Taksim işçi sınıfına kapatılamaz!

Devrimci İşçi Partisi İstanbul İl Örgütü partimizin ortaya koyduğu perspektifler dâhilinde mücadeleci ve devrimci işçilerin en geniş katılımını sağlayarak 1 Mayıs’ta Taksim’de olacaktır. Taksim’e doğru yürümek üzere 1 Mayıs sabahı saat 9:30’da Beşiktaş Barboros Bulvarı üzerinde ve Yıldız Teknik Üniversitesi karşısında toplanarak işçi kürsüsünü oluşturacak ve daha önceki 1 Mayıs’larda olduğu gibi farklı sektörlerden işçilerin, emekçilerin, gençlerin ve kadınların sesini yükseltecektir. 

İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs bayramının İstanbul’da Taksim’de kutlanması bir kez daha devlet tarafından yasaklanmak istenmektedir. Önce İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, ardından da İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun açıklamalarında Taksim 1 Mayıs Meydanı’nı işçilere kapatmanın gerekçesi olarak meydanda büyükşehir belediyesinin gerçekleştirdiği inşaat çalışmaları gösterilmektedir.

Öncelikle işçiler ve emekçiler bu sözde gerekçenin bir bahane olduğunu bilmelidirler. Taksim’deki inşaat çalışmaları 1 Mayıs kutlamaları açısından teknik bir sorun oluştursa da uygun bir düzenleme yapıldığı takdirde asla kutlamaların yapılmasına engel olmayacaktır. Mimar ve Mühendis odalarının sendikalarla birlikte yaptığı çalışmalar bunu kanıtlamaktadır.

İnşaat, Taksim 1 Mayıs Meydanı’nı işçilere kapamanın bahanesidir. Gerçek ise burjuvazinin işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışmasından duyduğu korkudur. Bu korku her zaman burjuva sınıfının ve onun hükümetlerinin yüreğinde var olmuştur. Bununla birlikte Arap devriminin deneyiminde önce Tunus’ta Kazbah, ardından Mısır’da Tahrir meydanlarının devrimin merkezleri olarak yükseldiğine tanıklık edilmiş ve bu gerçek burjuvazinin korkusunu adeta bir kâbusa dönüştürmüştür.

2012 yılının 1 Mayıs’ında Devrimci İşçi Partisi, “Taksim Tahrir olacak” şiarını pankartlarına taşıyarak alana çıkmıştır. Burjuvazi, onun hükümeti ve İstanbul’daki belediye başkanlığı ise Taksim, Tahrir olmasın diye meydanı insansızlaştırma projesine girişmiştir. Bu projenin özü Taksim 1 Mayıs Meydanı’nı bir sınıf olarak işçilere kapatmaktır. Pop konserlerinde, devlet törenlerinde, alışveriş amacıyla ya da sırf gezmek için meydan insanlara ve bu arada işçilere de açık olsa da sendikaları, siyasi partileri ve örgütleriyle bayramlarını bir sınıf olmanın bilinciyle kutlamak isteyen işçilere kapatılmak istenmektedir. Bu proje tüm kent topraklarının özelleştirilmesi, yoksul halkın şehir dışına sürülmesi ve burjuvaziye rant sağlanması ve tüm kentin burjuvazinin çıkar ve isterlerine göre yeniden düzenlenmesini öngören kentsel dönüşüm saldırısının da bir parçasıdır.

Ancak burjuvazinin kentsel dönüşüm politikasının ötesine geçen bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya olduğumuz da görülmelidir Devrimci İşçi Partisi, Türkiye’nin barışçıl bir döneme ve demokratikleşme sürecine girmekte olduğuna dair yayılan hayallere karşı ısrarla burjuvazinin sınıf saldırısının ve emperyalist gericiliğin yükseleceğini vurgulamaktadır. Bugün Kürt sorununda barış ve çözüm adı altında hem Kürt hareketinin tasfiyesi amaçlanmakta, hem Ortadoğu’da emperyalistlerle birlikte petrol ve mezhep savaşlarına soyunmak hem de liberal bir ekonomik anayasa ve başkanlık sistemiyle işçi sınıfına yönelik büyük bir sınıf saldırısının zemini hazırlanmak istenmektedir.

