DİP Merkez Komitesi Bildirisi: Zincirsiz kurucu meclis için yol haritası

Türkiye’yi 15 Temmuz’a getiren, bir gecede yüzlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan bir mini iç savaşa yol açan, 2013’e kadar bu ülkeyi birlikte yöneten iki gücün birbirinin karşısına geçmesidir. Şimdi istibdad rejimi, Türkiye’yi yıkıma ve kardeş kavgasına sürüklüyor. Kardeş kavgasına karşı emekçi halkın ezici çoğunluğunu bir araya getirecek, Türkiye’yi yıkımdan kurtarıp işçi ve emekçilerin eşitlik, adalet ve hürriyet talepleri doğrultusunda yeniden kuracak bir programa ihtiyaç var.

Muhalefetteki mevcut düzen partileri sanki hiçbir şey olmamış gibi halkın önüne önce yerel seçimleri sonrasında da aynı anda yapılacak milletvekili ve başkanlık seçimlerini koyuyor. Düzen muhalefeti 2019’a kilitlendi sanki hiçbir şey yokmuş gibi. Ancak Türkiye’de hiçbir şey olmamış gibi seçimlere gidilemez. Her şeyden önce 16 Nisan referandumu halkın vicdanında ve tarih önünde meşruiyet kazanmış değildir.

Seçimi şaibeli hâle getiren YSK’nın, kendi kararlarını çiğneyen rehin alınmış bir Anayasa Mahkemesi’nin, cübbesinin olmayan düğmesini iliklemeye çalışan bir başkanı olan Danıştay’ın kararları kimseye inandırıcı ve güvenilir gelmiyor. Halkın büyük bir kesimi “atı alan Üsküdar’ı geçti” sözünü içine sindiremiyor ve sindirmeyecek de… OHAL altında yapılan sopalı referandumun yine OHAL altında gerçekleştirilecek olan 2019 başkanlık seçimleri ile tekrarlanmasını da kabul etmek mümkün değil.

2019 projeleri kapsamında sermayenin çatısı altında aday bulma arayışları da Amerikan muhalefetini ihya etme çabaları da, Amerikancı, Almancı ve her durumda NATO’cu yeni darbe tezgâhları da kırk katırın karşısında kırk satırdır. İşçi ve emekçi çoğunluğun menfaatlerine karşıdır, aynen Erdoğan ve AKP’nin istibdadı gibi azınlık sömürücü sınıfın seçenekleridir.

İşçi sınıfının, kamu çalışanlarının, gençlerin, kadınların, küçük esnafın, kent yoksullarının, çiftçinin, yoksul köylünün kısacası emekçi çoğunluğun seçeneği başkadır. Türkiye’nin emekçi halkı sermayenin ve emperyalizmin zincirlerini kırmadan, gerçek anlamda milli iradenin tecelli etmesinden bahsedilemez. Sopalı seçimlerle zincirli bir meclisi seçmek, oylama yoluyla milletin başına bir Cumhurpatronu getirmek halkın iradesi değil bu iradenin gasp edilmesidir.

Devlet olanakları AKP’nin elindeyken, OHAL ve polis muhalefetin sesini sustururken, YSK görev başındayken hangi seçimden söz ediyorsunuz? Hakem değişmeden bu maç anlamlı olmayacak!

Seçim sonuçları istibdadın aleyhine olsa ne sonuç doğacak? 7 Haziran seçimleri yapılalı daha iki yıl oldu. AKP azınlığa düştü o seçimlerde. Çekildi mi? İstibdada karşı sandığı çözüm gösterenler bunlardan hiç mi ders çıkartmıyor?

Halkın zincirsiz iradesi ise ancak barajsız, tüm partilerin eşit haklar ve propaganda olanaklarına sahip olduğu, denetimini halkın kendi öz örgütlenmeleriyle sağlayacağı zincirsiz bir kurucu meclis seçimiyle ifadesini bulabilir.

Kurucu meclisi kim kuracaktır?

İstibdad cephesi grev yasaklarıyla, vampirlik fonlarıyla, özelleştirme ve sendikasızlaştırmayla OHAL’i sermayeye pazarlıyor, zaman zaman emperyalizmle gerilim yaşasa da özünde Soros’un “Türkiye’nin en iyi ihraç malı ordusudur” sözüne uygun şekilde emperyalizmle pazarlıkta fiyat yükseltmeye çalışıyor. İstibdadın karşısında çatı aday arayanlar da attıkları her adımda sermayenin ve emperyalizmin onayını arıyor. Hepsi eninde sonunda halkın oyunu isteyecek ama hiçbiri halkın gücüne yaslanmıyor. Kurucu meclis ise sadece ve sadece işçi sınıfının öncülüğünde halkın gücüne yaslanarak kurulabilir. Kurucu meclisi savunanların başvuracağı emekçi halktan başka bir merci yoktur.

