. Ağustos başında Fransız bankaları borsada serbest düşüşe geçti. Kredi derecelendirme kuruluşları bu ülkenin notunu da gözden geçirmeye başladılar. Ama elbette en önemlisi, ağır borç yükü dolayısıyla devlet tahvilleri üzerinde ağır spekülasyon yapılan ülkeler (Yunanistan dışında İrlanda, Portekiz, İspanya ve İtalya) arasında piyangonun yakında kime vuracağını görmek için bütün Avrupa nefesini tutmuş bekliyor.

Türkiye’de uyanma başlıyor

Dünyada bütün bunlar olurken, Türkiye’de hükümet ve burjuvazinin örgütleri daha yeni uyanmaya başladılar. Tayyip Erdoğan’ın “teğet bile geçmeyecek” edebiyatı kısa süre içinde yerini “telaşlanmayalım, ama tedbirli olalım” söylemine bıraktı. Özellikle ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı Ali Babacan, biraz da ileride rezil olmamak için, hemen hemen her hafta sermayedarlara uyarıda bulunuyor.

2010’un ilk altı ayında 28 milyar dolar olan dış ticaret açığı 2011’in ilk altı ayında neredeyse iki katına çıkarak 54 milyar dolar oldu. Bunun anlamı, Yılmaz Tan yoldaşımızın köşesinde okuyacağınız gibi, AKP hükümetinin telaşla dış kaynak aramaya yönelmesi. Sorun elbette sadece kamu maliyesinde değil, özel sektörü de ilgilendiriyor. Türk lirasının daha şimdiden değer kaybetmeye başlaması, son yıllarda döviz cinsinden  borçlanmış olan şirketlerin bilançolarını bozmaya başladı bile. Ama bunlar daha hiçbir şey değil. Sadece uyarıcı ilk işaretler.

Ya sendikalar?

Burjuvazinin cephesinde geç de olsa uyanış başlıyor hiç olmazsa. Ama sendikalarda bu konuları tartışan yok gibi. Sendikaların başına çöreklenmiş olan bürokrasi, bu sıralarda kendi geleceği ile meşgul olduğu için işçi sınıfının yakında yaşayacağı sorunlar karşısında neler yapması gerektiğini düşünmeye fırsat bile bulamıyor. Bir yandan, yılsonunda Türk-İş ve DİSK’in kongreleri geliyor. Konfederasyon yönetimlerinin kimin elinde kalacağı bürokrasiyi tepeden tırnağa ilgilendiriyor. Öte yandan, hükümet sendikaları gerçek üye sayısını açıklayarak işkolu barajının altında bırakmakla, yani yetkisiz kılmakla tehdit ettiği için bürokratların etekleri tutuşmuş durumda.

Oysa, kriz Türkiye’yi de vurduğunda, işten çıkartmalar hızla artmaya başlayacak. Kitlesel olarak işten çıkartmalar sırasında kıdem tazminatı sermayeye büyük yük oluşturacağı için hükümet şimdiden kıdem tazminatını devreden çıkartmaya hazırlanıyor. Yani sermayenin ve hükümetin krize hazırlığı ile sendikanın hazırlıksızlığı tam da birbirini tamamlıyor!

Sınıf mücadelesinin önemini kavramış öncü işçiler kriz felaketi henüz gelmeden sendikalarında bu sorunları gündeme getirmezlerse, Türkiye işçi sınıfı krize bütünüyle hazırlıksız yakalanacak. Başlanacak yer belli: kıdem tazminatı üzerine mücadele şu anda krizin yaratacağı sınıf mücadeleleri açısından stratejik bir önem taşıyor.