AKP’nin ekonomideki “algı operasyonu” ve gerçekler

Türkiye ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde yüzde 5,1 büyüdüğü açıklandı. Televizyonda, gazetede ya da internette “büyüme rakamları yüzleri güldürdü” başlıklı haberleri gören vatandaşın ise haliyle aklı karıştı. Çizilen pembe tablo ile yaşamın gerçekleri örtüşmüyor çünkü.

AKP iktidarı döneminde moda olmuş bir söz var: Algı operasyonu! AKP iktidarının ve yandaşlarının kabahatlerini, yolsuzluklarını, beceriksizliklerini, haksızlık ve hukuksuzlukları konu eden her haber ve yorum işte bu sözle damgalanıyor. Bu uyduruk kavram eğer kullanılacaksa en uygun düşeceği yer AKP’nin ekonomik rakamları çarpıtmasıdır.

Büyüme yok küçülme var!

Ekonomik büyüme için verilen yüzde 5,1 rakamı cari fiyatlar üzerinden ve Türk Lirası cinsinden. Yani ne enflasyon ne de dövizdeki artış hesaba katılmamış. Dolar cinsinden hesaplandığında ise milli gelir artmak bir yana 2016 ilk yarısında 409 milyar dolar olan milli gelir, 2017 ilk yarısında 380 milyar dolara düşmüş durumda. Yani gerçek rakam yüzde 6,9 küçülme! Kişi başına milli gelir rakamları da çarpıtılıyor. Çünkü Türkiye’de 3 milyon Suriyeli var. Bunlar için devletin yaptığı harcamalar, Suriyelilerin tekstilde, inşaatta karın tokluğuna ürettiği değerler milli gelire ekleniyor ama kişi başına düşen gelir hesabında 3 milyon Suriyeli hesap edilmiyor. Böylece rakam 397 dolar şişirilmiş oluyor.

Bu nasıl büyüme ki işsizlik artıyor

En büyük yalan ise AKP iktidarının istihdam seferberliği ve yatırım teşviklerinin büyümeyi arttırması. Oysa artan tek bir şey var, o da patronların kârı! Ekonominin yüzde 5,1 büyüdüğü söyleniyor. Normalde bunun işsizliği azaltması lazım. Halbuki tam tersi. İşsizlik çift haneleri geçmiş durumda. TÜİK’in resmi rakamı yüzde 10,5! Resmi dedik çünkü bu işsizlik oranı, iş aramaktan ümidini kesmiş 586 bin, çalışmaya hazır olan ama iş aramayan 1 milyon 649 bin kişi ile senenin büyük kısmında işsiz olan 430 bin geçici ve mevsimlik işçiyi kapsamıyor. Eğer bunlar da eklenirse işsizlik oranı 6 milyon kişiyi buluyor, oran yüzde 15,8'e çıkıyor. Sanayide ise yüzde 3,8’lik üretim artışına karşı istihdamda sadece yüzde 0,5 artış var. Yani üretim artışı yeni işçi alarak değil mevcut işçiler daha fazla çalıştırılarak gerçekleştiriliyor. Yani esas artan sömürü! En önemlisi de hükümetin 2018 için de işsizlik rakamını yüzde 10,2 olarak tahmin ediyor olması. Yani yine tüm yük işsize ve işsizlik korkusu altında kölece sömürüye maruz bırakılacak işçiye yükleniyor.

İstihdam seferberliğinin iç yüzü

16 Nisan’dan önce istihdam seferberliği adı altında yapılan referandum yatırımının da iç yüzü rakamlarla ortaya çıkmış durumda. DİSK’in SGK verilerine dayanarak yayınladığı rakamlara göre Ocak ayında 710 bin olan çırak, stajyer ve kursiyer sayısı Mayıs ayında 1 milyon 648 bine çıkmış. Tercüme edecek olursak 1 milyon kişi turizmde ve sanayide, İşkur tarafından ücretleri ödenmek üzere, patronlara ucuz iş gücü olarak sunulmuştur. Kağıt üstünde kursiyer olarak gösterilen bu işçilerden her biri için devlet patronlara 773 lirayı bulan destek verdi.  Sigorta primleri işsizlik fonundan karşılandı. Yani işçilerin alın terinden kesintilerle oluşturulan fonlar ve hazine kaynakları patronlara peşkeş çekildi. Sezon bittiğinde ise bu işçiler tekrar yedek işsizler ordusuna geri dönmüş durumda.

Enflasyon bel bükmeye devam ediyor

Yüzde 10,6 olarak açıklanan resmi rakamlar yine işçinin ve emekçinin gerçeğini yansıtmıyor. Ancak resmi rakamlar bile durumun vahametini göstermeye yetiyor. Halkın doğrudan yaşamını ilgilendiren kalemlerde fiyatlar, sağlık (yüzde 11,66), eğitim (yüzde 10,30), gıda ve alkolsüz içecekler (yüzde 11,97) ve ulaştırma (yüzde 17,38) Türkiye ortalamasının üstünde artmış durumda. Ayrıca motorinde Eylül ayı başında yapılan 6 kuruşluk zamma daha ay bitmeden 13 kuruş daha zam yapıldı. Akaryakıta gelen zammın iğneden ipliğe pahalılaşmak anlamına geldiği ise herkesin malumu.

Mızrak çuvala sığmıyor

AKP ekonomik felaketi gizlemeye çalışıyor ama durum ortada. Mızrak çuvala sığmıyor. Patronlara teşviklerle ekonominin canlanması işçinin öldüresiye sömürülmesi ve işsizlikle terbiye edilmesine neden oluyor. Bu gidişata tek bir çözüm var. O da işçi ve emekçilerin örgütlenmesi ve faturayı bu felaket tablosunu yaratan sermayeye ve iktidarına ödetmesidir.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2017 tarihli 97. sayısında yayınlanmıştır.