Halkın krizden çıkış programı

Aşağıdaki metin, Devrimci İşçi Partisi’nin içinden geçmekte olduğumuz krizden işçi sınıfı, emekçi halk ve ezilenler lehine bir çıkış için önerdiği programı dile getiren bir bildirinin metnidir. Bu bildiri, 11 Ocak Cumartesi günü Ankara Sıhhiye’de yapılan mitingde yaygın biçimde dağıtılmıştır.

 

Türkiye’de derin bir kriz yaşanıyor. Siyaset krizde, yargı krizde, devlet krizde, ekonomi ise adım adım krize sürükleniyor. Ertelenen kavgaların, üstü örtülen çıkar çatışmalarının su yüzüne çıkmasını sağlayan, Gezi Parkı ile başlayan halk isyanı oldu. Bu krizlerden çıkış yolunu da halk kendi çıkarlarını gözeterek bulmalı, meydanı AKP’sinden cemaatine, burnunu her işe sokan ABD’sinden fırsatçı CHP’sine, yeniden sesini yükselten askeriyesinden faşist MHP’sine bırakmamalıdır. Onlar tartışır, çatışır, hatta savaşır ama en sonunda emekçi halkı ezmek için birleşirler. O yüzden birinin ya da ötekinin peşine takılmadan kendi çözümümüzü dayatmaktan başka yol yoktur.

Hükümet de yargı da çürümüştür!

Ortaya saçılan rüşvet ve yolsuzluk dosyalarının akıbeti ne hükümetin insafına ne de yasalar dışında her türlü müdahaleden etkilenen yargıya bırakılamaz. Hükümet taraftır, sanıktır. Rüşvet ve yolsuzluğun ortaya çıkarılmasında rol üstlenen cemaat ise bunu halkın hakkını yedirmemek için değil kendi çıkarları için yapmaktadır.

Rüşvet ve yolsuzluk dosyalarındaki her türlü gizlilik kaldırılsın! Tüm bu davaları incelemek üzere sendikalar, TÜRMOB ve TMMOB başta olmak üzere meslek odaları ile baro temsilcilerinden oluşan bağımsız bir araştırma komisyonu kurulsun! 

Bu rezil yolsuzluk vakaları çok daha büyük bir problemin su yüzüne çıkmış örneğidir. Milyonlarca dolar haksız kazancın sağlandığı ihale ve imar yolsuzluklarının kaynağı kent topraklarında özel mülkiyettir, kamu kuruluşu TOKİ’nin bütün işlerini özel müteahhitleri zenginleştirmek üzere düzenlemesidir.

Rüşvetçilerin ceza alması yetmez! Yolsuzluğun bataklığı kurutulmalıdır!

Tüm kent toprakları kamulaştırılsın! Toplu konut inşaatlarının, altyapı yatırımlarının müteahhitlere peşkeş çekilmesine son!

Devletin yatırımı, kamu bütçesiyle, devletin işçisiyle, halkın denetiminde yapılsın!

Önce zarar ettir, sonra sat politikasını Özal’dan beri iyi biliyoruz. Halk Bankası’ndaki yolsuzluk onun devlet bankası olma özelliğinden değil denetlenememesinden kaynaklanıyor. Herkes bilir ki devlet bankalarının halk tarafından denetlenmesi zorsa özel bankalarınki imkansızdır.

Bankalar işçi denetiminde kamulaştırılsın! Asalak patronları değil işçiyi, köylüyü, küçük esnafı destekleyen tek devlet bankası!

Erdoğan rüşvet ve yolsuzlukların üzerini kapatmak için MGK’da ordu ile pazarlığa girişti. Adeta bir rehine pazarlığı ile sıkıştığı durumdan ordunun desteği ile çıkmak istiyor. Dün AKP’yi devirmek için faşistlerle ittifak kurmayı bile mubah gören ulusalcılar ise bugün Erdoğan’ı kurtarma pazarlıklarının parçası olmaya çalışmaktan geri durmuyorlar.

Ergenekon ve Balyoz davalarının rüşvet ve yolsuzluğu kapatma pazarlığına konu edilmesine hayır!

Emperyalistlerin İran’a yönelik ambargosunun delinmesine itirazımız yoktur. Ama İran’la ticaret adı altında ayakkabı kutularının doldurulması fırsatçılıktır. İran’a yönelik yaptırımlar açıkça ve resmen reddedilmelidir. Türkiye’nin komşularıyla olan ilişkisine emperyalizmin ve Siyonizmin ipotek koyması kabul edilemez! Bu da yetmez! İran’a karşı kurulan füze kalkanı kaldırılsın!

Emperyalist komplo teorilerine karnımız tok! NATO’nun kendisi emperyalist komplo merkezidir. Türkiye, kontrgerillanın kurucusu NATO’dan çıksın! İncirlik başta olmak üzere ABD üsleri kapatılsın! Bir konsolos gibi değil sömürge valisi gibi davranan ABD elçisi Ricciardone “istenmeyen adam” ilan edilsin!

Türk ve Kürt halklarının arasından emperyalistler, cemaatler, patronlar çekilin! Kürt sorunu pazarlık konusu değil eşitlik, kardeşlik, özgürlük sorunudur! Türkün ne hakkı varsa Kürdün de aynı hakkı olmalı! Barzani’yi Türkiye’nin Kürt hareketinin karşısına dikenle çözüm olmaz. Erdoğan’ın gözü Güney Kürdistan’ın petrollerindedir. Kürtlerin kurtuluşu işçi ve emekçilerle birlikte olacaktır!

Darbecileri ve kontrgerillayı korumak için Erdoğan’la kirli pazarlığa girişen ulusalcıların, Alevileri Yavuz Sultan Selim zihniyetinden kurtarma diye bir dertleri yok. Alevilere can güvenliği, eşitlik, özgürlük!

Erdoğan’la pazarlık Gezi olaylarıyla başlayan halk isyanını satmak demektir. Kadınları, eşcinselleri, gençleri, aydınları, sanatçıları Erdoğan ve AKP’nin hakaret ve saldırılarına razı olmaya mahkûm etmek demektir. Gezi’nin baş sloganı asıl şimdi geçerlidir: Erdoğan istifa! Hükümet istifa!

Siyasi kriz adım adım bir ekonomik krize dönüşüyor. Ekonominin sıcak paraya dayalı kof yapısı ülkeyi uçuruma sürüklüyor. Faizden doların yükselmesinden şikâyet ediyorlar. Ama ekonomik krizde yine bir olup faturayı emekçiye ödetecekler. İlk iş kıdem tazminatına saldıracaklar. Savunalım! AKP’lisi, MÜSİAD’lısı, cemaatçisi, TÜSİAD’çısı tüm patronlar şimdiden kitlesel işten çıkarmalara hazırlanıyorlar! İşçiye karşı o kadar birlikler ki, kendi aralarında kanlı bıçaklı oldukları bu anda “kiralık işçi” yasasını meclise getiriyorlar!

Krizin faturası patronlara! İşten çıkartma yasaklansın! İşten çıkartma yapan şirketler işçi denetiminde kamulaştırılsın! Kıdem tazminatına dokunmak genel grev sebebidir! İşçiyi kiralık mal haline getirecek “özel istihdam büroları”na hayır!

Ne rehine pazarlığı yapıp Erdoğan hükümetini kurtarmak ne de Amerikancı AKP hükümetine karşı Amerikan muhalefetinde saf tutmak. Alternatifsiz değiliz. İşçiden emekçiden ezilenden yana olan beri gelsin!

Halk isyanının tek alternatifi bir işçi emekçi hükümeti olabilir!

Devrimci İşçi Partisi