Ekonomik krizin arka planını oluşturacağı bu sınıf saldırısının işçi sınıfı saflarında büyük bir kalkışmayı tetiklemesi olasılıklar dâhilindedir. 1 Mayıs’ta Taksim’in yeniden yasaklanması ve işçi sınıfına bir sınıf olarak ilelebet kapatılmaya çalışılmasının altındaki temel neden burjuvaziye kâbus olan bu olasılıktır.

Taksim’in tarihsel ve sembolik anlamı, bu sınıf mücadelesinin belirlediği bu politik arka plan ortaya konmadan tayin edici bir anlam ifade etmemektedir. Ne yazık ki sendikalar da Taksim’e tarihsel ve sembolik öneminden hareketle sahip çıkmakta hatta bu tavır zaman zaman burjuvazinin sınıf saldırısına karşı hazırlık yapma görevinin de savsaklanmasına kılıf oluşturmaktadır. DİSK belki de tarihinde bir ilki gerçekleştirerek hiçbir sendikal ve siyasal politik gündemin tartışılmadığı bu arada 1 Mayıs’ın hemen öncesinde yapıldığı halde 1 Mayıs’ın da konu edilmediği bir olağanüstü kongre gerçekleştirmiştir. KESK bir yandan Genel Başkanı’nı AKP’nin oluşturduğu ve yönlendirdiği bir heyete vermenin diğer yandan aynı hükümetin dayatmalarına karşı mücadele etmenin çelişkisi içinde paralize olmuş bir durumdadır. Türk-İş ilk Taksim başvurusunu yaptığı halde başvuru dışında hiçbir 1 Mayıs hazırlığı yapmamıştır.

Bu tablo, geçtiğimiz 1 Mayıs mücadelelerinde gündeme gelen “makul kalabalık” tartışmasının yeniden karşımıza çıkabileceğini göstermektedir. Sendikaların bir kısmının alana alındığı “makul olmayan çoğunluğun” ise polis şiddetine maruz bırakıldığı deneyimler herkesin hafızasındadır. Bu noktada yeniden benzer bir dayatmanın boşa çıkarılmasının tek yolu sendikaların işçileri daha yığınsal şekilde 1 Mayıs’a katmak için maddi ve manevi olanaklarını seferber etmesidir. Oysa sendikalar bu alandaki sorumluluklarını yerine getirmek yerine başbakanlıktan randevu almayı seçmişlerdir. Bugün Taksim’i işçilere açacak ve 1 Mayıs’ın içeriğini sınıfın bağımsız talepleriyle dolduracak olan sendika başkanlarının Erdoğan’ı ikna kabiliyeti değil örgütlü işçi sınıfının öz gücüdür.  

Devrimci İşçi Partisi İstanbul İl Örgütü partimizin ortaya koyduğu bu perspektifler dâhilinde mücadeleci ve devrimci işçilerin en geniş katılımını sağlayarak 1 Mayıs’ta Taksim’de olacaktır. Taksim’e doğru yürümek üzere 1 Mayıs sabahı saat 9:30’da Beşiktaş Barboros Bulvarı üzerinde ve Yıldız Teknik Üniversitesi karşısında toplanarak işçi kürsüsünü oluşturacak ve daha önceki 1 Mayıs’larda olduğu gibi farklı sektörlerden işçilerin, emekçilerin, gençlerin ve kadınların sesini yükseltecektir. 

Taksim işçi sınıfına kapatılamaz!

İşçiler siyasete, partiye, devrime!

Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın Sosyalizm!

Haydi 1 Mayıs’a, Taksim’e 1 Mayıs Meydanı’na!

Devrimci İşçi Partisi Politbürosu