2015 ekonomik küçülme yılı mı olacak?

Kapitalist dünya ekonomisi de, Türkiye ekonomisi de 2014’ü zar zor çıkarttı. Ama 2015 şimdiden korkutuyor. Rusya 2015’te derin bir daralmayı garanti altına almış durumda! Kendi merkez bankası 2015 için yüzde 4,5 küçülme öngörüyor! 

Yunanistan, son aylarda iki kez sinyal verdi. Devlet tahvillerinin faizi yüzde 8-9’larda dolaştı, borsası bir günde yüzde 13 değer yitirdi. 12 milyonluk komşumuz aslında 500 milyonluk AB ekonomisinin öncü işaretlerini veriyor. Avro bölgesi, AB’nin dinamosu Almanya dâhil resesyon (küçülme) ile boğuşuyor. “Deflasyon” olarak anılan çok düşük enflasyon, Avrupa ekonomisinin içinden çıkılması zor bir kronik küçülme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunun bir göstergesi olarak görülüyor. Dünyanın üçüncü büyük ekonomisi Japonya bir süredir başlatmış olduğu iddialı genişlemeci politikaya rağmen 2014’ün ikinci üç aylık döneminde yüzde 7,1, üçüncü döneminde ise yüzde 1,5 daralma yaşadı. Latin Amerika’nın devi Brezilya resesyonda. Dünya ekonomisinin yeni devi Çin ise iki haneli büyümeden koptu, yüzde 7 dolaylarında dolaşıyor. Daha önemlisi, Çin gayrimenkul piyasası değer yitirmeye başladı. Bir tek ABD nispeten düzgün bir gelişme gösteriyor. Büyüme eskisinden iyi, işsizlik azalıyor.

Ama dünya ekonomisinde her taşın altından sorun çıkıyor. Petrol fiyatlarının yarı yarıya düşmesi yatırımların arttırılmasını sağlar diye bir umut ışığı olacakken, Rusya’dan Venezüella’ya ve Nijerya’ya kadar esas kamu geliri ve döviz kaynağı petrol ve doğal gaz olan ülkelerin iflası olasılığını gündeme getirdi. Dahası, ABD kaya petrolü ile tam yeniden bol miktarda petrol üretmeye başlamışken, bu işe girmiş birçok şirketin düşük fiyat dolayısıyla iflası bekleniyor.

2008’de büyük finansal çöküş yaşanalı beri merkez bankalarının sıfır faiz ve karşılıksız para basma politikası dünya ekonomisini az çok ayakta tuttu. Ama şimdi yeniden bir dipsiz kuyuya düşme başlarsa, artık gidilecek yer de kalmadı. 2008’de faiz oranı yüzde 5 civarındaydı. Yüzde sıfıra düşürdüğünüzde bir manevra alanı sağlayabiliyordunuz. Şimdi o alan da yok. Daha da önemlisi, kitleler altı yıllık bir kemer sıkmadan sonra nefes almak istiyor. Daha şimdiden tepkiler artmış durumda. Hem faşizmin habercisi hareketler, hem de reformist türden de olsa sosyalist partiler büyüyor. Bu ortamda bir ekonomik daralma patlayıcı madde gibi etki yapar.

Türkiye zorda

Türkiye’de de üçüncü çeyrekte büyüme yüzde 1,7’ye kadar düştü. Ayrıca işsizlik de 2008-2009 daralmasından bu yana ilk kez 3 milyonu aştı. (Bu resmi işsizlik rakamı. Umutsuzlanıp iş aramaktan vazgeçenleri de kapsayan daha gerçekçi rakam ise 5,5 milyon.) Türkiye ekonomisi son yıllarda yine dışarıdan finansal vurgun amacıyla gelen sıcak para sayesinde hızlı büyüyordu. Şimdi ise çok riskli bir ekonomi olduğu için dünyanın ilk büyük sarsıntısında yabancı sermayenin geri çekilmesi ihtimali çok güçlü. Cari açığı çok yüksek, şirketleri ve bankaları döviz cinsinden ileri derecede borçlu, kısa vadeli borcu döviz rezervlerine göre ağır. Sıcak paranın aniden çekilmesi, doları ve avroyu hızla yükseltir.

Zaten daha bu yılın başında Merkez Bankası bir gece yarısı operasyonuyla faizleri neredeyse iki katına çıkararak 2,38’i bulan doları ancak kontrol altına alabilmişti. 11 ay sonra dolar bu sefer 2,41’i dahi görmüş bulunuyor ve 2,30’un altına hiç inmiyor. Ani bir sıcak para çekilmesi, birçok şirketin döviz cinsinden borcunun Türk lirası karşılığını şişireceği için çok ciddi bir sarsıntıya, yaygın bir iflaslar dizisine ve ekonomide ciddi bir daralmaya yol açabilir. İMF en son Türkiye raporunda 2008-2009 dönemecinde yaşanan yüzde 4,8’lik küçülmeyi bile aratabilecek bir kriz olasılığından söz ediyor!

Türkiye’nin sıcak paraya bağımlılığından, cari açığından ve özel sektörünün yüksek derecede dış borçla çalışıyor olmasından başka risk faktörleri de var. Türkiye ekonomisinin yüksek derecede bağımlı olduğu AB ekonomisi 2008’de başlayan büyük depresyon ortamında dünya ekonomisinin zayıf halkası. AKP iktidarının sürdürdüğü dış politika, özellikle de Suriye politikası Türkiye’yi yüksek riskli bir ülke haline getirmiştir. Nihayet, iç politikada 2013 Mayıs’ından bu yana üst üste yaşanan gerilimler (Gezi ile başlayan halk isyanı, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonları, Kürt illerindeki Kobani (Kobanê) serhildanı vb.) sıcak paranın diken üstünde oturuyor olması anlamına geliyor.

İşçi hareketi yığınak yapmalı!

Ciddi bir ekonomik küçülmenin ne sonuçlar doğuracağını artık bütün toplum biliyor. İşten çıkartmalar süratle başlayacaktır. Kemer sıkma derhal gündeme gelecektir. Kıdem tazminatları saldırı altında kalacaktır. Özelleştirmeler ve sosyal harcamalarda kısıtlamalar tırmanacaktır. Bütün bunlar ekonomik krizin yükünün, zaten yıllardır bunalmakta olan işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına yıkılması anlamına geliyor. Öyleyse, işçi hareketi yaklaşan krize karşı yığınaklarını şimdiden yapmaya başlamalıdır!

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ocak 2015 tarihli 62. sayısında yayınlanmıştır.