Halk ülkenin kaderini eline almak için zincirlerini kırmalıdır!

İstibdadın zincire vurduğu meclisin karşısında zincirsiz bir kurucu meclis için halk kendisine biçilen figüran rolünü reddetmelidir. Halkın siyasete katılımı seçim zamanı oy atıp akşam televizyondan sonuçları izlemekten ibaret değildir. İşçi fabrikasında hakkını almak için sendikalaşmalıdır, grev yasaklarını grevlerle kırmalıdır. Son dönemde metal işçisi de, cam işçisi de, petro-kimya işçisi de bunun yapılabileceğini göstermiştir. Taşeron işçisi kadro vaatlerini dinlemeyi bırakmalı, zor şartlarda mücadele eden ve örgütlenen taşeron işçilerine katılmalı, bileğinin gücüyle taleplerini dinletmeyi başarmalıdır. Kamu çalışanları amirinin memuru değil halkına kamu hizmeti veren emekçiler olarak mücadele geleneklerine sahip çıkmalıdır.

Kadınlar, gençlik ve istibdada karşı hürriyet isteyen herkes sandıkta kaybolan iradesini meydanlarda ortaya koymalıdır.

Kürt sorunu sermayenin petrol sevdasına, emperyalizmin emellerine, şovenizmin hezeyanlarına bırakılamaz. Kürt sorunu bu sorunun bedelini pek çok yönden birlikte ödeyen Türk ve Kürt emekçilerinin sorunudur. Kürtlerin eşitlik ve özgürlüğü Türk emekçisine zarar vermez. Tam tersine Kürt sorununun eşitlik ve kardeşlik temelinde çözümü emperyalizmin ve sermayenin elindeki kozları alacaktır. Halkların kardeşliği işçilerin birliğini geliştirir, istibdada karşı tüm işçileri ve emekçi halkı daha güçlü hâle getirir.

Darbe girişiminin arkasında kimin olduğu bellidir. Türkiye’nin geleceğini ipotek altına alan güçler ortadadır. NATO’dan çıkmadan, İncirlik’i kapatmadan Türkiye’de zincirsiz ve özgür bir halk iradesinden bahsedilemez. AB ve Gümrük Birliği boyunduruğu sürdükçe emekçinin çıkarına bir ekonomi kurulamaz. Tüm halk emperyalist zincirleri kırmak için 1 Mart Irak Savaşı tezkeresinin çöpe gönderildiği dönemki gibi seferber olmalıdır.

Zincirsiz kurucu meclis halkın tüm yakıcı sorunlarının, bizzat bu sorunu yaşayanlar olarak kendi iradesi ve talepleri doğrultusunda çözümüne giden yoldur.

Kurucu Meclis nasıl kurulur?

Kurucu meclis halkın zincirlerini kırması ve mücadele etmesiyle kurulur. Bunun için yöntemler bellidir. Halkın yapamayacağı daha da önemlisi daha önce yapmamış olduğu bir şey önermiyoruz.

Düzen partileri sadece sandık diyor. Son beş yılda (2014 30 Mart yerel seçimleri ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimi, 2015 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri ve 2017 16 Nisan referandumu) beş kez sandığa gitti bu halk. Peki sadece sandığa mı gitti? Sokakta da hakkını aradı. 2013’te Gezi ile başlayan halk isyanında 81 ilin 80’inde milyonlar sokaklara döküldü, 2014’te DAİŞ (IŞİD) denen cinayet çetesine karşı “Kürtlerin Gezisi” yaşandı. 2015’te fiili metal grevleri tüm Türkiye’de işçi sınıfının gücünü gösterdi. 2016 ve 2017’de darbe fırsatçılığı ile ilan edilen OHAL’e rağmen irili ufaklı sayısız grevler ve direnişler mevcuttur ve sürmektedir. İsteyen Adalet yürüyüşünü de 2017’nin hanesine yazsın!

Meydanlardan mahkeme salonlarına “kahrolsun istibdad yaşasın hürriyet” sloganları yükselmektedir. Sandıklara gömülen zincirli demokrasinin karşısında halkın eylemleri fabrikalarda, meydanlarda zincirsiz bir hürriyet haykırışıdır! Sandıkların böldüğü halkın birleştiği yerler fabrikalar, meydanlar, sokaklar olmuştur!

Yepyeni bir şey önermiyoruz, kurnazca bir taktikten bahsetmiyoruz, yüzde 51’e ulaşmaya çalışan bir hesabı denkleştirme çabasında da değiliz. Son beş yılda devletle ve genel olarak düzenle karşı karşıya gelmemiş neredeyse hiçbir toplum kesiminin kalmadığı Türkiye’de halkı birbirine karşı değil sömürücünün, zorbanın, emperyalistin her türlüsüne karşı birleşmeye, kardeş kavgasının yerine sınıf kavgasını geçirmeye davet ediyoruz. Birbirinden ayrı ve yer yer birbirine karşıt bir ruh hali ve siyasi etkiler altında gelişen halk hareketlerini istibdada, sermayeye ve emperyalizme karşı birleştirmekten bahsediyoruz.

Bu mümkündür ve gerçekleştirildiğinde bu halka darbeyi de istibdadı da başka tür gerici seçenekleri de dayatamazlar!

1908 Hürriyet devriminde 30 yıldır istibdadın kapalı tuttuğu meclis oylarla açılmadı, halkın yıllar süren mücadelesiyle açıldı. Milli Mücadele’nin kurucu meclisi barajların altında kurulmadı, mebusların mazbatasında padişah tuğrası aranmadı. Bugün de zincirlerini kıran halk da zincirsiz bir kurucu meclisi YSK mührüyle ya da Anayasa Mahkemesi kararlarıyla kurmayacaktır. Bu yol sadece sopalı seçimlere nazaran daha demokratik bir yol değildir, Türkiye’nin önündeki tek demokratik yoldur.

Yöntemimiz işçinin grevi, işgali, direnişi, emekçi halkın, gençliğin, kadınların meydanları sokakları dolduran yürüyüşüdür.

Çatımız emektir. Çimentomuz kardeşliktir. Hedefimiz hürriyettir!

İlk adımlar ne olmalıdır?

Çağrımız istibdadın aygıtına dönüşmüş olanlar dışındaki sendikalara, demokratik kitle örgütlerine, işçinin, emekçinin, ezilenin yanında duran partileredir. İlk adım, sopalı seçimlere razı olmayan, grev hakkından basın özgürlüğüne mücadeleyle kazanılmış her şeyin çiğnenmesine tepki içinde olan, emperyalizmin himayesini reddeden, halktan başka hiçbir güce dayanmayan, istibdada karşı hürriyet kavgası veren herkesin güç, söz ve eylem birliği yapmasıdır!

Ya 2019’da yeni bir sopalı seçim ya zincirsiz, barajsız kurucu meclis seçimleri; ya emperyalizmin ve sermayenin çatı adayı ya emeğin çatısı altında birleşen halkın demokratik mücadelesi; ya emperyalizmin himayesi ya halkın iradesi; ya istibdad, darbe, diktatörlük ya zincirsiz kurucu meclis ve hürriyet!

Hiçbir tartışma ve şüpheye yer bırakmayacak bu gerçek karşıtlıklar üzerinden hareket eden herkes kurucu meclis talebinde birleşmelidir. Tüm güçler bu talebin içini kendi anlayışınca doldurabilir, kendi programını kitlelere sunabilir. Önemli olan düzenin dayattıkları dışında bir başka alternatifin olduğunu geniş halk kitlelerine duyurmaktır. Bunun için ortak konferanslar, paneller, çalıştaylar, işyeri toplantıları yeri geldiğinde kitlesel eylemler düzenlemektir.

Daha önce de söylediğimiz gibi işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, Kürtler, Aleviler, tüm ezilen kesimler farklı biçimler altında mücadele etmektedir. Bu mücadelelerin birbirine karşı değil tam tersine birbiriyle dayanışma içinde olması, tüm bu mücadelelerin Türkiye’nin işçi sınıfının öncülüğünde yeniden kurulması mücadelesinin parçası haline gelmesi için birleştirici bir odak oluşturulmalıdır.

Sermaye ve emperyalizm dışında kimse dışlanmamalıdır. Zaten bu yüzde 99’a seslenmenin ve ona ulaşmanın da anahtarıdır! Türkiye’nin sendikal ve sol geleneğinde, işçi hareketinin, kamu emekçilerinin mücadele deneyiminde bunu başaracak birikim ve güç mevcuttur!

4 Ağustos 2017